FETÖ Elebaşı Kanada’da Saklanıyordu — MİT Gizli Operasyonla Türkiye’ye Getirdi

FETÖ Elebaşı Kanada’da Saklanıyordu — MİT Gizli Operasyonla Türkiye’ye Getirdi

.
.

Kayıp Adalet

Bölüm 1: Sessiz Gece

Toronto’da bir evde ışıklar sönüyordu. Saat gece yarısını geçmişti. Sokak sessizdi. Rüzgar bile esmiyordu. Kimse fark etmemişti. Ama o evde yaşayan adam, Türkiye’nin 15 yıldır aradığı biriydi. Adı kod listelerinde kırmızıyla işaretlenmişti. Yüzlerce insanın kaderi onun aldığı kararlarla değişmişti. Darbe gecesi telefonlar onun emriyle çalmış, emir zinciri o masadan başlamıştı. Sonra bir anda ortadan kaybolmuştu. Kanada’ya gitmişti. Yeni bir kimlikle, yeni bir yaşamla. Ama Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) unutmamıştı. Üç yıldır iz sürüyordu.

FETÖ'cü Yunanistan'da Saklanıyordu — Mit Gizli Operasyonla Türkiye'ye  Getirdi

Dosyalar, telefon kayıtları, sinyal takipleri, her şey sessizce yürütülüyordu ve o gece uzun bir bekleyişin sonu gelecekti. Hiç kimse bilmiyordu. Ne Kanada polisi, ne medya, ne de adamın kendisi. Sadece bir ekip biliyordu ve onlar şu anda Toronto’nun en karanlık sokağında bekliyordu. Her şey üç yıl önce başladı. 15 Temmuz gecesinden sonra binlerce isim listeye eklendi. Ama bazı isimler diğerlerinden daha önemliydi. Örgütün finans ağını yöneten adamlar, darbe talimatlarını ileten koordinatörler, imamlar. Bu adam onlardan biriydi. Kod adı Yusuf Hoca.

Bölüm 2: Geçmişin İzleri

Gerçek kimliği MİT arşivlerinde saklıydı. 48 yaşındaydı. İstanbul doğumlu. 20 yıl boyunca örgüt içinde yükselmiş, önce finans biriminde çalışmış, sonra talimat merkezine geçmişti. Darbe gecesi en kritik telefonlardan biri onun elindeydi. O gece saat 23’te bir arama yapılmıştı. 2 dakika 30 saniye sürmüştü. Karşı tarafta bir general vardı. Konuşmanın içeriği MİT kayıtlarına geçmişti. “Hazır mısınız? Emir verildi. Harekete geçin.” Darbe başarısız olunca Yusuf Hoca kayboldu. Evinde hiçbir şey yoktu. Bilgisayarı temizlenmiş, telefonları kapalıydı. Ailesine bile haber vermeden gitmişti. Sanki hiç var olmamış gibiydi. MİT ekipleri peşine düştü.

İlk ipucu Atatürk Havalimanı’ndan geldi. 16 Temmuz sabahı saat 6’da sahte bir pasaportla uçağa binmiş. Varış noktası Almanya olmuştu. Frankfurt’ta bilinen bir adrese üç günlüğüne kayıt düşürmüştü. Sonra iz kayboldu ama MİT vazgeçmedi. Avrupa’daki bağlantılar tekrar takibe alındı. Yeni rota Toronto’ydu. Toronto büyük bir şehirdi. Milyonlarca insan içinde kaybolmak kolaydı. Yusuf Hoca tam olarak bunu yaptı. Yeni bir kimlikle kayıt yaptırdı. Türk kökenli bir iş adamı olarak tanıtıldı. İhracat işi, nakliye şirketi gibi kağıt üzerinde düzenler oluşturulmuştu. Belgeler mükemmel görünüyordu ama gerçeği örtüyordu.

Bölüm 3: Operasyonun Başlangıcı

Kanada’daki örtülü ekip harekete geçti ama yasal bir engel vardı. Kanada hükümeti FETÖ’yü terör örgütü olarak tanımıyordu. Dolayısıyla resmi bir yakalama emri çıkarılamaz, iade prosedürü işletilemezdi. Yusuf Hoca’yı yasal yollarla geri getirmek imkansızdı. Bu nedenle başka bir yol seçildi. Sessiz gölgede yürütülen operasyonlar, diplomatik kanallar devre dışı, sadece istihbarat ağıyla ilerleme. Türkiye bu konuda tecrübeliydi. Geçmişte Kongo’da, Kosova’da, Azerbaycan’da benzer örtülü işler yapılmıştı.

