Yobaz Bir Hocanın KADIN Profesöre Sen Başarılı Olamazsın Deyip Yaptı Zorbalık Karşılıksız Kalmadı!
Bir Kadının Azmi, Bir Çocuğun Umudu, Bir Akademisyenin Direnişi
İstanbul’un en prestijli üniversitelerinden birinde, sade kıyafetleri ve dimdik duruşuyla yürüyen bir kadın vardı: Doçent Doktor Elif Kara. Henüz 30 yaşında, eğitim teknolojileri alanında uzman, genç bir anne. Hayatı boyunca sadece akademik başarıyla değil, hayatın gerçekleriyle, eşitsizlikle ve önyargılarla da mücadele etmiş bir kadın.
Ama bu hikaye, sadece onun hikayesi değil. Bu, Türkiye’nin en uzak köylerinde okuma yazmayı öğrenmeye çalışan binlerce çocuğun hikayesi. Ve onların eğitim hayalini savunan bir annenin, bir bilim insanının ve bir idealistin hikayesi.
BİR KONFERANS, BİR KARŞILAŞMA, BİR MEYDAN OKUMA
Elif, geliştirdiği yenilikçi öğrenme platformunu uluslararası bir konferansta sunmaya hazırlanıyordu. Yanında 5 yaşındaki oğlu Arda da vardı. O sunum, yalnızca bir bilimsel proje sunumu olmayacaktı. Aynı zamanda, köhnemiş zihniyetlere karşı verilen bir savaşın ilk cephesiydi.
Fakültede nüfuzlu, otoriter bir profesör olan Orhan Bey, Elif’in projesini daha sahneye çıkmadan küçümsemeye başladı. “Köy çocukları teknolojiyle mi eğitim alacak? Gerçekçi olalım, kaynak israfı bu,” diyerek Elif’in önünde engel olmaya çalıştı.
Elif gülümsedi. “Hayal değil Orhan Bey, gerçek. Pilot bölgede çocukların okuma becerileri %30 arttı,” dedi. Sakin ama kararlı.
GÖLGEDE BİR SALDIRI
Konferans ilerledikçe, Elif’in projesi akademik çevrede ilgi toplamaya başladı. Ama Orhan Bey geri adım atmıyordu. Fon sağlayacak vakıf temsilcilerinin karşısında Elif’i sabote etmeye çalıştı. Sözde bir “rapor” hazırlattı. Raporda Elif’in verilerinin çarpıtıldığı, projenin sürdürülebilir olmadığı iddia ediliyordu.
Ama Elif yılmadı. Pilot bölgedeki verileri belgeleriyle paylaştı. “Verilerimiz öğretmen ve öğrencilerin gerçek geri bildirimlerine dayanıyor,” diyerek, bilimin ve dürüstlüğün gücünü bir kez daha gösterdi.
GERÇEK KÖYLERDE GİZLİ
Karar vericiler hâlâ kararsızdı. Elif saha ziyareti önerdi: “Gelin, köylerde kendi gözlerinizle görün.” Ve yolculuk başladı. Konya’daki bir köy okulunda, tabletlerle öğrenen, hikayeler okuyan, gözleri parlayan çocuklar vakıf temsilcilerini büyüledi.
Orhan’ın gönderdiği denetçi ise sürekli olumsuzluk arıyordu. Ama Elif cevaplarını verilerle değil, çocukların gözlerindeki ışıkla verdi. Küçük Zeynep’in okuduğu hikaye, bütün salonlardan daha güçlü bir argümandı.
SON MEYDAN SAVAŞI
İstanbul’a dönüşte, fakülte yönetim kurulu projenin kaderini belirlemek üzere toplandı. Orhan Bey kürsüde yine aynı iddiaları tekrarladı. Elif, bütün sakinliğiyle ayağa kalktı.
“Gerçekler belgeli. Pilot bölgedeki %30 başarı ortada. Tabletler çevrim dışı çalışıyor, güneş enerjisiyle şarj oluyor. Köy çocukları artık hayal kuruyor.”
Genç akademisyenler, Elif’in yanında yer aldı. Orhan’ın raporunun hiçbir dayanağı olmadığını açıkça söylediler. Vakıf temsilcisi son sözü söyledi:
“Gerçek, köydeki çocukların gözlerindeydi. Projeniz tam destek alacak.”
Orhan kürsüden indi. Sessizce. Kaybetmişti.
SİHİR HER YERDE
Toplantı sonrası Elif, oğlu Arda ile kampüste yürürken elini tuttu. “Senin sihrin kazandı anne!” dedi Arda.
Elif gülümsedi. “Bu sihir hepimizin, küçük adam. Ve bu sadece başlangıç.”
Projenin Türkiye’nin tüm köylerine yayılması için artık önünde tek bir engel kalmıştı: zaman. Ama Elif hazırdı. Çünkü o sadece bir akademisyen değil, bir anneydi. Ve anneler asla vazgeçmezdi.
Bir Türk atasözü der ki:
Sabırla koruk helva olur.
Elif sabretti. Doğruyu savundu. Ve kazandı.