Düğünde Gelinle Dalga Geçtiler — Nikâh Memuru İsmini Okuyunca Herkes Susturuldu!
.
.
Sessizliğin Gücü
Düğün salonu ışıl ışıldı. Masalar rengarenk çiçeklerle süslenmiş, hafif müzik ortamı sarıyordu. Herkes neşeyle konuşuyor, gülüyor, fotoğraf çekiliyordu. Ancak salonun bir köşesinde, sessizliğin ve alaycılığın gölgesi vardı. Masanın baş köşesinde oturan Melisa, elbisesinin ışıltısı kadar keskin ve soğuk bir sesle konuşuyordu. Karşısında ise sade giysileriyle Zehra vardı. Üzerinde beyaz gömlek, mavi uzun etek, saçları basit bir topuzla toplanmıştı. Yorgun gözlerinde sakin ama kararlı bir ışık parlıyordu.
Melisa, alaycı bir gülümsemeyle sordu: “Zehra, sen de düğüne mi davet edildin yoksa yanlışlıkla mı geldin?” Masadakiler hafifçe gülüştü. Zehra sakin ve nazikçe yanıt verdi: “Davetliydim.” Melisa’nın alaycı sesi yükseldi: “Gerçekten mi? Yani birisi seni davet etmiş olmalı. Düğünümüzde böyle sade kıyafetlerle gelen biri… Doğrusu ilginç.” Yan masalardan birkaç kişi dönüp bakarken, Zehra yüzü kızardı ama susmayı tercih etti.
Melisa, çevresindekilere dönüp göz kırptı: “Ah canım, yanlış anlama. Sadece şaşırdım. Düğünümüz elit bir davet sonuçta.” Zehra başını eğdi: “Ben kimseye gösteriş yapmak için gelmedim. Sadece mutlu olmanızı görmek istedim.” Melisa, alaycı kahkahalarla cevap verdi: “Ne kadar duygusal değil mi? Basit ama samimi. Her düğüne böyle bir dokunuş gerek.” Zehra, bu kahkahaların ortasında sessizce oturdu, elindeki çayı karıştırırken içinden sadece bir cümle geçiyordu: “Kimseden kırılmak istemem ama herkes kırılmayı kolay buluyor.”
O sırada damat Burak yanlarına geldi, yüzünde yorgun ama nazik bir gülümseme vardı. Melisa, “Nikah memuru birazdan geliyor, konuklara haber verelim,” dedi. Melisa’nın alaycı bakışları Zehra’ya dönmüştü. Burak anlamadı, sadece başını salladı ve uzaklaştı.

Kalabalık toplanmaya başladı. Zehra da sandalyeden kalktı. Salonun ortasında beyaz bir masa kuruldu, yanında nikah memuru. Herkes heyecanla yerini aldı. Melisa yürürken düğününü düzeltiyor, elindeki çiçeği sıkıca tutuyordu. Zehra en arka sırada sessizce duruyordu. Yanındaki bir kadın fısıldadı: “Kim bu sade giyimli kız? Akraba mı?” Diğeri mırıldandı: “Bilmem ama gelin ondan hoşlanmadı belli. Belki eski çalışanı falandır.” Zehra duymamış gibi yaptı ama sözler kalbine saplandı.
Nikah memuru dosyalarını açtı: “Hazırsanız başlayalım.” Kalabalık sessizleşti. Melisa gülümseyerek başını salladı: “Evet, hazırım.” Burak da yerine geçti. Ancak memurun yüzü değişti, elindeki belgeye baktı. Sonra Melisa’ya: “Gelin hanım, kimliğinizi tekrar alabilir miyim?” Melisa şaşırdı, uzattı. Memur dikkatle inceledi, ardından belgeleri karıştırdı: “İlginç. Burada başka bir isim belirtilmiş.” Salonda hafif bir uğultu başladı. Melisa’nın gülümsemesi dondu: “Nasıl yani? Ne demek başka bir isim?” Memur kaşlarını kaldırdı: “Düğün kaydında soyadı kısmında farklı bir isim yazıyor. Bu evraklar dün onaylanmış ama belgeyi teslim eden kişi siz değildiniz.” Burak şaşkınlıkla dönüp baktı: “Kim teslim etti?” Memur ciddileşti: “Zehra Demir adında biri.” Salonda bir anda sessizlik çöktü.
Melisa’nın yüzü kızardı, gözleri hızla kalabalığı taradı ve Zehra’yı buldu. “Sen sen mi yaptın bunu?” diye bağırdı. Zehra yerinden kıpırdamadı: “Ben sadece belgeleri teslim ettim. Siz geç kalmıştınız.” Melisa öfkeyle yaklaştı: “Yani sen bu düğüne karıştın. Ne haddine?” Herkes fısıldaşmaya başladı. Zehra geri adım atmadı: “Kimseye zarar vermedim. Sadece belgeleri ulaştırdım.”
