BAE İstihbaratı Türkiye’yi İzliyordu — Ankara Operasyonla Cevap Verdi
.
.
BAE İstihbaratı Türkiye’yi İzliyordu — Ankara Operasyonla Cevap Verdi
Giriş
Ankara’da, Türkiye’nin ulusal güvenliği için kritik bir dönüm noktasına gelinmişti. Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) kökenli bir istihbarat yapılanması, Türkiye’nin en hassas kurumlarını hedef alarak gizli faaliyetlerde bulunuyordu. Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT), durumu ciddiyetle değerlendirerek sessiz bir operasyon süreci başlattı. Bu süreç, hem Türkiye’nin güvenliğini sağlamak hem de uluslararası istihbarat savaşında önemli bir zafer kazanmak için hayati öneme sahipti.
Gizli Dosya ve İlk Sinyaller
Kayseri’de, MİT’in gizli bir dosyası açıldı. Klasörün üzerinde kırmızı bir uyarı işareti vardı ve dosyanın içindeki bilgiler, Türkiye’nin kritik kurumlarının hedef alındığını gösteriyordu. Savunma sanayi projelerinde görev yapan yöneticiler, dışişleri birimlerinde çalışan uzmanlar ve devletin kritik kademelerindeki bazı görevliler izleniyordu. Kimliği belirsiz bir yapı, bu kişilerin her adımını takip ediyor ve bilgi toplamaya çalışıyordu. Bu durum, resmi olarak dost kabul edilen bir ülkenin içinde çıkmıştı.
MİT, durumu ciddiyetle ele aldı ve haftalar boyunca yürütülen takipte tüm telefon kayıtları incelendi. Sahte kimliklerle açılan sosyal medya hesapları analiz edildi ve bağlantı ağları tek tek ortaya çıkarıldı. Çalışmanın sonunda dört şüpheli isim belirlendi. Üçü Türkiye sınırları içindeydi, biri ise kısa süre önce yurt dışına çıkmıştı. Ancak bu zincir nereye giderse gitsin, gizlenmek mümkün değildi.
Operasyonun Planlanması
25 Kasım 2025 sabahı, güneş doğmadan önce ekipler eş zamanlı harekete geçti. Belirlenen adreslere girildi. Üç şüpheli etkisiz hale getirilerek gözaltına alındı ve yürütülen casusluk faaliyeti tek bir operasyonla sona erdirildi. Bu süreç, Birleşik Arap Emirlikleri kökenli bir istihbarat yapılanmasının Türkiye’de yaşadığı en büyük başarısızlıklardan biri olarak kayıtlara geçti.

Milli İstihbarat Teşkilatı’nın siber istihbarat birimi, Türkiye’de bir telefon operatörüne kayıtlı bir hattın dikkatlerini çekmesiyle her şey başladı. Hat, Türkiye’de satın alınmış görünüyordu. Ancak sinyaller farklı ülkelerden geliyordu. Konum verileri bir İstanbul, bir Dubai, bir Abu Dhabi gösteriyordu ve sistem bu hattı sürekli şüpheli olarak işaretliyordu. Aynı numaranın iki kıtada eş zamanlı görünmesi, sıradan bir teknik sorunla açıklanamazdı.
Sahte Profiller ve Hedefler
Analistler hattın kullanım geçmişini tüm ayrıntılarıyla incelemeye aldılar. Arama kayıtları, mesajlaşma verileri, internet trafiği ve sosyal medya bağlantıları günler boyunca analiz edildi. Binlerce veri satırı bir araya getirildiğinde ortaya çıkan tablo endişe vericiydi. Bu hat üzerinden onlarca sahte sosyal medya profili oluşturulmuştu. Her biri farklı bir mesleğe, farklı bir kimliğe ve geçmişe sahipmiş gibi düzenlenmişti. Ancak hepsinin gizli bir hedefi bulunuyordu: Türkiye’deki kritik görevlerde bulunan kişilere ulaşmak.
İlk hedef, savunma sanayisinde çalışan uzmanlardı. Sahte profiller, özellikle iş platformlarında etkin şekilde hareket ediyor, yüksek maaşlı yurt dışı pozisyonları üzerinden iletişim başlatıyordu. Başlangıçta sıradan sorular soruluyor, sektör bilgileri yoklanıyor, ardından sorular giderek derinleşiyordu. Bir projede kimlerin görev aldığı, ekiplerin nasıl örgütlendiği ve kimin kime rapor verdiği sorgulanıyordu.