Ekip küçüktü. Beş kişi. Hepsi deneyimli. Yıllardır Kanada’da örtülü görev yapan görevlilerdi. Görünürde sıradan insanlardı. Biri taksi şoförü, diğeri restoran sahibi, üçüncüsü emlakçı, dördüncüsü kurye, beşincisi koordinatördü ve Ankara’dan direkt talimat alıyordu. İlk hedef yerini kesinleştirmekti. Toronto’da örgütün küçük bir cemaati vardı. Kültür merkezi adı altında toplanıyorlardı. Yusuf Hoca her cuma namazını orada kılıyordu. Taksi şoförü haftalarca takip etti. Nereden çıktığını ve nereye gittiğini kaydetti. Rutini belirlendi. Sabah saat 8:00’de evden çıkıyor, kahve alıyor, ofisine gidiyordu. Öğle yemeğini hep aynı yerde yiyor. Akşam 7:00’de eve dönüyor. Hafta sonları cemaat merkezinde vakit geçiriyordu.

Bölüm 4: Gözlem ve Takip

Ancak Yusuf Hoca temkinliydi. Sürekli etrafa bakıyor, telefonunu gizli kullanıyor, hiçbir şeyi açık konuşmuyordu. Sanki hala takip edildiğini hissediyordu. Paranoyası onu koruyordu. MİT bununla yetinmedi. Sadece fiziksel takip yeterli değildi. Dijital derinlik gerekiyordu. Telefonları, e-postaları, internet trafiği analiz edilmeliydi. Siber ekip devreye girdi. Yusuf Hoca’nın telefonuna uzaktan erişim sağlandı. Şifreli mesajlaşma uygulamaları izlendi ve konuşmalar çözüldü. Gerçek ortaya çıktı. Yusuf Hoca hala örgütle bağlantılıydı. Hala talimat veriyor, hala Türkiye’deki hücrelere yön veriyordu. Bu bilgi her şeyi değiştirdi. Artık sadece geçmişten bir suçlu değildi. Halen aktif bir tehditti ve operasyon aciliyet kazandı.

Üstelik bir sorun daha ortaya çıktı. Yusuf Hoca yalnız değildi. Evinde yanında başka bir isim daha yaşıyordu. Kod adı Ahmet Abiydi. İkisi birlikte hareket ediyordu. Operasyon sırasında her ikisini de aynı anda almak gerekiyordu. Aksi halde biri kaçarsa bütün ağ uyarılırdı ve tam o anda MİT bir ayrıntı fark etti. Yusuf Hoca pasaport yenileme başvurusu yapmıştı. Yeni bir kimlikle başka bir ülkeye gitmeyi planlıyordu. Eğer bir hafta daha beklenirse kaybolacaktı. Bu sefer belki de sonsuza kadar.

Bölüm 5: Planlama

Ankara’daki MİT merkezinde toplantı yapılıyordu. Ekranda Toronto haritası görünüyordu. Yusuf Hoca’nın evi kırmızı nokta ile işaretlenmiş. Çevresindeki güvenlik kameraları, kaçış rotaları ve polis merkezleri işaretlenmişti. Operasyon şefi söze girdi. “Zamanımız az. Bir hafta içinde taşınacak. Yeni kimliği hazır. Belçika’ya gidecek. Orada yakalamak daha zor olacak. Avrupa Birliği yasaları, diplomatik baskılar. Şimdi harekete geçmeliyiz.”

Masada beş kişi vardı. Her biri operasyonun farklı bir parçasından sorumluydı. Lojistik, hukuk danışmanı, saha koordinatörü, siber destek ve dışişleri bakanlığı temsilcisi. Lojistik sorumlusu rapor verdi. “Kanada’daki ekibimiz hazır. Beş ajan sahada. Araçlar temin edildi. Güvenli ev var. Ama bir sorun var. Yusuf Hoca ve Ahmet Abi aynı evde kalıyor. İkisini de aynı anda almak zorundayız. Biri kaçarsa alarm verir.”