Melisa sinirle kahkahalar attı: “Ah evet. Sen kahramanlık mı yaptığını sanıyorsun? Basit bir kızsın Zehra. Bu düğün senin gibi insanlar için değil.” Zehra’nın yüzü ifadesizdi ama gözlerinde sessiz bir acı vardı. Sadece şunu söyledi: “Gerçeği bilmeden insanları yargılamak kolaydır.”
Nikah memuru dosyayı kapattı: “Gelin hanım, belgelerdeki teslim imzası resmi. Bu evrak olmadan bu nikah kıyılamazdı.” Salondan bir ses yükseldi: “Yani bu sade kız olmasaydı düğün yapılamayacak mıydı?” Memur başını salladı: “Evet, belgeler dün gece son anda teslim edildi. Aksi halde tören iptal olurdu.” Kalabalık şaşkınlıkla birbirine baktı. Melisa bir adım geri attı. Zehra hala sessizdi.
Bir kadın fısıldadı: “Demek o kurtarmış düğünü.” Diğeri mırıldandı: “Ama gelin onu az önce küçük düşürdü.” Zehra bütün bakışların kendisine çevrildiğini hissediyordu. Herkesin merakı, utancı ve şaşkınlığı bir noktada birleşmişti. Kalbinde garip bir sızı vardı. Sessizliği bozmadan salondan çıkmak istedi. Fakat tam ayağa kalktığında Burak seslendi: “Zehra, bir dakika.” Zehra durdu, geri döndü. “Buyurun,” dedi.
Burak ciddi bir ifadeyle devam etti: “Bu kadar şeyi yapmana rağmen sessiz kaldın. Neden?” Zehra gülümsedi ama o gülümsemede yorgunluk vardı: “Bazen iyi bir şey yaptığını söylemek, yaptığın şeyi küçültür. Önemli olan sonucu görmek. Ben sadece işimi yaptım.”
Melisa bakışlarını kaçırdı. Kalabalığın arasında fısıltılar arttı: “Ne kadar alçak gönüllü. Bu devirde böyle insan kaldı mı?” Sevgi Hanım elini Zehra’nın omzuna koydu: “Kızım, gerçekten hakkını ödeyemeyiz. Bugün burası sensiz olamazdı.” Zehra başını eğdi: “Ben hakkımı aramadım. Sadece bir yardım istendi.”
Fakat herkesin içinde, Melisa’nın içinde farklı bir savaş başlamıştı. Gururu ve utanması karışmıştı. Birkaç dakika önce Zehra’yı aşağılayan sözlerini unutmuyordu. Herkesin içinde özür dilemek, onun için bir daha tırmanmak kadar zordu.
Nikah memuru belgeleri düzenleyip masaya koydu: “Artık töreni sürdürebiliriz.” Kalabalık yerine oturdu. Melisa da Burak’ın yanına geçti ama yüzünde eski kendinden emin ifade yoktu. Düğünü düzeltti, göz ucuyla Zehra’ya baktı. Zehra en arka sıraya geçmiş, sessizce izliyordu.
Nikah memuru konuştu: “Değerli konuklar, bugün burada iki gencin mutluluğuna şahitlik edeceğiz.” Sesler, alkışlar arasında Melisa’nın aklı dağınıktı. Duyduğu her kelime içinde yankılanıyordu: “İyiliği sessizlikte bile görmek.”

Tören sonunda nikah memuru elindeki belgeyi imzalamadan önce mikrofonu eline aldı: “Bu nikahın gerçekleşmesini sağlayan bir kişi var. Genelde ismini anmam ama bugün özel bir durum. Eğer o kişi olmasaydı bu tören yapılamazdı.” Kalabalık şaşkınlıkla birbirine baktı. Melisa başını kaldırdı, kalbi hızlandı. Memur devam etti: “O kişinin adı Zehra Demir.” Bir anda bütün salon Zehra’ya döndü. Alkışlar arasında bazıları “Bravo!” diye bağırdı. Zehra şaşkınlıkla yerinde kaldı. O hiç alkışlanmaya alışık biri değildi.
Melissa bir adım geri attı. Damat Burak gülümsedi: “Görüyorsun, gerçek karakter süsten değil davranıştan anlaşılır.” Melisa’nın gözleri doldu. Zehra o sırada başını eğmiş, kalabalığın içinde kaybolmak ister gibiydi.
Ama bu hikaye henüz bitmemişti. Çünkü düğünün sonunda yaşanacak şey sadece Zehra’nın değil herkesin kaderini değiştirecekti.