“Makineleri kapatın, oğlunuz komadan çıkacak!” dedi fakir kız milyardere.
.
.
Bölüm 1: Umut
Murat Özkan, İstanbul’un en büyük gökdelenlerini inşa etmiş bir iş adamıydı. Ancak şimdi, hayatının en karanlık dönemlerinden birini yaşıyordu. Oğlu Tolga, üç aydır komadaydı ve hastane odasında makinelere bağlı bir şekilde yatıyordu. Her sabah hastaneye gelir, doktor Vedat Solak’tan son durumu öğrenir ve oğlunun başucunda saatlerce beklerdi. Oğlunun yüzü masum ve huzurlu görünüyordu ama Murat, bu huzurun ardında yatan gerçekleri biliyordu. Her gün monitörlerdeki sayıları ezberlemişti; her sayı, her eğri, oğlunun yaşamla olan ince çizgisini temsil ediyordu.
O gün, hastane koridorlarının soğuk atmosferi Murat’ın içindeki boşlukla yarışıyordu. Tam o sırada, genç bir temizlik görevlisi odaya girdi. Cansu adındaki bu kız, her gün aynı saatlerde gelerek odayı temizliyordu. Ama onun temizliği farklıydı. Sanki sadece yerleri değil, odanın enerjisini de temizliyordu. Cansu, Tolga’nın odasında çalışırken, Murat’ın dikkatini çekmişti. Gözleri sürekli Tolga’ya kayıyordu ve Murat, bu kızın diğer görevlilerden farklı davrandığını fark etti.
Bölüm 2: Sessiz İletişim
Cansu, Tolga’nın odasında çalışırken, Murat’ın dikkatli bakışlarını hissetti. “Özür dilerim efendim,” dedi. Murat, “Rahatsız etmiyorsun,” diye yanıtladı. Cansu, “Oğlunuz çok yakışıklı. İyileşeceğine inanıyorum,” dediğinde Murat, bu sözleri duymaktan şaşırdı. Hastanede çoğu kişi umut verici konuşmaktan kaçınıyordu, ama Cansu’nun sesindeki kesinlik onu etkiledi.
Cansu, temizliğini bitirdikten sonra Tolga’ya bir kez daha baktı. Bu sefer Murat, onun dudaklarının hafifçe kımıldadığını gördü. Cansu, sanki kendine bir şeyler söylüyormuş gibi görünüyordu. Merakla kulak kabarttı ama kelimeleri duyamadı. Tam o sırada doktor Vedat odaya girdi ve Murat’ın kalbi sıkıştı. Cansu, doktorun girmesiyle hemen toparlanıp odadan çıkmak üzereyken, Murat’a garip bir bakış attı. Gözlerinde bir şey söylemek ister gibi bir ışık vardı ama cesaret edemedi.

Bölüm 3: Geçmişin Yansımaları
Cansu’nun hikayesi, İstanbul’un eski mahallelerinden birinde başlamıştı. Kasımpaşa’nın dar sokaklarında büyükannesi Sevim Nayne ile yaşıyordu. Sevim Nayne, ömrü boyunca hastanelerde temizlik yapmış ve ölümle yaşam arasındaki ince çizgiyi bilen nadir insanlardan biriydi. Cansu, çocukluğundan beri hastane koridorlarında dolaşırken, insanların bilinçaltında yaşanan savaşları görebiliyordu.
Tolga’nın odasına ilk girdiği gün, normal bir hasta görmemişti. Cihazlara bağlı yatan bedende hala mücadele eden bir ruh vardı. Tolga’nın göz kapakları altında küçük kasılmalar, parmak uçlarındaki neredeyse fark edilmeyen titremeler, yaşamın işaretleriydi. Cansu, her gün Tolga’nın odasını temizlerken onunla sessizce konuşuyordu. “Biliyorum orada olduğunu,” diye düşünüyordu. “Biliyorum duyduğunu.”
Bölüm 4: Umut Kırıntıları
O gün, Cansu yine Tolga’nın odasında çalışırken, göz kapakları altında bir hareket gördü. Kalbi hızla atmaya başladı. Bu tesadüf olamazdı. Birisi oradaydı, içeride mücadele ediyordu. Cansu, bu durumu doktor Vedat’a anlatmayı düşündü ama kim dinlerdi onu? O sadece bir temizlik görevlisiydi. Ancak büyükannesi hep derdi ki, “Doğruyu söylemek kolay değildir ama bazen sessiz kalmak daha büyük günah olur.”
