Amerika İstihbaratı Ankara’da Suikast Planladı — MİT 3 Ay Önceden Biliyordu

Amerika İstihbaratı Ankara’da Suikast Planladı — MİT 3 Ay Önceden Biliyordu

.
.

Gölgedeki Mücadele: Ankara’da Bir İstihbarat Operasyonu

Ankara’nın merkezinde, lüks bir otel vardı. Beş yıldızlı uluslararası bir zincire ait olan bu otel, diplomatların ve iş insanlarının sıkça tercih ettiği bir mekândı. Ancak bazı geceler, o otelde hiç kimsenin bilmediği şeyler olurdu. Mart ayının ilk haftasıydı. Otelin 3. katındaki bir oda, 3 aylığına kiralanmıştı. Kiralayan kişi, Amerikalı bir iş insanı olan Robert Morrison’du. Pasaportu gerçekti, şirketi gerçekti ama kimliği sahteydi. Gerçekte o adamın adı David Keller’dı. 42 yaşında, Amerikan istihbaratına bağlı bir saha ajanıydı ve Ortadoğu operasyonlarında 18 yıllık tecrübeye sahipti. Bu kez görevi Ankara’daydı ve gizli bir operasyon yürütüyordu. Hedefi ise bir Türk politikacıydı.

Ancak David, MIT’nin onu daha otele adım atmadan önce tespit ettiğini bilmiyordu. Sahte kimliği çözülmüştü ve gerçek amacı biliniyordu. Onu izlemekle görevlendirilen kişi, MIT Karşı İstihbarat Dairesinin başındaki müdür Ayhan’dı. 50 yaşında, 30 yıllık bir tecrübeye sahip olan Ayhan, yüzlerce yabancı ajanı yakalamış ve sayısız gizli operasyon yürütmüştü. Fakat Ayhan, David’i hemen tutuklamak istemedi. Çünkü asıl hedef sadece bir ajan değil, arkasında duran ağın tamamıydı. Bu nedenle Ayhan bir karar verdi: David Keller izlenecekti. Sessizce, sabırla, profesyonelce.

David, Ankara’ya sabah erken saatte inmişti. Uçak Esenboğa Havalimanı’na teker koyduğunda, istihbarat sistemleri çoktan çalışmaya başlamıştı. MIT, birkaç yıldır yeni bir yüz tanıma teknolojisi kullanıyordu. Tüm yolcular kameralarla taranıyor, veriler saniyeler içinde analiz ediliyordu. O sabah sistem uyarı verdi. Veri tabanında eski bir fotoğraf çıktı. 5 yıl önce İstanbul’daki bir gizli operasyondan alınmış bir kare. David Keller kod adıyla eşleşme sağlandı. Ekranda kırmızı bir uyarı belirdi: “Yabancı ajan tespit edildi.” David, pasaport kontrolünden sorunsuz geçti. Valizini aldı, bir taksi çağırdı ve doğrudan otele gitti. Ancak artık adım adım izleniyordu.

MIT görevlileri hemen sahaya çıktı. İlk gün sadece gözlem yapıldı. David otele yerleşti, odasına çıktı ve birkaç saat dinlendi. Akşam tek başına otelin restoranında yemek yedi. Sonra odasına döndü. Sıradan görünüyordu. İkinci gün şehir turuna çıktı. Anıtkabir’e gitti, fotoğraflar çekti, kaleye çıktı, etrafı izledi. Her şey sıradandı ama MIT onu dört ayrı ekip halinde takip ediyordu. Her ekip 8 saatte bir değişiyor, iz bırakmamak için farklı araçlar kullanıyordu.

Üçüncü gün David, bir iş merkezine girdi. Görünürde bir toplantıydı ama içeride buluştuğu iki Türk vatandaşı, daha önce de şüpheli olarak izlenmişti. Her ikisi de küçük danışmanlık şirketleri üzerinden gizli para transferleri yapıyordu. Müdür Ayhan, raporu inceledi. “Temas başladı,” dedi. Artık bu sıradan bir izleme değil, bir ağ çözme operasyonuydu.