Hukuk danışmanı söz aldı. “Kanada hükümeti hiçbir şeyden haberdar değil. Resmi işbirliği yok. Bu operasyon tamamen gizli kalmalı. Eğer yakalanırsak diplomatik kriz çıkar. Ajanlarımız tutuklanabilir. Türkiye Kanada ilişkileri gergin hale gelir.” Saha koordinatörü başını salladı. “Riski biliyoruz ama başka seçenek yok. Yusuf Hoca Türkiye’ye getirilmeli. Onun elinde kritik bilgiler var. Örgütün finans ağı, Avrupa’daki bağlantılar, Amerika’daki hücreler hepsini biliyor. Konuşturulursa onlarca operasyon açılabilir.”

Siber destek ekibi uyardı. “Telefonları takip altında tutuyoruz. Şifreli mesajlaşmaları çözüyoruz. Dün gece Pensilvanya ile bağlantı kurdu. Yeni talimat aldı. Avrupa’daki bir finans hareketini koordine edecek. 3 milyon dolar transfer edilecek. Eğer onu durdurmazsak o para örgüte ulaşır.”

Dışişleri temsilcisi sessizce dinledi. Ardından şartları sıraladı. “Bakanlık operasyonu onaylıyor ama koşullarımız var. Hiçbir Kanada vatandaşı zarar görmeyecek. Medyaya sızdırılmayacak. Operasyon maksimum 24 saat içinde tamamlanacak. Yusuf Hoca Türkiye’ye getirilene kadar hiçbir iz bırakılmayacak.”

Bölüm 6: Son Hazırlıklar

Operasyon şefi ayağa kalktı. Ekrana tekrar baktı ve planı açıkladı. “Ekip Yusuf Hoca’nın evine gece baskını düzenleyecek. Saat 3:00’te mahalle sessiz olacak. Komşular uyuyor olacak. Kapı sessizce açılacak, içeri girilecek. İki hedef aynı anda etkisiz hale getirilecek, uyutulacak, araçla güvenli eve taşınacak. Orada sorgulanacak. Eğer işbirliği yaparsa süreç adil yargılamaya dönecek. Yapmazsa zor yol kullanılacak.”

Lojistik sorumlusunun eklediği detay şöyleydi. “Güvenli evden sonra özel bir araçla sınır hattına götürülecek. Amerika sınırından geçirilecek. Oradan özel bir jetle Türkiye’ye uçacak. Toplam süre 48 saat. Kimse fark etmeyecek. Kanada polisi rapor bile almayacak. Çünkü resmi olarak kayıp kişi yok. Sadece iki adam evlerinden ayrılmış olacak.”

Hukuk danışmanı itiraz etti. “Ama bu açıkça yasa dışı. Kaçırma suçu söz konusu. Eğer yakalanırsak uluslararası hukuk ihlali olur, Türkiye kınanır, yaptırımlar uygulanır.”

Operasyon şefi soğuk bir ifadeyle yanıtladı. “Türkiye’nin güvenliği her şeyin üstündedir. Yusuf Hoca bir teröristtir. Yüzlerce insanın kanına girmiştir. Darbe gecesi talimat vermiştir. Şimdi rahatça Kanada’da yaşayamaz. Adalet tecelli edecek. Gerekirse sessizce.” O da sessizleşti. Herkes planın ciddiyetini anladı. Bu sıradan bir operasyon değildi. Uluslararası hukuku zorlayan, diplomatik riskleri barındıran ama ülkenin güvenliği için tasarlanmış bir hamleydi.

Bölüm 7: Harekete Geçme

Siber ekip tekrar bir ayrıntı paylaştı. “Evde panik butonu var. Cemaat ona özel bir güvenlik sistemi kurmuş. Tehlike hissedilirse butona basıyor. Alarm örgütün güvenlik birimine gidiyor. 10 dakika içinde yardım gelme riski var.” Saha koordinatörü not aldı. “Elektriği keseriz. Butonu devre dışı bırakırız ama o zaman ev karanlık olur. Komşular fark edebilir. Alternatif olarak sinyali bloke ederiz. Jammer kullanırız. Butona basılsa bile sinyal çıkmaz.”