Cansu, aklında Tolga ile ilgili düşüncelerle koridorda yürürken, diğer odaları da temizlemesi gerektiğini hatırladı ama aklı hep Tolga’da kalıyordu. Bugün farklı bir şey vardı. Sanki Tolga uyanmaya daha yakınmış gibi hissediyordu. Birden doktor Vedat’ın çıktığını gördü. Doktorun yüzü gergindi. Murat ile konuşuyorlardı ama seslerini duyamıyordu. Murat’ın omuzlarının düştüğünü, yorgun görüntüsünün daha belirginleştiğini fark etti.
Bölüm 5: Cesaretin Doğuşu
Cansu, eve dönerken büyükannesine durumu anlattı. Sevim Nayne, dikkatle dinledi. “Bazen Allah bizlere büyük sorumluluklar verir. Sen o çocuğu görebiliyorsan, belki de ona yardım etmen gerekiyor,” dedi. Cansu, bu sözlerden cesaret aldı. Ertesi sabah hastaneye gittiğinde kararlıydı. Tolga’nın odasına girdiğinde yine aynı işaretleri gördü. Göz kapakları altındaki hareket, parmak uçlarındaki titreme bu sefer daha belirgindi.
Murat, o sabah Tolga’nın başucunda oturuyordu. “Baba burada,” dedi Murat, sesini normalden biraz daha yükselterek. “Oğlum, sana söylemem gereken şeyler var.” Bu sırada, Tolga’nın göz kapakları altında belirgin hareketler başladı. Murat’ın nefesi kesilmişti. “Seninle ilgili ilginç bir konuşma yaşadım,” dedi Murat heyecanla. “Bir temizlik görevlisi seninle ilgili şeyler söyledi. Sen duyabiliyor musun beni, Tolga?”
Bölüm 6: Bilinçli Tepkiler
Tam o sırada doktor Vedat odaya girdi. “Erkenden gelmişsin,” dedi. Murat, “Vedat, gel buraya,” dedi heyecanla. “Tolga’ya konuşuyordum ve parmakları hareket etti.” Doktor Vedat sabırla yaklaştı. Murat tekrar konuşmaya başladı. “Tolga, seni çok seviyorum ve geri dönmeni istiyorum ama kendi istediğin şekilde, kendi seçimlerinle.”
O sırada Cansu, Tolga’nın yanına yaklaşarak, “Tolga Bey, beni duyabiliyor musunuz?” diye fısıldadı. O an, Tolga’nın sağ elinin parmakları belirgin bir şekilde hareket etti. “Bu inanılmaz,” dedi doktor Vedat. “EEG’de ciddi aktivite artışı var.” Murat, “Başlayabilir miyiz?” diye sordu. Doktor Vedat başını salladı ve yavaşça solunum cihazının desteğini azaltmaya başladılar.
Bölüm 7: İyileşme Süreci
İlk dakikada Tolga kendi başına nefes almaya çalışıyordu. Zayıf ama düzenli. “İyi gidiyor,” dedi doktor Vedat. Cansu, Tolga’nın kulağına eğilerek, “Biliyorum yapabilirsiniz. Aileniz sizi bekliyor,” dedi. İkinci dakika geçtiğinde, Tolga’nın nefes alışverişi güçleniyordu. “Hadi oğlum,” dedi Murat, oğlunun elini sıkarak. “Dön bize.”
Tolga’nın dudakları hafifçe kımıldadı. “Baba,” diye fısıldadı. “Baba diyor.” Bu söz, odadaki herkesi etkiledi. Murat’ın elini daha sıkı tuttu. “Evet oğlum, baban burada. Hep buradayım.” Dördüncü dakika geçtiğinde, Tolga’nın gözleri yavaşça açılmaya başladı. “Tolga,” diye haykırdı Gülşen. Tolga gözlerini kırpıştırdı, etrafına bakmaya çalışıyordu.