Dördüncü gün David, ulusa eski bir apartmana gitti. Üçüncü kattaki boş bir ofise girdi ve bir saat kaldı. Çıktığında elinde bir zarf vardı. MIT hemen apartmanı araştırdı. Kayıtlarda danışmanlık ofisi olarak geçiyordu ama aslında boştu. Sadece bir posta kutusu aktifti. Klasik bir istihbarat yöntemi: Ölü kutu iletişimi. Beşinci gün David, bir bankaya uğradı ve 5.000 dolar çekti. Sonra bir alışveriş merkezine gitti ve yeni bir laptop aldı. Kutusu hala mühürlüydü. Ayhan raporu görünce anlamıştı; David temiz bir bilgisayar istiyordu. İzlenmeyen, kayıt dışı bir cihaz. Gizli yazışmalar için.

İlk hafta böyle geçti. David dikkatliydi ama sıradan bir iş insanı gibi görünüyordu. Aslında her hareketi büyük bir operasyonun parçasıydı ve MIT her anını izliyordu. İkinci haftada tempo arttı. David daha sık dışarı çıktı. Beş farklı kişiyle buluştu: Bir gazeteci, bir iş insanı, bir özel güvenlik şirketinin sahibi; hepsi daha önce Amerikan istihbaratıyla bağlantılı kişilerdi. Müdür Ayhan yeni talimat verdi: “Henüz müdahale yok. Herkesi ayrı izleyin. Konuşmalarını çözün. Ağın tamamını çıkarın.”

Üçüncü hafta David şehir dışına çıktı. Siyah bir sedan kiraladı. Kuzey yönüne, Ankara’nın dışına doğru 40 kilometre gitti. Bir köyde bir eve girdi. Yarım saat kaldı, sonra döndü. O evde kim yaşıyordu? Bir emekli binbaşı. 5 yıl önce disiplinsizlikten ordudan atılmıştı. Güvenlik bilgilerine erişimi vardı ama şimdi o bilgileri satıyordu. David ile o binbaşı buluşmuştu ama farkında değillerdi. MIT hepsini kaydediyordu.

Dördüncü hafta geldiğinde David artık hedefini belirlemişti. Bir Türk politikacı, her sabah aynı saatte evinden çıkıyor, aynı rotadan geçiyor ve akşam aynı saatte dönüyordu. David rotayı not etti, zaman tuttu, fotoğraflar çekti. Bu klasik bir suikast hazırlığıydı ve artık MIT’nin elinde yeterince kanıt vardı. Amerikan istihbaratı Ankara’da bir suikast planlıyordu ama Ayhan biliyordu ki David yalnız değildi. Asıl ekip henüz gelmemişti. David sadece zemin hazırlıyordu ve MIT onu bekliyordu.

Beşinci haftada Ankara’ya yeni biri geldi. Bir kadın pasaportuna göre turistti. Adı Jennifer Clark’tı. 35 yaşında ama MIT onun da kim olduğunu biliyordu. Jennifer bir suikast uzmanıydı. Üç farklı ülkede operasyon yürütmüştü. Profesyoneldi ve bu kez David’in ortağıydı. Jennifer Ankara’ya geldiğinde farklı bir otele yerleşti. Aynı yerde kalmak riskli olurdu. İki ajan asla aynı konaklama yerini kullanmazdı; bu istihbaratın temel kuralıydı. İlk birkaç gün hiç buluşmadılar. Ayrı ayrı hareket ettiler ama altıncı haftada şehir merkezindeki bir kafede karşılaştılar. Görünürde tesadüftü ama planlıydı. MIT oradaydı, uzaktan izliyordu.

Görüşme kısa sürdü. 10 dakika ses kaydı alınamadı. Açık alanda oturmuşlardı ama Ayhan pes etmedi. Dudak okuma uzmanı çağrıldı. Kamera kayıtları analiz edildi. Kelimeler birleştirildi. Bir tarih, bir saat, bir rota ortaya çıktı. Ama planın tamamı hala eksikti. Yedinci haftada David bir motosiklet aldı. Eski model, ikinci el. Plakası yoktu. Satışı kayıt dışıydı. MIT bunu izledi. Araç hemen takibe alındı. David motosikleti şehrin dışında bir garaja park etti. Orada bekletiyordu. Ayhan raporu görünce anlamıştı. Bu kaçış aracıydı; suikasttan sonra kullanılacaktı.

