FAKİR BABA MİLYONER BİR KADINA YARDIM EDERKEN İŞ GÖRÜŞMESİNİ KAÇIRDI. AMA İNANILMAZ BİR ÖDÜL ALDI

FAKİR BABA MİLYONER BİR KADINA YARDIM EDERKEN İŞ GÖRÜŞMESİNİ KAÇIRDI. AMA İNANILMAZ BİR ÖDÜL ALDI

.
.

Bir Kırık Sandalyenin Hikayesi

İstanbul’un kenar mahallelerinden birinde, eski bir apartmanın üçüncü katında yaşayan Ayşe için hayat, çoğu zaman sabırla örülmüş bir mücadeleydi. Eşi Ahmet, iki yıl önce bir iş kazasında hayatını kaybetmişti. O günden beri Ayşe, on iki yaşındaki kızı Elif ve altı yaşındaki oğlu Kerem ile birlikte, küçük bir terzi dükkanını ayakta tutmaya çalışıyordu. Mahalleden sipariş alan, eski giysileri tamir eden, bazen de komşularına ücretsiz yardım eden Ayşe’nin tek sermayesi, emeği ve umuduydu.

Bir sabah, Ayşe dükkânını açmak üzere kapıyı açtığında, önünde eski, kırık bir sandalye buldu. Sandalyenin kolu çatlamış, oturma yeri yerinden çıkmıştı. Kim bırakmıştı, neden bırakmıştı bilinmiyordu. Ayşe, sandalyeyi içeri aldı. Belki tamir ederse bir müşteri oturabilir, belki de bir gün bir ihtiyaç sahibine hediye edebilirdi.

O gün, mahallede bir hareketlilik vardı. Zengin bir kadın, ünlü iş insanı Sema Hanım, arabasıyla mahalleden geçerken lastiği patlamıştı. Şoförü yardım için çevreye bakındı ama kimse ilgilenmedi. Sema Hanım, arabadan inip çaresizce etrafına bakarken, Ayşe olanları dükkânından izliyordu. Bir an tereddüt etti; işlerini bırakıp yardım etmeli miydi? Sonra kızı Elif’in sesiyle irkildi: “Anne, neden yardım etmiyoruz?”

Ayşe, dikiş makinesini kapattı, elinde bir tornavida, şoförün yanına gitti. “Lastiği değiştirmeyi biliyorum,” dedi. Şoför önce şaşırdı, sonra teşekkür etti. Ayşe, elleriyle lastiği değiştirdi, Sema Hanım’a bir bardak su ikram etti. Sema Hanım, bu samimiyet ve yardım karşısında duygulandı. “Bunu neden yaptınız?” diye sordu. Ayşe gülümsedi: “Bir gün bana da yardım eden biri çıkar diye.”

FAKİR BABA MİLYONER BİR KADINA YARDIM EDERKEN İŞ GÖRÜŞMESİNİ KAÇIRDI. AMA İNANILMAZ  BİR ÖDÜL ALDI - YouTube

O küçük iyilik, Ayşe’nin kaderini değiştirdi. Sema Hanım, Ayşe’ye kartını verdi. “Bir gün bana ihtiyacınız olursa arayın,” dedi. Ayşe, kartı bir kenara koydu; hayatına devam etti. O günün akşamı, dükkânın kapısında bir adam belirdi. Yaşlı, yorgun ama gözleri umut doluydu. “Sandalyeniz var mı?” diye sordu. Ayşe, sabah bulduğu kırık sandalyeyi gösterdi. “Tamir edebilirsem oturabilirsiniz,” dedi.

Adam sandalye tamirini izlerken, Ayşe’ye hikâyesini anlattı. Adı İsmail’di, yıllarca marangozluk yapmış, sonra hastalanmış, işini kaybetmişti. Şimdi ise iş arıyordu ama kimse ona şans vermiyordu. Ayşe, İsmail’e bir fincan çay ikram etti. Sohbetleri sırasında, İsmail’in marangozlukta ne kadar usta olduğunu fark etti. O anda bir fikir doğdu: “Dükkanımda bana yardım eder misiniz? Sandalyeleri, masaları tamir edebiliriz.”

İsmail, memnuniyetle kabul etti. Birkaç gün içinde, Ayşe’nin dükkânı mahallede ün kazandı. Eski mobilyalar, kırık sandalyeler, masa ayakları tamir edilmeye başlandı. Mahalleli, Ayşe’nin dükkânına akın etti. İsmail’in ustalığı, Ayşe’nin sabrı ve Elif’in neşesiyle dükkân, bir yardım merkezi haline geldi.

Bir ay sonra, Ayşe’nin dükkanına bir mektup geldi. Sema Hanım’dan. “Geçen ay bana yardım ettiğiniz için teşekkür ederim. Şirketimde bir sosyal sorumluluk projesi başlatmak istiyorum. Sizinle çalışmak isterim.” Ayşe şaşkınlıkla mektubu okudu. Sema Hanım, mahalledeki kadınlara iş imkânı sunacak, Ayşe’nin dükkanını büyütecek bir proje başlatmak istiyordu.

Ayşe, Sema Hanım’ın ofisine gitti. Büyük bir binada, parlak ışıklar altında kendini küçük hissetti. Ama Sema Hanım ona sarıldı: “Senin gibi insanlara ihtiyacımız var. Sen bana yardım ettin, şimdi sıra bende.” Proje başladı. Ayşe, mahalledeki kadınları organize etti. Dikiş, marangozluk, el işi kursları açıldı. İsmail, marangozluk dersleri verdi. Elif, çocuklara okuma yazma öğretti.

Ayşe’nin hayatı değişmişti. Artık sadece kendi ailesi için değil, mahalledeki onlarca kadın ve çocuk için umut olmuştu. Herkesin hikâyesi birbirine dokunmuştu. Kırık bir sandalye, patlayan bir lastik, bir bardak su; hepsi bir zincirin halkasıydı.

Bir akşam, Ayşe dükkânında otururken Sema Hanım geldi. “Ayşe,” dedi, “Sana bir şey sormak istiyorum. Senin gibi biri, bu kadar zorlukla nasıl bu kadar güçlü kalabiliyor?” Ayşe gülümsedi. “Hayat bana hep zor sorular sordu. Ama ben hep küçük iyiliklerle cevap verdim. Çünkü biliyorum ki bir gün, o iyilikler bana geri dönecek.”

O gece, mahallede bir kutlama vardı. Kadınlar, çocuklar, yaşlılar, herkes bir arada dans etti, şarkı söyledi. Ayşe, Elif’i kucağına aldı, Kerem’i yanına oturttu. İsmail, tamir ettiği sandalyeye oturmuş, etrafındaki çocuklara hikâyeler anlatıyordu. Sema Hanım, Ayşe’nin yanında durdu. “Senin hikâyen, bu mahallenin hikâyesi oldu,” dedi.

Ayşe, gökyüzüne baktı. Yıldızlar, İstanbul’un gürültüsüne inat parlıyordu. “Belki de,” dedi, “hayat, küçük bir iyilikle değişir. Bir kırık sandalye, bir patlayan lastik, bir bardak su. Hepsi birer başlangıçtır.”

Ayşe’nin hikâyesi, mahallede anlatılan bir efsane oldu. Onun küçük iyiliği, bir kadının hayatını değiştirdi. Sonra bir adamın. Sonra bir mahallenin. Ve belki de, dünyada bir şeylerin değişmesi için, birinin bir yerlerde küçük bir iyilik yapması yeterliydi.

Related Posts

Our Privacy policy

https://rb.goc5.com - © 2025 News