Milyoner dadısını kovuyor… ta ki oğlu tekerlekli sandalyeden kalkıp dadısına sarılana kadar.

Milyoner dadısını kovuyor… ta ki oğlu tekerlekli sandalyeden kalkıp dadısına sarılana kadar.

Küçük Aslanın Mucizesi: Bebek’te Bir Aile Hikayesi

İstanbul’un en prestijli semtlerinden Bebek’te, Boğaza nazır muhteşem bir villada, Burak Karagöz elinde telefonuyla cam kenarında ayakta duruyordu. Eski milli futbolcu, şimdi milyonlarca takipçisi olan bir sosyal medya fenomeni… Hayatındaki her adımı titizlikle planlıyor, her hareketini izleyen gözleri düşünerek yaşıyordu. Fakat bu sabah vereceği karar, hayatının en büyük hatası olacaktı.

Telefonun diğer ucunda asistanı Selin vardı. “Evet Selin, bugün onu kovuyorum,” dedi Burak kararlı bir sesle. “Ege’nin artık gerçeği kabul etmesi gerekiyor. Bu sandalye onun gerçeği. Nazlı’nın verdiği umutlar sadece acısını uzatıyor.”
Selin endişeliydi: “Ama Burak Bey, Ege çok seviyor onu. Belki…”
Burak’ın sesi sertleşti: “Hayır. Ben bu çocuğun babası olarak karar veriyorum. Doktorlar net konuştu. Yürümesi imkansız. Nazlı’nın oyunları bitti.”

Villanın içinde, 68 yaşındaki Sevim Karagöz bu konuşmayı üzgünce dinliyordu. Eski öğretmen ve bilge bir kadın olan Sevim, oğlunun kör gözlerle aldığı bu kararın sonuçlarını görebiliyordu. Cesaretini toplayıp mutfaktan salona geçti.
“Oğlum,” dedi Sevim, sesi titrek ama kararlı. “Nazlı’yı kovmak hayatının en büyük hatası olacak.”
Burak telefonu kapatıp annesine döndü, yüzünde inatçı bir ifade: “Anne, kararımı verdim. Ege’nin gerçeği görmesi gerekiyor. Bu sandalye onun yaşamının bir parçası. Ne kadar erken kabullenirse o kadar iyi. Nazlı’nın terapileri zaman ve para kaybı.”

Sevim’in gözleri doldu. “Sen gerçeği görmek istemiyorsun. O kız Ege’yi canından çok seviyor.”
Burak’ın sesi daha da yükseldi: “Ben milyonlarca lira harcadım, en iyi doktorlar geldi. Almanya’dan, Amerika’dan uzmanlar… Hepsi aynı şeyi söylüyor. Umut yok. Bir dadının sahte umutlarına ihtiyacım yok.”

Üst katta, altı yaşındaki Ege tekerlekli sandalyesinde odasının kapısında durmuş, aşağıdaki sesleri dinliyordu. Küçük yüreğinde büyük bir korku vardı. Babası gerçekten Nazlı ablasını kovacak mıydı? O tek dostunu, tek umudunu…

Sevim bir kez daha denedi: “Burak, lütfen beni dinle. Nazlı’nın Ege ile özel bir bağı var. Sadece dadı değil, aynı zamanda fizyoterapist. Konya’da üniversiteyi bitirmiş, özel eğitim almış.”
Burak öfkeyle bağırdı: “Eğer gerçekten fizyoterapist olsaydı, şu ana kadar mucize yaratmış olurdu. Altı aydır burada, hiçbir gelişme yok. Sadece Ege’yi şımartıyor.”

Sevim son kez denedi: “Oğlum, bazen en büyük mucizeler sabırlı sevgiyle olur. Nazlı’nın yöntemleri farklı…”
Burak acı acı güldü: “Hangi yöntemler? Çocukla oyun oynamak mı? Bahçede gezdirmek mi? Bu mu bilimsel tedavi?”
Sevim’in kalbi kırılmıştı. “Ege mutlu. En azından Nazlı geldiğinden beri güler yüzünü görüyoruz.”
Burak: “Mutluluk yürütmez insanı anne. Gerçekler yürütür. Ve gerçek şu: Ege bir daha yürümeyecek. Ne kadar erken kabul edersek hepimiz için o kadar iyi.”

Nazlı Özkan, bu tartışmayı duymuştu. Ege’nin odasına çıkarken kalbi hızla çarpıyordu. Yüzünde hiçbir endişe belirtisi göstermemeye çalıştı.
“Günaydın küçük aslanım,” dedi Nazlı. Ege’nin yüzündeki endişeyi fark etti.
“Ne o, neden üzgünsün?”
Ege küçük bir sesle sordu: “Nazlı abla, baba seni kovacak mı?”
Nazlı’nın yüreği sızladı ama gülümsemeye devam etti. “Sen hiç merak etme. Haydi bugünkü egzersizlerimizi yapalım.”

Aşağıda Burak, asistanını tekrar aramıştı: “Selin, Nazlı’ya bugün maaşını ver ve git desin. Yarın yeni birini işe alacağız. Bu sefer duygusal bağları olmayan birini.”