Operasyon şefi onayladı. “Jammer kullanılacak. Saat 2:00’de devreye girecek. Yusuf Hoca’nın evi tamamen izole edilecek. Telefon, internet, radyo, hiçbir sinyal çıkmayacak. Saat 3:00’te giriş yapılacak. Saat 4:00’te ev terk edilecek. Sabaha kadar iz kaybolacak.”

Dışişleri temsilcisi son kez sordu. “Peki, Çesis ne yapacak? Bizi izliyor olabilirler. Eğer fark ederlerse müdahale ederler.” Operasyon şefi hafifçe güldü. “Çesis’in dikkatini dağıtacak bir şey hazırladık. Aynı gece Montreal’de sahte bir ihbarla FETÖ’nün başka bir evi basılıyormuş gibi gösterilecek. Polis oraya yönlendirilecek. Çesis ilgilenirken Toronto rahat kalacak. Bizim ekip çalışmasını yapacak. Plan tamam.”

Herkes görevini biliyordu. Tek eksik uygulama zamanıydı. Operasyon şefi saatine baktı ve son cümleyi söyledi. “48 saat sonra Yusuf Hoca Ankara’da olacak ya da hiç olmayacak.”

Bölüm 8: Geri Sayım

Toronto. Gece saat 22. Şehir hala uyanıktı. Işıklar parlıyordu. İnsanlar sokaktaydı ama birkaç saat sonra her şey sessizleşecekti. Beş ajan farklı noktalardaydı. Her biri görevlerinin başındaydı. Taksi şoförü aracının içindeydi. Yusuf Hoca’nın evinin iki sokak ilerisinde park etmiş. Gözü kapıdaydı. Her hareket kayıt altındaydı. Restoran sahibi iş yerini kapatmıştı. Arka odada ekipmanları hazırlıyordu. Jammer cihazı, iletişim setleri, gece görüş gözlükleri, her şey torbaya yerleştiriliyordu.

Emlakçı güvenli evi kontrol ediyordu. Bodrum katında hazırlanmış bir oda vardı. Ses yalıtımı yapılmış. İçinde sorgu masası, sandalye ve kamera bulunuyordu. Yusuf Hoca buraya getirilecekti. Kurye araçları hazırlıyordu. İki araç gerekiyordu. Biri hedefleri almak için, diğeri yedek planı içindi. Plakalar sahteydi. Araçlar çalıntı değil kiralık. Kağıt üzerinde başka birine aitti. Koordinatör Ankara ile son haberleşmeyi yapıyordu. Şifreli hat üzerinden ses değiştirici kullanılarak. Hazırlıklar tamam. Hedef evde yalnız değil. Ahmet Abi de yanında. İkisini de alacağız. Ankara’dan onay geldi. Operasyon yeşil ışık saat 3:00’te başlatılacak. Başarı oranı %95. Eğer bir aksilik olursa plan devreye girecek. “Anladın mı?” Koordinatör onayladı. “Anlaşıldı. Ekip hazır. Hiçbir problem olmayacak.” Telefon kapandı. Şimdi sıra geri sayımdaydı.

Bölüm 9: Gece Yarısı

Saat 23’e gelindiğinde Yusuf Hoca’nın evinde ışıklar söndü. Hedefler uyumuştu. Ahmet Abi de aynı şekilde. Ev karanlıktı, sokak sessizdi. Komşular evlerindeydi. Taksi şoförü rapor verdi. “Hedef uyudu. Çevre temiz. Hiçbir hareket yok.” Koordinatör emri verdi. “Bir saat daha bekleyeceğiz. Tam uyumalarını sağlayacağız. Derin uykuda olmalılar. Direnç göstermemeliler.”

Ekip bekledi. Her saniye gerginlikle geçti. Adrenalin yüksekti ama profesyonellik her şeyin üstündeydi. Acele yoktu. Hata yapılamazdı. Saat 1 oldu. Restoran sahibi ekipmanları topladı. Kurye araçları getirdi. Her şey yerindeydi. Ekip toplanma noktasında buluştu. Yusuf Hoca’nın evinin bir sokak ilerindeki karanlık ara sokakta son hazırlıklar yapıldı. Koordinatör son talimatları verdi. “Jammer 2 dakika sonra devreye girecek. Evin tüm sinyalleri bloke edilecek. Telefon çalışmayacak. İnternet kesilecek. Panik butonu işlevsiz olacak. İçeri giriş sessiz olacak. Ön kapı açılacak. Jammer devredeyken kilit elektronik sistem çalışmayacak. Manuel olarak açacağız.”