Sekizinci haftada Jennifer harekete geçti. Silah temin etmesi gerekiyordu ama Türkiye’de bu kolay değildi. Bu yüzden diplomatik bir yöntem seçti. Bir paket Amerikan elçiliğinden geldi. Diplomatik statüyle işaretlenmişti. Gümrükte açılmadı, kontrol edilmedi. Jennifer paketi aldı. İçinde susturuculu bir tabanca vardı. MIT bunu biliyordu ama dokunamadı. Çünkü diplomatik koruma geçerliydi. Paket açılırsa kriz çıkardı. Ayhan sabırla bekledi. Sadece içeriden bilgi aldı. Elçilikte çalışan bir Türk personel MIT’e bilgi sızdırıyordu.

Dokuzuncu haftada plan ortaya çıktı. David ve Jennifer üç kez buluştu. Farklı yerlerde: Bir parkta, bir müzede, bir çarşıda. Her görüşme kısa sürdü ama her defasında kelimeler çözüldü. Bir tarih öne çıktı: 12 Haziran Pazartesi sabahı. Bir yer kavşak. Bir hedef Türk politikacı. Plan basitti. Hedefin arabası her sabah aynı ışıkta duruyordu. Jennifer yaya olarak yaklaşacak, cam açıkken ateş edecekti. Sonra motosiklete atlayacak, David sürücü koltuğuna geçecekti. Dakikalar içinde şehirden çıkacaklardı. Ayhan her detayı biliyordu ama erken müdahale edemezdi. Çünkü David diplomatik kimlik kullanıyordu. Erken hamle delilleri zayıflatırdı. Gecikirse suikast gerçekleşirdi. Ayhan hesap yaptı. Tek uygun zaman 11 Haziran sabahıydı. Suikasttan bir gün önce operasyon o gün yapılacaktı. Ekipler hazırlandı. David’in oteli, Jennifer’ın garajı, bütün temas noktaları belirlendi. 10 farklı izleme ekibi aynı anda görev aldı. Tüm kameralar, tüm mikrofonlar, tüm gözler o iki kişiye çevrildi.

Takvim 11 Haziran sabahını gösterdiğinde MIT harekete geçmeye hazırdı. Saat 11 Haziran sabahı MIT ekipleri hazırdı. İki ayrı operasyon ekibi aynı anda harekete geçti. Birinci ekip David Keller’in kaldığı otele yöneldi. İkinci ekip Jennifer Clark’ın garajına. İki hedef, iki adres, tek plan. Otel müdürü önceden bilgilendirilmişti. 3. katın anahtarları sessizce alındı. Koridorlar boşaltıldı. Adımlar sessizdi. Kapı önünde durdular. Bir görevli oda servisi gibi davranarak kapıyı çaldı. David kapıyı açtı. Hiç şüphelenmedi. Bir saniye içinde kapı kırıldı. Görevliler odaya girdi. David şaşkınlıkla geri çekildi. Silahına uzanamadı bile. Yere yatırıldı. Ellerine kelepçe takıldı. Oda hızla arandı. Yatak altından bir dizüstü bilgisayar çıkarıldı. İçinde hedefin fotoğrafları, rota haritaları, saat planları vardı. Dijital dosyalar tüm operasyonun planını ortaya koyuyordu. Bir zarf bulundu. İçinde 10.000.000 dolar nakit vardı. Operasyon bütçesi. Bir çekmecede üç sahte pasaport bulundu. Üç farklı kimlik, üç farklı kaçış planı. Hepsi kanıttı.

Aynı anda şehir dışındaki garajda ikinci ekip hareket halindeydi. Jennifer motosikletin yanında duruyordu. Eldivenlerini giymiş, silahını kontrol ediyordu. Susturucu takılıydı. Kapı aniden açıldı. Görevliler içeri girdi. Jennifer silahı kaldırdı ama tetiğe basamadı. Bir görevli omzundan yakaladı. 4 saniyede yere yatırıldı. Silah elinden alındı. Garaj arandı. Plakasız motosiklet bulundu. Üzerinde kaçış için hazırlanmış yakıt bidonu vardı. Silah laboratuvara gönderildi. Profesyonel bir suikast tabancasıydı. Susturucu takılmıştı, özel seri numarasızdı. Jennifer’ın çantasında fotoğraflar bulundu. Hedefin arabası, konvoy rotası, kavşak; her şey belgelenmişti. O gün akşamına kadar tüm ağ çökertildi. Aynı anda beş Türk vatandaşı gözaltına alındı. Hepsi David ve Jennifer ile bağlantılıydı. Aralarında o emekli binbaşı da vardı. Binbaşı’nın evinde yapılan aramada bilgisayarında güvenlik dosyaları bulundu. Yıllar önce orduya ait gizli protokoller. Artık kanıt vardı.