Sevim son bir kez oğluna seslendi: “Burak, bu kararından pişman olacaksın.”
Burak: “Hayır anne, bu doğru karar. Ege de zamanla anlayacak.”

Ancak Burak bilmiyordu ki, tam bu kararı verdiği sırada üst katta Nazlı ile Ege arasında küçük bir mucize yaşanıyordu. Ege, Nazlı’nın özel egzersizleri sayesinde ayak parmaklarını hafifçe oynatabiliyordu. Ama bu gizli gelişme, babasının inadı yüzünden hiç keşfedilmeyecekti.

Güneş villa üzerine yükselirken, bir aile daha az şanslı bir güne uyanıyordu. Burak’ın verdiği bu karar, önümüzdeki günlerde hepsinin hayatını altüst edecek, en çok da Ege’nin küçük kalbini kıracaktı. Nazlı, son kez Ege ile egzersiz yaparken çocuğun gözlerindeki umut ışığının söndüğünü gördü.

Nazlı’nın gitmesi gerektiği haberi villada yayılmıştı. Sevim Hanım artık dayanamayarak oğlunun görmediği gerçekleri anlatmaya karar verdi.
Belki sizler, bu hikayenin gerçek derinliğini anlamak için Nazlı’nın Ege ile yaşadığı mucizeyi bilmelisiniz…

6 Ay Önce

Nazlı ilk geldiğinde Ege tamamen çökmüş bir çocuktu. Konuşmuyor, gülmüyor, sadece pencereden dışarı bakıyordu. Doktorlar depresif demişti. Burak ise bunu gerçeği kabullenme süreci olarak görmüştü.
Nazlı farklı bir yaklaşım benimsedi. İlk gün Ege’nin odasına girip “Biliyorsun Ege, ben de eskiden çok üzgündüm,” demişti. “Ama üzüntü bizi güçsüzleştirir, sevgi ise dünyanın en güçlü insanı yapar.”
O andan itibaren Nazlı, Ege’ye sadece fiziksel değil, ruhsal destek de vermeye başladı. Hikayeler anlattı, şarkılar söyledi, her gün egzersizleri birlikte yaptılar.
Üçüncü ayda bir şey oldu. Ege’nin ayak parmakları kımıldadı. Nazlı büyük bir sevinçle: “Gördün mü? Ayak parmağın oynadı!” dedi.
Dördüncü ayda Ege dizlerini bükebildi. Beşinci ayda kalçalarını oynatabildi. Altıncı ayın sonunda ayaklarına güç gelmeye başladı.

Sevim Hanım, Nazlı ile Ege’nin bu özel anlarına şahit olmuş, hatta gizlice video bile çekmişti. Ama Nazlı’nın ricası üzerine Burak’a göstermemişti.
“Sevim teyze,” demişti Nazlı bir gün. “Burak Bey çok aceleci. Eğer şimdi söylersek ve Ege’nin gelişimi yavaş olursa, umudu tamamen kırılabilir. Önce Ege hazır olsun.”

Nazlı’nın Ayrılığı ve Ege’nin Çöküşü

Nazlı’nın kovulduğu sabah villa sessizliğe gömüldü. Ege odasından çıkmıyor, yemek yemiyor, konuşmuyordu. Burak bunun geçici olduğunu düşündü ama günler geçtikçe Ege’nin durumu kötüleşti.
Yeni bakıcı Serpil Hanım geldi ama Ege ona hiç yaklaşmadı. Üçüncü gün yemek yemeyi tamamen bıraktı. Dördüncü gün doktor çağrıldı.
Doktor Kemal Arslan: “Bu çocukta ciddi bir gerileme var. Kas tonusu düştü, refleksleri zayıfladı. Sanki umudunu kaybetmiş gibi.”
Burak: “O zaten yürüyemez. Ne fark eder?”
Doktor: “Fark eder. Çünkü son aylarda gördüğüm gelişmelerin hepsi geri gidiyor. Nazlı Hanım neredeydi?”
Burak: “Onu kovdum.”
Doktor: “Nazlı Hanım mı? Fizyoterapist olan Nazlı Hanım mı? Çok yetenekli bir kadın. Çocuk rehabilitasyonunda uzman.”

Burak’ın dünyası sallandı. O anda ne büyük bir hata yaptığını anlamaya başladı ama gururu hâlâ engeldi.
Beşinci gün, Sevim dayanamadı ve Nazlı’yı aradı.
“Nazlı kızım, Ege çok kötü durumda. Lütfen gel.”
Nazlı: “Burak Bey’in kararına saygı duymam gerekir. Ama telefonla konuşabilirim.”
O akşam Nazlı, Ege’yi aradı.
Ege: “Nazlı abla sen yoksan egzersizleri yapmıyorum. Çünkü sen yokken hiçbir şeyin anlamı yok.”
Nazlı: “Söz vermiştin bana. Devam etmelisin.”
Burak bu konuşmayı duydu ve Ege’nin sesindeki eski canlılığı fark etti ama hâlâ inatçıydı.