Bölüm 8: Yeniden Doğuş
“Sen,” diye fısıldadı Tolga. “Sen benimle konuşan kız.” Cansu gülümsedi. “Evet, ben Cansu. Size hep konuştum.” Tolga, “Duydum,” dedi. “Her şeyi duydum.” Doktor Vedat inanamıyordu. Bu, tıp tarihinde çok nadir görülen bir durumdu. Tolga babasına baktı. “Baba, üzgünüm. Seninle kavga ettiğim için üzgünüm.” Murat ağlıyordu artık. “Hayır oğlum, üzgün olan benim.”
Bölüm 9: Gelecek Umutları
Tolga, “Sosyal hizmet okuyabilir miyim?” diye sordu. “Tabii ki oğlum. İstediğin her şeyi yapabilirsin.” Tolga, Cansu’ya döndü. “Sen nasıl bildin? Nasıl anladın orada olduğumu?” Cansu gülümsedi. “Büyükanneme sorsan, o der ki kalbi temiz olanlar görür. Ben sadece gördüm.”
Tolga, “Teşekkür ederim. Beni geri getirdiğin için,” dedi. “Ben getirmedim seni Tolga Bey. Siz kendiniz döndünüz. Ben sadece yolu gösterdim.” Doktor Vedat hala şok halindeydi. “Bu vaka mutlaka tıp dergilerinde yayınlanmalı.” “Hayır,” dedi Cansu. “Bu hikaye sadece bizim ve buradan izleyen herkesin.”
Bölüm 10: Sevgi ve Umut
Murat Cansu’ya döndü. “Sen ne yapmak istiyorsun hayatta?” “Tıp okumak istiyorum efendim. İnsanlara yardım etmek istiyorum.” “O zaman sana burs vereceğim. En iyi tıp fakültesinde okuyacaksın.” “Teşekkür ederim ama ben kendi çabamla okumak istiyorum,” dedi Cansu. “Sadece bu hikayenin duyurulmasına yardım edin.”
Cansu, “Para her şeyi satın alamaz ama sevgi, inanç ve umut bedava. Ve bazen bir temizlik görevlisinin sözleri, milyonlarca liralık ekipmanlardan daha değerli olabilir,” dedi. Tolga, “Bu hikayeyi kim anlatacak?” diye sordu. Cansu, “Bu hikayeyi duyan herkes anlatacak. Sosyal medyada arkadaşlarına, ailesine. Çünkü bu hikaye umut hikayesi.”
Bölüm 11: Mucizeler ve İkinci Şanslar
Üç ay sonra Tolga tam iyileşmişti ve sosyal hizmet bölümünde okuyordu. Cansu hala hastanede çalışıyordu ama artık tıp fakültesi sınavlarına hazırlanıyordu. Murat, oğluyla arasındaki buzları eritmiş, onun hayallerini destekliyordu. En önemlisi, Cansu hastanede artık sadece temizlik yapmıyordu. Doktorlar, onun hastalardaki gözlemlerini dinliyordu.
Bu hikaye, etrafınızdaki can suyu olan insanları fark etmenin önemini anlatıyordu. “Onları dinleyin, çünkü bazen en büyük doğrular en beklenmedik yerlerden geliyor,” dedi Murat. “Ve en önemlisi, sevdiklerinize sevdiğinizi söyleyin. Çünkü hayat çok kısa ve bazen ikinci şanslar sadece mucizelerle geliyor.”
Bölüm 12: Sonuç
Murat, Cansu ile birlikte hastaneden çıkarken, hayatının ne kadar değiştiğini düşündü. Cansu, sadece bir temizlik görevlisi değil, aynı zamanda bir umut ışığıydı. Tolga’nın hayatına geri dönmesi, sadece tıbbi müdahalelerle değil, sevgi ve inançla mümkün olmuştu.
Artık herkes, Cansu’nun hikayesini anlatıyordu. “Gerçek zenginlik, insanların değerini fark etmekte ve bazen hayatımızı değiştirecek kişi hiç beklemediğimiz yerden çıkıp geliyor.”
Bu hikaye, sevginin ve umudun gücünü göstermişti. Murat ve Gülşen, artık hayatlarının her anını değerlendiriyor, sevdikleriyle daha fazla zaman geçiriyorlardı. Cansu, hayallerini gerçekleştirmek için yola çıkarken, Tolga da kendi yaşamını inşa etmeye başlamıştı.
Ve böylece, hayatları boyunca unutamayacakları bir ders almışlardı: Sevgi, inanç ve umut, her şeyin üstündedir.