22C’de küçük düşürüldüm — ta ki çağrı kodum Hava Kuvvetleri’ni rotasını değiştirmeye zorlayana kadar
.
.
Narin Özkan’ın Hikayesi: Hayat ve Ölüm Arasında
Giriş
22C koltuğunda oturduğumu ve ucuz sivil üniformayla yıpranmış bir sırt çantası taşıdığımı keşfettiklerinde güldüler. Ben Narin Özkan, 28 yaşındayım. Düşüncelerin bile donduğu Erzurum dağlarında doğdum ve hayatta kalmanın kimseye izin istemediğini öğrendiğim bir yerde büyüdüm. Bugün Türk Hava Kuvvetlerinde yüzbaşıyım. Kan, ter ve kimsenin hiç görmediği gözyaşlarıyla kazandığım bir rütbe. Ama İstanbul’dan Ankara’ya giden o uçuşta indirimli alışverişten aldığım sivil kıyafetler giyerek hayal kırıklığı yaşamış bir seyahatten eve dönen sıradan bir kadın gibi görünüyordum.
Onların bilmediği şey, Suriye sınırında 72 saatlik gizli bir görevden yeni çıkmış olmamdı. Kuşatılmış onlarca askerimizin hayatını kurtaran hava operasyonlarını koordine etmiş olmamdı. Benim çağrı işaretim Kartal 7 askeri telsizlerde saygı ve korku ile yankılanıyordu. Ama orada Turkish Airlines’ın Airbus A320’nin 22C koltuğunda sıkışmış halde görünmezdim.
Uçuşta Başlayan Gerilim
Ostes fazladan bir bardak su istediğimde bana küçümseyerek baktı. 22A koltuğundaki iş adamı bazı insanların business class’ta uçmaması gerektiği hakkında ekonomi premium class olsa bile yüksek sesle yorum yaptı. 22B’deki kadın kocasına benim şüpheli göründüğümü fısıldadı. Muhtemelen tenimi çöl güneşi bronzlaştırdı ve gözlerim sadece ölümü yakından görenlerin geliştirebileceği o yoğunluğu taşıdığı için her aşağılamayı sessizce yuttum. Zayıflıktan değil. Çünkü bir hava kuvvetleri subayı savaşlarını seçmeyi öğrenir ve o değmezmiş ki görünüyordu. En azından öyle düşünüyordum.

Uçuş normal gidiyordu ki beklenmedik bir türbülans uçağı şiddetle salladı. Oksijen maskeleri inmedi ama etrafımdaki yüzlerde paniği gördüm. Askeri uçuşlardaki deneyimim bunun sıradan türbülans olmadığını söylüyordu. Uçakta bir şeyler yanlıştı ve askeri pilot içgüdülerim tehlikeyi koklayan vahşi bir hayvan gibi uyanmaya başladı. O zaman komutan ses sistemi üzerinden küçük teknik zorluklar yaşadığımızı ve küçük bir rota sapması yapmamız gerektiğini duyurdu. Sesi sakin çıkmaya çalışıyordu ama ben bu tonu biliyordum. Riskli görevlerden önce acemi askerleri sakinleştirmek için kullandığım ton aynıydı. Panik yaratmamak için yalan söyleyenin tonuydu.
22A koltuğundaki iş adamı Ankara’daki randevularını nasıl mahvedeceği hakkında yüksek sesle şikayet etmeye başladı. 22B’deki kadın Paris bağlantısını kaçıracağı için sızlanıyordu. Ben sessiz kaldım. Herkesin görmezden geldiği detayları gözlemliyordum. Hostesin sürekli kokpiti kontrol etme şekli, motorların düzensiz deseni, mürettebatın duruşundaki neredeyse fark edilmez gerginlik. Uçak normal bir iniş için olması gerekenden daha hızlı alçalmaya başladığında kalbimin hızlandığını hissettim. Korkudan değil, tanımadan. Bu basit bir teknik sorun değildi.
Acil Durumun Farkına Varış
Uçak daha hızlı alçalmaya başladığında, kabin içinde bir huzursuzluk hissedilmeye başlandı. 2000 fit yüksekliğe ulaştığımızda, pilotun sesindeki gerginliği duyabiliyordum. Uçak, Kayseri askeri havaalanına yönlendirildiğini duyurdu. Ama benim içimde bir şeyler yanıyordu. Uçaktaki sistemlerin durumu kötüleşiyordu. Kontrollerin yanıt vermediğini hissettim. Uçak, dağlık arazinin üzerinde hızla alçalıyordu. Hava akımları ve türbülans, uçağı kontrol edilemez hale getiriyordu.