Taksi şoförü çekinerek sordu. “Komşular ne yapacak? Biri fark ederse polisi arayabilir.” Koordinatör başını salladı. “Komşular uyuyor. Saat 2.0. Kimse uyanık değil. Hızlı olacağız. 5 dakika içinde içeri girip çıkacağız.”

Emlakçı endişelendi. “Ya Yusuf Hoca direnirse, silahı varsa?” Koordinatör cebinden küçük bir enjektör çıkardı ve sessizce cevap verdi. “Uyutucu kullanacağız. Anında etkili. 10 saniyede etkisini gösterir. 12 saat süresince derin uyku sağlayacak. Hiçbir zarar gelmeyecek. Sadece uyuyacak.” Saat 2 geldi. Ekip harekete geçti. Jammer devreye girdi. Yusuf Hoca’nın evi etrafında görünmez bir sinyal duvarı oluştu. İçeride hiçbir cihaz çalışmıyordu. Taksi şoförü ve emlakçı ön kapıya yaklaştı. Ellerinde özel alet vardı. Elektronik kilit açıcı. Sessizce kapıya tuttular. Kilit yavaşça döndü. Kapı açıldı. İçeri girdiler. Karanlıktı. Sadece gece görüş gözlükleriyle her şey yeşil tonlardaydı. Ev küçüktü. İki oda, bir salon, bir mutfak. İlk odada Yusuf Hoca derin uykudaydı. Horlaması duyuluyordu.

Bölüm 10: İlk Müdahale

Emlakçı yavaşça yaklaştı. Enjektörü hazırladı ve koluna müdahale etti. Yusuf Hoca kıpırdandı ama uyanmadı. İlaç anında etkisini gösterdi. Daha derin bir uykuya daldı. İkinci odada Ahmet Abi de aynı şekildeydi. Prosedür tekrarlandı. Koordinatör içeri girdi. Her şey plana göre ilerliyordu. “Taşıyın, hızlı olun.” İki hedef taşınmaya başladı. Ağırdılar ama ekip güçlüydü. Dışarı çıkarıldılar. Araca bindirildiler. Kurye gazı bastı. Araç sessizce uzaklaştı. Taksi şoförü evi tekrar kontrol etti. Hiçbir iz bırakılmamıştı. Kapı kapatıldı. Kilit yerine kondu. Sanki hiçbir şey olmamıştı. Toplam süre 4 dakika 20 saniye. Kimse fark etmedi. Komşular uyuyordu. Sokak sessizdi. İki adam kaybolmuştu. Araç güvenli eve ulaştı. Bodrum katına indirildiler ve sorgu odasına yerleştirildiler.

Şimdi bekleme zamanıydı. Uyandıklarında her şey açıklık kazanacaktı. Koordinatör Ankara’yı aradı. “Operasyon başarılı. Hedefler elimizde. Hiçbir sorun yok.” Ankara’dan onay geldi. “Mükemmel. Şimdi ikinci aşama. Sorgu. Her şeyi öğrenin, sonra transferi hazırlayın.” Ama Yusuf Hoca uyandığında fark edecekti. Artık Kanada’da değildi. Artık özgür değildi ve artık kaçacak hiçbir yeri kalmamıştı.

Bölüm 11: Sorgu

Güvenli evin bodrum katında ışıklar yanıyordu. Soğuk, beyaz, keskin. Duvarlar gri betondandı. Ses yalıtımı mükemmeldi. Dışarıdan hiçbir şey duyulmazdı. İçeriden de Yusuf Hoca gözlerini açtı. Başı ağrıyordu. Görüşü bulanıktı. Nerede olduğunu anlamaya çalıştı. Son hatırladığı şey yatağıydı ama şimdi başka bir yerdeydi. Elleri ve ayakları bağlıydı. Sandalyeye kelepçelenmişti. Karşısında bir masa vardı. Üzerinde bir su bardağı, birkaç dosya ve bir mikrofon duruyordu.