Altıncı gün Ege yataktan çıkmıyor, sadece Nazlı’nın bıraktığı küçük oyuncağa sarılıyordu. Serpil Hanım işi bıraktı: “Bu çocuk sadece Nazlı’yı istiyor.”
Sevim, oğlunun gözlerine bakarak konuştu: “Burak, bu çocuğu öldüreceksin bu inadınla.”
Burak için gerçekler netleşmeye başlamıştı ama egosu hâlâ kabul etmiyordu.

Mucize Videolar ve Gerçeklerin Yüzüne Çarpması

Yedinci gün, Sevim elinde Ege ile Nazlı’nın videolarıyla Burak’ın karşısına çıktı.
“Artık gerçekleri görmek zorundasın,” dedi.
İlk videoda Ege, Nazlı’nın yardımıyla ayaklarına güç vermeye çalışıyordu.
İkinci videoda Ege, Nazlı’nın desteğiyle ayakta duruyordu.
Üçüncü videoda ise Ege, tutunarak ama kendi gücüyle ayağa kalkıp iki adım atıyordu.

Burak donmuştu. “Ben bunu nasıl kaçırdım?”
Sevim: “Çünkü sen hiç burada değildin. Nazlı ve Ege bu mucizeyi senin olmadığın saatlerde yaşıyordu.”
Burak’ın içi parçalandı. Oğlunun iyileşme sürecini kendi elleriyle durdurmuştu.
“Neden bana söylemediniz?”
“Çünkü Nazlı, senin karakterini bizden daha iyi tanıyordu. Eğer gelişim yavaş olursa umudun kırılırdı.”

Nazlı’ya Gidiş ve Büyük Özür

O akşam Burak, Nazlı’nın adresini buldu. Fatih’te eski bir apartman dairesine gitti.
Kapıyı çaldı, Nazlı şaşkın ama kararlıydı.
“Burak Bey, siz buraya nasıl geldiniz?”
“Size yalvarmaya geldim. Ege’ye geri dönün.”
Nazlı: “Bu kolay değil. Kovulduğum gün çok incindim.”
Burak: “Biliyorum, affedilmez bir şey yaptım. Ama Ege sizin yokluğunuzda tüm kazanımlarını kaybediyor. Ben değiştim. Artık en önemli şey Ege’nin mutluluğu ve sağlığı. Gururum, egom hiçbir şey.”

Nazlı: “Bir şartım var. Yöntemlerime karışmayacaksınız. Ege’nin gelişimini sabırla bekleyeceksiniz. Ve siz de orada olacaksınız, babalık yapmayı öğreneceksiniz.”
Burak kabul etti. “Her şeyi öğrenmek istiyorum.”

Mucize An: Küçük Aslan Ayağa Kalkıyor

Nazlı villaya döndüğünde, Sevim Hanım ona sarıldı. “Ege yukarıda, odasında.”
Nazlı, Ege’nin odasına girdi.
“Küçük aslanım,” dedi yumuşak bir sesle.
Ege döndü, Nazlı’yı görünce gözleri büyüdü. “Nazlı abla, sen gerçek misin?”
Nazlı: “Evet canım, gerçeğim. Geldim.”
Ege ağlamaya başladı. “Çok özledim seni.”
Nazlı: “Bir daha gitmeyeceğim.”
Ege: “Sana bir şey göstermek istiyorum. Sen yokken çok pratik yaptım.”
Ege tekerlekli sandalyesinin koltuklarına tutundu.
Nazlı endişeliydi: “Dikkatli ol.”
Ege: “Ben artık güçlüyüm.”
Ve o anda mucize gerçekleşti. Ege, kollarına dayanıp ayağa kalktı. Bacakları titreyerek ayakta durdu.
Nazlı şoka girdi: “Ege, sen ayaktasın!”
Ege, adım adım Nazlı’ya yürüdü ve ona sarıldı.
Nazlı gözyaşları içinde: “Başardın küçük aslanım, başardın!”
Kapıda Burak gözyaşlarıyla izliyordu.
“Baba, gördün mü? Ben yürüdüm. Nazlı ablaya sarıldım!”
Burak, Nazlı ve Ege’yi kucakladı. “Gördüm oğlum. En büyük mucizeyi gördüm.”
Sevim Hanım da odaya girmişti. “İşte gerçek aile böyle olur,” diye mırıldandı.

Ege, Nazlı’nın kollarında şöyle dedi:
“Artık üçümüz birlikte olacağız. Değil mi? Sen, ben ve babam.”
Nazlı gülümsedi: “Evet, küçük aslan. Artık hiç ayrılmayacağız.”

Burak o anda anladı ki gerçek zenginlik, maddi değil manevi olan şeylerdir. Sevgi, bağlılık, fedakarlık… Bunlar parayla satın alınamaz. Ve bu hikayenin en güzel tarafı şu:
Bu sadece bir mutlu son değil, aynı zamanda yeni bir başlangıçtı. Çünkü bazen hayat, en değerli şeylerin hep yanımızda olduğunu hatırlatmak için bize sarsıntılar yaşatır.

SON

Related Posts

Our Privacy policy

https://rb.goc5.com - © 2025 News