MİLYONER, YOKSUL TEMİZLİKÇİYİ OĞLUNU EMZİRİRKEN YAKALADI… VE ŞAŞIRTICI BİR KARAR ALDI!
.
.
Bölüm 1: Üsküdar’ın Dar Sokakları
Üsküdar’ın dar sokaklarında, Boğaz’ın serin esintisi çay kokusu ve taze ekmek kokusuyla karışıyordu. Mihrimah Sultan Camii’nin minaresi akşamın turuncu gökyüzünde yükselirken, eski bir taş konakta bir bebeğin ağlaması sessizliği deliyordu. Küçük Ali, saatlerdir ağlıyordu. Sesi, İznik çinileriyle süslü koridorlarda yankılanıyordu. Ayşe, 24 yaşında, elleri nasırlı bir genç kadın, aynı çiniği dördüncü kez siliyordu. Bebeğin ağlaması, kalbinde bir yara açıyordu. “Bu çocuk ağlamaktan zarar görecek,” diye mırıldandı. Temizliğe odaklanmaya çalışsa da o ses, onu geçmişin karanlık anılarına sürüklüyordu.
Üst katta iki aylık Ali, yatağında kıpkırmızı bir yüzle ağlıyordu. Kurumuş dudakları bir şey arıyor ama bulamıyordu. Yanındaki biberon, İstanbul’un sıcağında bozulmuş, ekşi kokuyordu. Dadı Zeynep, 28 yaşında, özel süt alacağım diyerek çıkmış ama aslında Grand Bazaar’da arkadaşlarıyla gülüşüyordu. Onun için bu iş, kolay para kazanmanın bir yoluydu. Ofiste, 32 yaşındaki Mehmet, Ankara’daki ortaklarla bir telekonferanstaydı. “Efendim, yatırımı onaylıyor musunuz?” diye sordu bir ses. Mehmet, otomatik cevap verirken gözleri merhum eşi Elif’in fotoğrafına takıldı. Ali’nin ağlamasını duymuyor gibi görünse de her ses, göğsünde bir ağırlık yaratıyordu.
Bölüm 2: Sessiz Çığlıklar
Ayşe daha fazla dayanamadı. Bezi elinden düşürüp merdivenleri koşarak çıktı. Kalbi çarpıyordu. “Lütfen bir şey olmasın,” diye fısıldadı. Kapıyı itti. Ali bitkin düşmüştü. Teni sıcak, gözleri yarı kapalıydı. “Allah’ım,” dedi Ayşe, bebeği kucağına aldı. Ali, susuz terli ağzıyla bir şey arıyordu. Biberonu kokladığında yüzü buruştu; süt bozulmuştu. Ayşe’nin içinde bir şeyler koptu. Altı hafta önce kendi bebeğini kaybetmişti ve hâlâ süt üretiyordu. Ali’nin acısı, kendi oğlunun son anlarındaki çaresizliğini hatırlatıyordu. Hiç düşünmeden ahşap oymalı bir sandalyeye oturdu ve aç bebeğe göğsünü uzattı. Ali anında sustu. Sanki kurtarılmış gibi emmeye başladı. O an Ayşe’ye huzur doldu. “Tamam küçük, buradayım,” diye fısıldadı. Haftalardır hissetmediği bir rahatlama içindeydi.
Aşağıda Mehmet, toplantıyı bitirdi. “Yarın devam edelim,” dedi. Bilgisayarı kapattı. Hani sessizlik onu korkuttu. Ağlama durmuştu. Endişelenip merdivenleri çıktı ve kapıyı açtı. Gördüğü manzara onu dondurdu. Ayşe, pencereden süzülen yumuşak ışıkta Ali’yi emziriyordu. İkisi de sakin ve uyumluydu. “Bu ne?” diye sordu Mehmet. Sesi şaşkınlıkla doluydu. Ayşe hızla göğsünü örttü. Ali’yi dikkatle tuttu. “Efendim, açıklayabilirim,” dedi telaşla. “Açıklayacak ne var? Çıldırmışsın,” dedi Mehmet öfkeyle. Ama Ali’nin sakin uyuduğunu görünce durdu. İlk kez oğlu bu kadar huzurluydu.

Bölüm 3: Geçmişin Yansımaları
“Bu çocuk açlıktan ölüyordu,” dedi Ayşe. Kelimeler aceleyle dökülüyordu. “Zeynep gitti. Biberon bozulmuş. Başka çare yoktu.” Mehmet, Ali’ye baktı. Bebek sakin, sakin nefes alıyordu. Yüzünde daha önce hiç görmediği bir huzur vardı. “Nasıl bu kadar sakin?” diye sordu. Öfkesi azalmaya başladı. Ayşe bir gözyaşını sildi. “Benim bebeğim. Altı hafta önce kaybettim. Hâlâ sütüm var.” Mehmet’in dünyası sarsıldı. Elif’in ölümünden beri taşıdığı acıyı tanıyordu. Ama sen neyden… cümlesini bitiremedi. Ayşe sesi titreyerek devam etti. “Ali’yi öyle görünce dayanamadım.” Mehmet oğluna baktı. Ali, babasının veremediği bir şeyi bulmuş gibiydi. Mehmet’in öfkesi tuhaf bir minnettarlıkla karıştı.