Masanın arkasında bir adam oturuyordu. Koordinatör yüzü sakindi, gözleri soğuktu. Konuşmadan Yusuf Hoca’ya baktı. Yusuf Hoca panikle etrafa baktı. “Ben neredeim? Kim siz? Ne istiyorsunuz?” diye bağırdı. Koordinatör yanıt vermedi. Sadece bir dosya açtı. İçinden fotoğraflar çıkardı. Masanın üzerine tek dizdi. Hepsi Yusuf Hoca’nın geçmişindendi. Türkiye’deki fotoğraflar, örgüt toplantılarındaki görüntüler, darbe gecesi, telefon kayıtları. Yusuf Hoca’nın yüzü bembeyaz oldu. Her şeyi anlamıştı.

Koordinatör nihayet konuştu. “Adın Yusuf değil, kod adın o. Gerçek adın başka. Ama şu an önemli değil. Önemli olan şu: Türkiye’ye dönüyorsun.” Yusuf Hoca başını iki yana salladı. “Hayır, ben Kanada vatandaşıyım. Hakkım var. Burada yasalarım var. Siz beni kaçırdınız. Bu yasa dışı.” Koordinatör hafifçe gülümsedi. “Yasalar senin için geçerli değil. Çünkü sen bir teröristsin. 15 Temmuz gecesi darbe talimatı verdin. Yüzlerce insan öldü. Binlerce aile yıkıldı ve sen burada rahatça yaşadın.” Yusuf Hoca sustu. Söyleyecek bir şey bulamadı.

Koordinatör devam etti. “Şimdi iki seçeneğin var. Birincisi işbirliği yaparsın. Örgütün finans ağını anlatırsın. Avrupa’daki bağlantıları verirsin. Amerika hücreleri açıklarsın. Karşılığında adil yargılanırsın. Mahkemeye çıkarsın. Avukatın olur.” Yusuf Hoca bekledi. İkinci seçeneği duymak istiyordu. Koordinatörün sesi daha da soğudu. “İkincisi, konuşmazsın, susarsın. O zaman zorla öğreniriz ve mahkeme olmaz. Sadece cezalandırma olur.” Yusuf Hoca titredi. Tehdidin gerçek olduğunu anlamıştı.

Koordinatör masadan yeni bir dosya çıkardı. “Pensilvanya ile son görüşmen, dün gece 3 milyon dolar transfer emri. Avrupa’daki bir bankadan Güney Amerika’ya, oradan da örgütün hesaplarına. Bunu durdurabilirsin ya da devam ettirebilirsin ama sonuçlarını sen yaşarsın.” Yusuf Hoca düşündü. Seçenekleri azdı. Konuşmazsa işkence görebilirdi. Konuşursa örgüt tarafından hain ilan edilirdi. Her iki durumda da kaybedecekti. Ama bir seçenek daha vardı. Hayatta kalmak. Mahkemede bir şansı olabilirdi. Belki hafifletici sebepler bulunurdu.

Bölüm 12: Zor Seçim

Uzun bir sessizlikten sonra konuştu. “Eğer konuşursam ailem güvende olacak mı?” Koordinatör başını salladı. “Ailen Türkiye’de değil Almanya’da. Onlara dokunulmayacak. Sadece sen yargılanacaksın.” Yusuf Hoca derin bir nefes aldı. “Peki, konuşurum ama garanti istiyorum. Yazılı belge istiyorum.” Koordinatör masadan bir kağıt çıkardı. MİT’in resmi belgesiydi. Yusuf Hoca’nın işbirliği karşılığında ailesinin korunacağına dair. İmzalıydı, mühürlüydü. Yusuf Hoca okudu, sonra başını salladı. “Peki, ne bilmek istiyorsunuz?”

Koordinatör kayıt cihazını açtı. Her şeyi ve Yusuf Hoca konuşmaya başladı. Örgütün finans yapısını anlattı. Avrupa’da 7 ülkede gizli hesaplar vardı. Toplam tutar 120 milyon dolardı. Paralar çeşitli şirketler üzerinden aklanıyordu. Nakliye firmaları, gayrimenkul şirketleri, danışmanlık firmaları hepsi paravan şirketlerdi. ABD’deki hücreleri açıkladı. Pensilvanya’daki merkezden tüm dünya koordine ediliyordu. Beş kıtada örgütün adamları vardı. Bazıları lobicilik yapıyor, bazıları propaganda, bazıları istihbarat topluyordu. Türkiye içindeki bağlantıları ifşa etti. Hala aktif hücreler vardı. Bazıları kamu kurumlarında, bazıları özel sektördeydi. Hepsi sessizce çalışıyor, bilgi topluyor ve zamanı geldiğinde harekete geçmeyi bekliyordu.

