“Amca, Eşin Hayatta” dedi Tanımadıkları Küçük Bir Kız, Cenazede Ağlayan Bir Milyonere
YENİDEN DOĞUŞ
1. Bölüm: Kayıp ve Sessizlik
İstanbul’un gri gökyüzü, Kadri Demirel’in ruhundaki ağırlığı daha da derinleştiriyordu. Şehirdeki milyonlarca insan arasında yalnız hissediyordu kendini. Üç gün önce, helikopter kazasında öldüğü sanılan eşi Selin’in cenazesi için toplanmışlardı. Kapalı tabutun önünde hareketsiz duran Kadri, yaşadığı kaybı kabullenmeye çalışıyordu. Etrafında iş dünyasının önde gelen isimleri, sosyete ve gazeteciler vardı. Herkes başsağlığı diliyor, çoğu sadece görev icabı oradaydı.
Yağmur damlaları Kadri’nin yakasını ıslatırken, birden koluna bir el dokundu. Döndüğünde, sade kıyafetler içinde, kararlı bakışlara sahip on iki yaşında bir kız çocuğu gördü. Gözlerindeki yoğunluk, söylediği sözlerin ağırlığıyla tezat oluşturuyordu.
“Amca, eşin hayatta,” dedi küçük kız. Kadri önce bunun acımasız bir şaka olduğunu düşündü. Ama çocuğun gözlerindeki ifade, sözlerini görmezden gelmesini imkânsız kılıyordu.
“Sen kimsin?” diye sordu Kadri, göğsünde yükselen öfke ve umut karışımını kontrol etmeye çalışarak.
“Adım Zeynep. Selin Hanım, Tarlabaşı’ndaki sosyal projede bana yardım ediyordu,” diye yanıtladı kız. “Dün onu Beşiktaş’taki bir hastanede gördüm. Yaralı ama hayatta. Onu orada saklıyorlar.”
Kadri’nin zihni hummalı bir şekilde çalışmaya başladı. Tabut kapalıydı, cesedin teşhisi ise kişisel eşyalarla yapılmıştı. Her şey bir aldatmaca olabilir miydi? Zeynep, avucunu açtı; içinde Kadri’nin Selin’e evliliklerinin onuncu yıldönümünde verdiği zümrüt kelebek kolye vardı. Aynı kolye, Selin’in öldüğü sanılan cesetle birlikte bulunduğu söylenmişti.
“Bunu nereden aldın?” diye fısıldadı Kadri, titreyen elleriyle objeyi alırken.
“O verdi bana. Sizi bulup vermemi söyledi,” dedi Zeynep. “Korkmuştu. Her şeyi hatırlamıyor ama sizi hatırlıyor.”
Kadri, karanlık düşüncelerini aydınlatan bir umut kıvılcımı hissetti. Eşini bulacaktı. Ne pahasına olursa olsun.
2. Bölüm: Gerçeğin İzinde
Zeynep’in annesi Fatma, hastanede temizlikçiydi. Kızını hastanede gördüğü kadının, Selin olduğunu söylemişti. Kadri, Zeynep’in rehberliğinde Beşiktaş’taki Anadolu Hastanesi’ne gitti. Hastanenin arka kapısından içeri girmek için Fatma’nın yardımına ihtiyaçları vardı. Fatma, işini riske atmak istemese de, Kadri’nin samimiyetine güvenerek yardım etmeye karar verdi.
Hastanede, Selin’in izole bir odada tutulduğunu öğrendiler. Ancak tam o anda, Selin’in başka bir kliniğe, Şile’deki Şifa Kliniği’ne transfer edildiği haberini aldılar. Kadri, Zeynep ve Fatma, hemen Şile’ye doğru yola çıktılar.
Yolda Kadri’nin aklında bir soru vardı: “Eğer Selin hayattaysa, tabuttaki kimdi? Kim, onun öldüğüne inanmamı istemişti?”
