MİLYONER ERKEN GELİNCE, ÜVEY ANNENİN KIZINA AHIRDA KÖTÜ DAVRANDIĞINI GÖRÜP PANİĞE KAPILDI
“Karanlıktan Aydınlığa”
Bursa’nın zengin semti Nilüfer’in yemyeşil caddelerinde siyah bir Mercedes S500 sessizce ilerliyordu. Direksiyonun başında Serhan Yıldırım vardı; başarılı bir iş adamı, inşaat sektöründe adından sıkça söz ettiren, üç haftalık Dubai seyahatinden dönmüştü. Üzerinde takım elbisesi, yüzünde yorgun ama kararlı bir ifade vardı. Son günlerde içini kemiren bir huzursuzluk vardı. 8 yaşındaki kızı Eylül’den gelen mesajlar, onun babalık içgüdülerini alarma geçirmişti.
Eskiden Eylül, babasına uzun sesli mesajlar gönderir, çizgi filmlerden bahseder, babasının eve dönmesini sabırsızlıkla beklerdi. Ama şimdi gelen mesajlar kısa, resmi ve soğuktu: “İyiyim baba, çok ders çalışıyorum. Sedef annem benimle iyi ilgileniyor.” Bu kelimeler, Serhan’ın kalbinde derin bir kuşku ve korku uyandırıyordu.
Serhan, evinin otomatik kapısını açarken derin bir nefes aldı. Genellikle kızı onu pencereden görür görmez neşeyle bağırır, merdivenleri koşa koşa inerdi. Ama bu sefer sessizlik hâkimdi. Mermer verandaya adım attığında, pencereler kapalı, perdeler çekilmişti. Sanki evin içi bomboştu. Neşeli çocuk sesi yoktu.
Kapıyı açtığında sessizlik içinde Eylül’ün adını defalarca seslendirdi. Üst kattan Sedef’in sert sesi duyuldu: “Eylül, ödevini bitirdin mi? Bitirmediysen bu gece nerede uyuyacağını biliyorsun.” Serhan’ın kalbi sıkıştı. Bu ses, onun tanıdığı sevgi dolu, sabırlı Sedef değildi. Bu, bambaşka, soğuk ve tehditkâr bir sesdi.
Sessizce merdivenleri çıktı. Bodrum kata inen arka merdivene ulaştığında boğuk bir hıçkırık duydu. Bu ağlama, korku ve çaresizliğin sesi gibiydi. Serhan hızla bodruma indi. Karanlık köşede, demir bir kapı kilitliydi ve içeriden Eylül’ün kısık sesi geliyordu: “Lütfen, Sedef anne, ödevimi bitirdim. Beni çıkar.”
Serhan dizlerinin üzerine çöktü, kilide vurdu, çekiçle kilidi kırdı. Kapı açıldığında, Eylül küçük, büzülmüş bir haldeydi. Üzerinde haftalar önce giydiği pembe kelebek desenli elbisesiyle, yerde bayat yemek tabaklarının arasında oturuyordu. Serhan onu kucağına aldı, hafifliğine şaşırdı. Merdivenleri çıkarken kızının kolları ve bacaklarındaki morlukları fark etti. Öfkesi damarlarında kabardı.
Eylül korkuyla babasına fısıldadı: “Babacığım, Sedef annem kızacak. Ben uslu duracağım, söz veriyorum.” Serhan’ın kalbi parçalanıyordu. “Endişelenme canım, artık sana zarar veremeyecek. Söz veriyorum.” dedi.
Mutfakta Sedef’i buldu. Kadın, sebzeleri doğrarken hafif bir melodi mırıldanıyordu; yüzünde sahte bir gülümseme vardı. Serhan, “Eylül’ü bodrumda kilitlediğini biliyorum.” dedi. Sedef’in soğuk ve hesapçı bakışları ona cevap verdi: “O çocuk disipline ihtiyacı olan şımarık bir kız. Sen evde yokken ona sınır koymam gerekiyor.”
Serhan, “Kızımın vücudundaki izleri gördüm. Bunu inkar edemezsin.” dedi. Sedef, “Eylül manipülatif bir çocuk. Kendini koruyor.” diye savundu. Serhan öfkeyle, “Bu evden derhal çıkmanı istiyorum.” dedi. Sedef tehdit etti: “Pişman olacaksın.” Serhan, “Eylül’e bir daha dokunamazsın.” diyerek kararlılığını gösterdi.
Bodrum katına tekrar indiğinde Eylül’ün eşyalarını topladığını gördü. Kızının cebinden solmuş bir kartpostal çıktı; babasının Dubai’den gönderdiği. “Hadi gidelim buradan.” dedi Serhan. Eylül tereddüt etti: “Sedef izin verdi mi?” Serhan diz çöktü, göz hizasına geldi: “O artık burada olmayacak. Seni koruyacağım.”
Ertesi sabah aile doktoru Ahmet Bey geldi. Eylül’ü muayene ettiğinde durumun ciddiyetini anlattı: “Eylül ciddi şekilde yetersiz beslenmiş, vücudunda sistematik işkencenin izleri var.” Serhan’ın yüreği burkuldu. Eylül, “Sedef beni bağlıyordu, olta sopasıyla vuruyordu.” dedi.
Serhan, Sedef’in dolabında kanlı bir olta sopası buldu. Kızını banyoya götürdü, ona sıcak suyla banyo yaptırdı, temiz kıyafetler giydirdi, basit ama sevgi dolu bir yemek hazırladı. Eylül ilk kez gerçek sevgiyle tanışıyordu.
Serhan, avukatı Ercan Bey ile birlikte Sedef’in geçmişini araştırdı. Sedef’in eski kocası Murat Özkan, Sedef’in başka çocuklara da kötü davrandığını anlattı. Sedef, sahte kimliklerle farklı ailelere dadılık yapıyor, çocuklara sistematik psikolojik ve fiziksel işkence uyguluyordu.
Serhan ve Murat, Sedef’in kurbanları olan çocuklar için destek grupları kurdu. Çocuklar birbirlerine güç veriyor, travmalarını paylaşarak iyileşiyorlardı. Eylül, Canan ve diğer çocuklar arasında güçlü bir bağ oluşmuştu. Eylül, korku dolu gözlerini sevgi ve güvenle doldurmuştu.
Bir yıl sonra Sedef, yargılandı ve 35 yıl hapis cezası aldı. Bursa Adliyesi önünde Serhan, kızının ve diğer kurbanların sesi olmuştu. Duruşma sonrası Serhan, Eylül’ün artık güvende olduğunu bilmenin huzuruyla evine döndü.
Eylül, yaşadığı acılara rağmen diğer çocuklara umut ve rehberlik sunan bir lider olmuştu. “Yalnız Değilsin” adlı kitapları, travma yaşayan çocuklara ışık tutuyordu. Serhan, kızının bu dönüşümüne gururla tanıklık etti.