Koordinatör her şeyi kaydetti. Her isim, her hesap numarası, her adres toplam 3 saat sürdü. Yusuf Hoca’nın ağzından dökülenler MİT için altın değerindeydi. Sorgu bittiğinde Yusuf Hoca bitkindi. Başı öne düşmüştü. Artık söyleyecek bir şeyi kalmamıştı. Sadece beklemek vardı. Koordinatör ayağa kalktı. “İyi iş çıkardın. Şimdi Türkiye’ye gidiyorsun. Oradan sonrası mahkemenin işi.” Yusuf Hoca sessiz kaldı. Sadece başını eğdi.

Bölüm 13: Geri Dönüş

Ekip onu hazırladı. Özel bir araçla Amerika sınırına götürdüler. Oradan özel bir jetle Ankara’ya uçuruldu. Toplam süre 48 saatti. Hiç kimse fark etmedi. Ne Kanada polisi, ne medya, ne de örgüt. Yusuf Hoca Ankara’ya ulaştığında MİT merkezine götürüldü. Orada resmi sorgusu yapıldı. Mahkeme süreci başladı. Ahmet Abi de aynı şekilde sorgulandı ve o da konuştu. Verdikleri ifadeler birbiriyle örtüşüyordu. MİT elde ettiği bilgilerle operasyonlar başlattı. Avrupa’da yedi ülkede eş zamanlı baskınlar yapıldı. Onlarca kişi gözaltına alındı. Hesaplar donduruldu. Örgütün finans ağı çöktü. Amerika’nın hücrelere raporlar gönderildi. FBI ile koordinasyon sağlandı. Bazı kişiler sınır dışı edildi. Türkiye içindeki hücreler de tek tek temizlendi. Sessizce hiçbir medya haberi çıkmadı. Sadece sessiz tutuklamalar, sessiz yargılamalar.

Bölüm 14: Zafere Giden Yol

Ve bir gece Toronto’da kaybolan iki adam, Türkiye’nin en büyük istihbarat zaferlerinden birini başlattı. Bir yıl sonra mahkeme kararını verdi. Yusuf Hoca 25 yıl ceza aldı. Ahmet Abi 20 yıl. İkisi de ağır cezaevine konuldu. Artık hiçbir yere gidemeyeceklerdi. Ama asıl önemli olan başka bir şeydi. MİT’in elde ettiği bilgiler sayesinde yüzlerce operasyon başlatılmıştı. Örgütün Avrupa’daki yapısı büyük darbe almış, finans ağı tamamen çökmüştü. Yeni sızma planları başlamadan engellenmişti. Türkiye sessizce bir zafer kazanmıştı. Hiçbir ülke itiraz etmemişti. Çünkü hiçbir ülke ne olduğunu tam olarak bilmiyordu. Sadece iki adam kaybolmuş, sonra Türkiye’de yargılanmışlardı.

Kanada hükümeti resmi bir açıklama yapmadı. Diplomatik kriz istemiyordu. Olay sessizce geçiştirildi. Operasyonu yöneten koordinatör Ankara’ya döndü. Ödüllendirildi ama sessizce. Medyada haberi çıkmadı. Çünkü bu tür operasyonlar sessiz kalmak zorundaydı. Başarı gizliydi. O gece Toronto’da kaybolan iki adam aslında Türkiye’nin adaletine teslim edilmişti. Yasalar işlemiş, teröristler cezalandırılmış, vatan bir kez daha korunmuştu. Çünkü Türkiye hiçbir zaman unutmaz, hiçbir zaman vazgeçmez. Nerede olursa olsun, kim olursa olsun adalet mutlaka tecelli eder. O gece kimse alkışlamadı ama bir ülke sessizce nefes aldı. Var olsun Milli İstihbarat Teşkilatı. Var olsun adalet. Var olsun Türkiye.

Bölüm 15: Sonuç

Sonuna kadar izlediğin için teşekkürler. Yeni hikayelerde görüşmek üzere.

Related Posts

Our Privacy policy

https://rb.goc5.com - © 2025 News