3. Bölüm: Kaçış ve Kararlılık
Şifa Kliniği, Karadeniz kıyısında, eski bir Osmanlı yalısını andırıyordu. Kadri ve Fatma, içeri girebilmek için hizmetli kıyafetleri buldular. Zeynep arabada beklerken, Kadri ve Fatma, Ayşe Yılmaz adıyla kaydedilmiş olan Selin’in odasını aramaya başladılar.
Koridorlarda dolaşırken Kadri, ortağı Murat’ın bir doktorla konuştuğunu duydu. “Onu burada uzun süre tutamayız. İlaç etkili oldu. Kendi kimliği konusunda kafası karışık kalmaya devam ediyor,” diyordu Murat. Kadri, Selin’in ilaçlarla kimliğini unutmaya zorlandığını öğrendi. Öfkesi büyüdü ama duygularına yenik düşmemeye çalıştı.
Fatma, Selin’in odasını buldu. Kapıda bir güvenlik vardı ama kısa süreliğine ayrılmıştı. Kadri ve Fatma, anahtar yardımıyla içeri girdiler. Selin, yatakta monitörlere bağlı halde yatıyordu. Kadri, titreyen parmaklarıyla eşinin yüzüne dokundu. “Selin, benim Kadri,” dedi.
Selin, gözlerini hafifçe açtı. Kadri ve Fatma, Selin’i dikkatlice bir çarşafa sardı ve gizlice acil çıkışa ulaştılar. Dışarıda bir minibüs bulup, Selin’i içine yerleştirdiler. Kadri, Zeynep’i arabasına aldı ve Şile’nin dış mahallelerinde, Fatma’nın teyzesinin evine götürdüler.
4. Bölüm: Hafıza ve Gerçekler
Fatma’nın teyzesi Melek Hanım, onları sıcak bir şekilde karşıladı. Güvendiği doktor Ahmet’i çağırdı. Selin’in vücudundaki ilaçların etkisi azalmaya başladıkça, hafızası parça parça yerine geldi. “Belgeler… Murat… Sahte imzalar…” diye mırıldandı Selin.
Kadri, eşinin ona anlatmaya çalıştığı şeyleri dikkatle dinledi. Melek teyze, sıcak çay getirdi. Selin, hafızası yerine geldikçe, Murat ve ortağı İsmail’in şirketten para kaçırdığını, Selin’in bunu ortaya çıkardığını ve bu yüzden öldü gibi gösterildiğini anlattı.
O sırada evin önünde siyah bir araba belirdi. İçinde takım elbiseli adamlar vardı. Ardından bir polis arabası geldi. Kadri, Selin’in kaçırıldığına dair suçlandığını öğrendi. Ancak Zeynep’in sakladığı, Selin’in ona emanet ettiği belgeler sayesinde, gerçek ortaya çıktı.
5. Bölüm: Adaletin Peşinde
Polisler, Zeynep’in getirdiği belgeleri inceledi. Sahte imzalar, zimmete geçirilen paralar ve Selin’in araştırmaları, Murat’ın suçlarını kanıtlıyordu. Kadri ve Selin, Şile karakolunda ifade verdiler. Soruşturma büyüdü; Murat ve İsmail’in şirketten ve belediye fonlarından milyonlarca lira kaçırdığı ortaya çıktı.
Murat, Dubai’de yakalandı ve Türkiye’ye iade edildi. Kadri’nin kayınpederi Hüseyin, Murat tarafından manipüle edildiğini, Kadri’nin akıl sağlığının yerinde olmadığına inandırıldığını itiraf etti. Selin’in sözde cesedinin mezardan çıkarılmasıyla, tabuttaki kadının bir evsiz olduğu anlaşıldı.
6. Bölüm: Yeniden Doğuş
Soruşturma sürerken, Kadri ve Selin polis koruması altında güvenli bir eve yerleştirildiler. Fatma ve Zeynep de onlara katıldı. Bir sabah kahvaltı masasında Zeynep, “Sizce diğerleri nerede? Selin Hanım’ın öğrencileri, kütüphanedeki çocuklar… Onlar da endişeleniyor olmalı,” dedi.