David ve Jennifer MIT merkezine götürüldü. Sorgu başladı. David ilk başta sessiz kaldı. Diplomatik dokunulmazlık talep etti. Avukat istedi ama Ayhan elindeki kanıtları birer birer masaya koydu: Laptop, fotoğraflar, paralar, pasaportlar, silah. David sustu. Bakışları değişti. Artık kaçamayacağını anlamıştı. Jennifer ise daha dirençliydi. Tek kelime etmedi ama kanıtlar konuşuyordu ve onlar her kelimeden daha güçlüydü. Üç gün süren sorgulamada her şey tamamen çözüldü. Beş Türk vatandaşı itiraf etti. Amerikan istihbaratına çalıştıklarını kabul ettiler. Bilgi sızdırmış, para almışlardı. Eski binbaşı da her şeyi anlattı. 3 ay süren sessiz takip o gün sonuç verdi. Amerikan istihbaratının Türkiye’deki gizli ağı deşifre edildi. 12 kişi, iki Amerikalı, 10 Türk; hepsi artık MIT’in elindeydi.

O gün Ankara’da bir suikast önlenmişti ama kimse henüz bunu bilmiyordu. David Keller ve Jennifer Clark Türk mahkemesine çıkarıldı. Suçlamalar ağırdı: Casusluk, suikast planlamak, devlet güvenliğine karşı faaliyet yürütmek. Amerikan avukatlar geldi, savunma yaptı. Kanıtların sahte olduğunu, tuzak kurulduğunu iddia ettiler ama ellerinde hiçbir şey yoktu. Mahkemede her şey ortaya döküldü. David’in laptopu açıldı. İçindeki dosyalar, rotalar, fotoğraflar, zaman çizelgeleri; her şey ekrana yansıtıldı. Jennifer’ın silahı getirildi. Balistik raporu okundu. Profesyonel suikast tabancasıydı. Susturuculu, özel üretim, kayıt dışı. Tanıklar dinlendi. Eski binbaşı itiraf etti: “Evet,” dedi, “Bilgi verdim. Para aldı.” Diğer işbirlikçiler de aynı şeyi söyledi.

Paralar, dosyalar, belgeler hepsi zincir gibi birbirine bağlanmıştı. Savcı son kez konuştu: “Bu sadece iki ajanının davası değil. Bu bir ülkenin egemenlik mücadelesidir.” Salondaki sessizlik ağırdı. Hakim kararını açıkladı: David Keller suçlu bulundu. 15 yıl hapis cezası aldı. Jennifer Clark suçlu bulundu. 18 yıl hapis cezası aldı. Beş Türk vatandaşı ise 5 ile 10 yıl arasında değişen cezalar aldı. Eski binbaşı en ağır cezayı aldı; 12 yıl. Amerika vatandaşlarının iadesini istedi. Türkiye reddetti. “Bu topraklarda işlenen suç, bu topraklarda yargılanır.” Diplomatik kriz çıktı. Gazeteler manşet attı ama Ankara sessizdi. Çünkü MIT konuşmazdı. Sadece görevini yapardı.

Müdür Ayhan, operasyonun sonunda terfi aldı. Ancak röportaj tekliflerini reddetti. Sadece bir cümle söyledi: “Bizim işimiz görünmemek.” Operasyon MIT tarihine geçti. Bir suikast engellendi. Bir istihbarat ağı çökertildi ve bir ülke gölgede bir kez daha korunmuş oldu. O gün Ankara’da kimse fark etmedi ama bir hayat kurtuldu; bir ülke rahat nefes aldı ve bu, tüm madalyalardan daha değerliydi.

Related Posts

Our Privacy policy

https://rb.goc5.com - © 2025 News