İkinci hedef, dışişleri birimlerinde görev yapan personeldi. Sahte hesaplar, bakanlığa ait bir hattı kullanmaya çalışan kişilerle temas kurmaya çalışmış, Türkiye’nin diplomatik iletişim ağını anlamaya yönelik sorular yöneltmişti. Bu tür bilgiler, uluslararası ilişkilerin hassas yapısı nedeniyle son derece değerliydi. Üçüncü hedef grubu ise en karmaşık olanıydı. Yabancı ülkelerin Türkiye’deki temsilcilikleriyle temas kuran Türk personeli izlenmeye çalışılıyordu.
Kritik Anlar ve Operasyonun Başlaması
Analistler, bu girişimlerin rastgele bir saldırı olmadığından emindi. Sahte profillerin hazırlanma biçimi, hedef seçimleri ve kullanılan yöntemler profesyonel bir yapılanmayı işaret ediyordu. Bu disiplinli bir istihbarat operasyonuydu. Geriye tek soru kalmıştı: Bu operasyonu kim yönetiyordu?
Hattın fiziksel yolculuğu incelendi. Hat, İstanbul’da 32 yaşındaki bir erkek tarafından satın alınmıştı. Görünürde sıradan bir iş insanıydı. İthalat ve ihracat işleriyle uğraşıyordu. Ancak seyahat geçmişi dikkat çekiyordu. Son bir yıl içinde 9 kez Birleşik Arap Emirliklerine gitmişti ve her ziyaret olağanüstü kısa sürmüştü. Gidiş bir gün, dönüş ertesi gün. Bu uğrakların hiçbir ticari faaliyetle açıklanamayacağı açıktı. Teşkilat bu kişiyi “Kuruyer” adıyla takip listesine aldı.
Operasyon tarihi 25 Kasım 2025 Salı günü sabah 5 olarak belirlendi. Bu saat, hedeflerin en derin uykuda olduğu, reaksiyon sürelerinin en yavaşladığı ve sokak hareketliliğinin en az olduğu zaman aralığıydı. Operasyondan 12 saat önce son toplantı yapıldı. Tim komutanları görevlerini, iletişim frekanslarını ve kullanılacak kod kelimelerini gözden geçirdi. Tüm birimler, operasyonun planlandığı gibi ilerlediğini bildirdi.
Operasyonun Gerçekleşmesi
25 Kasım 2025 sabahı, ekipler belirlenen adreslere doğru hareket etti. Kadıköy’deki apartmanda, Beylikdüzü’ndeki güvenli sitede ve Beşiktaş’taki rezidansta eş zamanlı olarak operasyon gerçekleştirildi. Hedeflerin gözaltına alınması, MİT’in başarısını pekiştirdi. Üç şüpheli etkisiz hale getirildi ve yürütülen casusluk faaliyeti tek bir operasyonla sona erdirildi.
Operasyonun ardından, elde edilen belgeler ve dijital materyaller incelendi. Bu belgelerde, Türkiye’nin savunma sanayiine yönelik BAE kökenli istihbarat faaliyetlerinin detayları yer alıyordu. Şifreli mesajlaşma uygulamasında kritik bir zincir bulundu. Bu bilgiler, Türkiye’nin güvenliğini tehdit eden bir yapının varlığını açıkça ortaya koyuyordu.
Sonuç ve Gelecek
Bu operasyon, Türkiye’nin ulusal güvenliğini koruma çabalarının bir parçasıydı. MİT, sadece bu casusluk faaliyetini durdurmakla kalmadı, aynı zamanda gelecekte benzer tehditlere karşı daha hazırlıklı olacağını gösterdi. BAE kökenli istihbarat yapılanmasının Türkiye’deki başarısızlığı, uluslararası alanda da yankı buldu.
Beril Aksoy’un hikayesi, cesaret, direnç ve adalet arayışının bir örneğidir. Bu süreç, sadece bir askerin mücadelesi değil, aynı zamanda Türk Silahlı Kuvvetleri’nin ve Türkiye’nin ulusal güvenliğinin korunması için verilen bir savaştır. Beril’in yaşadığı zorluklar, Türk Silahlı Kuvvetleri’nde değişim için bir kıvılcım oldu ve gelecekteki nesillere ilham kaynağı oldu.
Kapanış
Bu hikaye, bireylerin sistemin içinde nasıl mücadele ettiğini, zorluklara karşı nasıl direndiğini ve sonunda nasıl zafer kazandığını göstermektedir. Beril, yalnızca kendi hayatını değil, aynı zamanda birçok kadının hayatını değiştiren bir kahraman haline geldi. Onun hikayesi, gerçek değişimin mümkün olduğunu ve her bireyin bu değişimin bir parçası olabileceğini kanıtlar niteliktedir.