Selin, gözleri dolu dolu, “Haklısın. Onlara iyi olduğumu bildirmeliyiz,” dedi.
Avukat Orhan Bey, Murat’ın iadesinin onaylandığını ve davanın büyüdüğünü haber verdi. Murat’ın avukatı, Selin’in psikolojik durumunu sorgulamaya çalıştı. Ancak doktor raporları ve tanık ifadeleri, Selin’in hafızasının ilaçlardan etkilenmediğini kanıtladı.
Mahkeme günlerinde Selin, bulduğu tüm yolsuzluk kanıtlarını sistematik şekilde sundu. Fatma ve Zeynep’in cesareti, kamuoyunun ilgisini çekti. Zeynep, küçük kahraman olarak adlandırıldı.
7. Bölüm: Aile ve Umut
Aylar sonra, Kadri’nin şirketi yeniden yapılandırıldı. Selin, Yeni Şafak Vakfı’nın yönetimini üstlendi; Tarlabaşı’nda bir toplum merkezi ve kütüphane kuruldu. Hamileliğinin altıncı ayında olan Selin, karnı belirginleşmiş, yeni hayata duyduğu heyecanla ışıldıyordu. Ultrason sağlıklı bir kız çocuğu beklediklerini gösterdi. Adını “Umut” koymaya karar verdiler.
Fatma, Kadri ve Selin’in teklifini kabul etti; Zeynep’in yasal olarak evlat edinilmesine razı oldu. Zeynep, Tarlabaşı projesinde koordinatör olarak kendi bağımsızlığını korudu.
Polonezköy’deki sıcak bir evde, genişletilmiş aile bir araya geldi. Bahçede öğle yemeği yerlerken, Zeynep, “Bu hikayenin en güzel yanı ne biliyor musunuz? Birbirimizi kurtardık,” dedi.
Kadri duygulanarak başını salladı. “Bu bir kurtuluş zinciri. Her iyilik, her cesaret eylemi birini kurtarıyor ve bu daha yeni başlıyor.”
Selin, karnını tutarak gülümsedi. “Bebek tekmeliyor. Sanırım annesinin maceracı ruhunu miras almış.”
Kadri, ellerini Selin’in karnına koydu. Yeni hayatın hareketlerini hissetti. “Ve babasının inatçılığını,” diye şakalaştı.
Zeynep, vakfın açılışında konuşma yapacağını söylediğinde Selin ona güven verdi: “Senin hikayen ilham verici. İnsanların duyması gerekiyor.”
8. Bölüm: Yeni Bir Gün
Bir pazar günü tüm aile boğazda bir tekne gezisine çıktı. Kadri dümen başındayken, Selin güvertede İstanbul siluetini izliyordu. “Bazen en karanlık anlar, en parlak başlangıçlara yol açar,” dedi.
Kadri, gözleri ufukta, “İnsanın değer verdiği şeyleri anlaması için bazen her şeyi kaybetmesi gerekiyor,” dedi.
Zeynep yanlarına oturdu. “Ben hiçbir şey kaybetmedim. Sadece daha büyük bir aile kazandım.”
Rüzgar saçlarını dalgalandırırken, Selin onların ellerini tuttu. Hayatlarının yeni bölümünün henüz başındaydılar. Zorluklar olacaktı ama artık yalnız değillerdi. Birbirlerini bulmuşlardı ve bir kelebeğin kanatlarındaki zümrüt gibi bağları hem güzel hem de dayanıklıydı.
Kadri ufku işaret ederek, “Yeni bir gün doğuyor,” dedi. Gerçekten de ufukta güneş yükseliyordu. İstanbul’un minareleri ve kubbeleri altın bir ışıkla yıkanırken, yeni bir şafak, yeni bir başlangıç, yeni bir umut doğuyordu.
SON