Sonunda, kabin içinde bir sessizlik oldu. Herkesin gözleri üzerimdeydi. Onlar için sadece sıradan bir yolcu, ama ben onlardan çok daha fazlasıydım. Bir hava kuvvetleri subayı olarak, bu durumu çözmek için bir şeyler yapmam gerektiğini biliyordum. Kalbim hızla atarken, askeri zihnim devreye girdi. Uçak, Kayseri havaalanına yaklaşırken, aklımda her şeyi hesaplamaya başladım. Uçak, 73 ton ağırlığında bir metal yığınıydı ve onu kontrol etmek için gereken cesareti bulmam gerekiyordu.
Harekete Geçiş
Harekete geçtim. Pilot kabinine doğru yürümeye başladım. Hostes beni durdurmaya çalıştı ama gözlerimdeki kararlılığı gördüğünde duraksadı. “Yüzbaşı Narin Özkan, Türk Hava Kuvvetleri. Komutanla hemen konuşmam gerekiyor!” dedim. Sesimdeki otorite, o anki durumu ciddiyetle kabul etmemi sağladı.
Kabin kapısını açtım ve pilotun yüzündeki panik ifadesini gördüm. “Yardım edebilirim,” dedim. “Hidrolik arızası yaşıyoruz. Kontrolleri ele alacağım.” Gözleri şaşkınlıkla doldu. “Bunu yapamazsın!” dedi ama ben kararlıydım. “Beni dinlemen gerekiyor. Hayatlarımız buna bağlı.”
Zorlu İniş
Uçak, Kayseri pistine yaklaşırken, giderek daha fazla kontrol kaybı yaşıyordu. Motorların sesi, tehlikeli bir şekilde artıyordu. 300 knot hızla alçaldığımızda, burnu kontrol etmek için mücadele ediyordum. “Motor gücünü %85’e düşür!” dedim. “Yana doğru eğilme eğilimini telafi et!”
Pilot, komutlarımı uyguladı. Uçak, biraz daha kararlı hale geldi ama hala çok hızlı alçalıyorduk. “1500 fit, 1000 fit!” diye bağırdım. Uçak, Kayseri havaalanına yaklaşırken, son bir darbe daha aldı. Uçak, sarsılarak kontrolü kaybetti. Her şey aniden oldu. Uçak, pistin yanındaki kayalıklara doğru yaklaşıyordu. “Hızımızı artırmalıyız!” dedim. “Aksi takdirde, kayalara çarpacağız!”
Son bir umutla, motorların gücünü artırdım. Uçak, yavaşça yükselmeye başladı ama hala kayalık dağların tehlikesi altında kalıyorduk. “Piste yaklaşım başlatılıyor!” dedim. “Hızımızı koruyun ve kontrolü sağlamaya çalışın.”
Sonuç
Sonunda, uçağımız Kayseri pistine güvenli bir şekilde indi. Tüm yolcular ve mürettebat, hayatta kalmanın verdiği rahatlama ile doluydu. Uçaktan çıktığımda, etrafımdaki insanların bakışları değişti. Artık küçümsenen bir kadın değil, hayat kurtaran bir subaydım.
Kayseri havaalanında, herkesin gözünde saygı ve hayranlık vardı. 22A koltuğundaki iş adamı, şimdi bana teşekkür ederken gözlerindeki utancı gizleyemedi. 22B’deki kadın ise, gözyaşları içinde özür dileyerek yanımdan geçti. O an, gerçek gücün ve cesaretin ne olduğunu anladım. Sadece teknik bilgi değil, aynı zamanda insanları bir araya getiren bir bağdı.
Bu deneyim, bana sadece askeri bir subay olarak değil, aynı zamanda insan olarak da ne kadar güçlü olabileceğimi gösterdi. Hayatım boyunca karşılaştığım zorluklar, beni daha güçlü kılmıştı. Ve şimdi, bu deneyimle, insanlara yardım etme konusunda daha kararlıydım.
Her şeyin ötesinde, gerçek zafer, insanların hayatlarında bıraktığımız izdir. Ve ben, bu izleri bırakmaya devam edeceğim.