Ayşe, Ali’yi kurtarmıştı ama durum karmaşıktı. “İyi git Ayşe,” dedi yorgun bir sesle. “Yarın konuşuruz.” Ayşe, Ali’yi bir hazine gibi teslim etti. “Lütfen onu aç bırakmayın,” diyerek titreyerek çıktı. Geriye dönüp Mehmet’in Ali’yi tutarken huzurlu oğlunu gördüğünde doğru olanı yaptığını hissetti.
Bölüm 4: Zeynep’in Dönüşü
O gece Zeynep, Grand Bazaar’dan pahalı çantalarla döndü. Süt hikayesi yalandı. Günü alışverişle geçirmişti. “Ali’yi sadece bir gelir kaynağı olarak görüyor,” dedi Mehmet’i buldu. “Ali uyuyor. Ne mucize,” dedi sahte bir şaşkınlıkla. Mehmet sadece başını salladı. Hâlâ öğleden sonrayı anlamaya çalışıyordu. Sabah Mehmet duştayken Zeynep, mutfakta 55 yaşındaki aşçı Fatma ile konuştu. “Fatma teyze, Ayşe dün bir şey mi yaptı?” diye sordu şüpheyle. Fatma iç çekti. “Zavallı kız, çok etkilenmiş. Bebek odasında uzun süre kaldı.” “Neden etkilenmiş?” “Yeni bebeğini kaybetmiş. Kocası da terk etmiş. Kocası bebeği kaybettiği için onu suçladı.” Zeynep kıskançlık hissetti. “Mehmet Ayşe’yi seviyorsa işini kaybedebilirdi.”
Fatma teyze, “Bir şey söyleyeyim ama kimseye anlatma,” dedi endişeli bir yüzle. “Dün Ayşe’yi garip bir şey yaparken gördüm. Ali’yi kendi sütüyle emziriyordu.” Fatma şok oldu. “Nasıl yani?” Zeynep devam etti. “Şüphe tohumları ekerek, sanki Ali’nin annesiymiş gibi davranıyor.” Zeynep, dedikoduyu yaymak için hemen mahallenin en geveze komşusu Şebnem’i aradı. “Şebnem, Mehmet hakkında bir şey anlatmam lazım. Hizmetçi kız Ayşe galiba aileyi ele geçirmeye çalışıyor.” Şebnem, telefonun neredeyse düşürdü. “Cidden mi? Mehmet’in başına bu da mı geldi?”
Dedikodu, İstanbul’da ateş gibi yayıldı. O sırada Mehmet kahvaltıya indi ve Ali’yi koltuğunda gülerken gördü. Bu nadir bir manzaraydı. Ayşe, koridordan geçerken Ali, kollarını salladığı neşeli, Mehmet’in kalbi sıkıştı. Oğlu ona böyle hiç tepki vermemişti. Ama o sabah telefon çalmaya başladı ve Ayşe’nin hayatı cehenneme dönmek üzereydi.
Bölüm 5: Dedikoduların Gölgesinde
Dedikodu, Üsküdar’ın dar sokaklarında rüzgar gibi yayıldı. Şebnem, mahallenin WhatsApp grubunda Ayşe’nin Ali’yi emzirdiğini anlatırken komşular şaşkınlık ve yargıyla doluydu. “Elif’in ruhu bu evde huzursuzdur,” dedi bir komşu. Mehmet, sabah kahvaltıda Ali’nin neşeli halini izlerken telefon çaldı. Şebnem’in tatlı sesi geldi. “Mehmetçiğim, nasılsın?” Mehmet temkinliydi. “İyiyim Şebnem. Ne var?” “Bak, seninle dostuz, endişeliyiz. Hizmetçi kız hakkında konuşuyorlar.” Mehmet’in kalbi sıkıştı. “Ne konuşuyorlar?” “Bebeğini kaybeden kadınlar bazen başka çocuklara takıntılı olur,” dedi Şebnem. Sözleri zehir gibi.
Mehmet, Ayşe’yi koridorda Ali ile oynarken gördü ve şüphe tohumu ekildi. Öğleden sonra telefon bir daha çaldı. Elif’in kayınvalidesi Fatma aradı. “Mehmet, oğlum kendine dikkat et. Bu kız Ayşe’e karışıklık yaratıyormuş.” “Nereden duydun hala?” “Herkes konuşuyor oğlum. Sen hassassın. Biri seni kandırabilir.” Mehmet sinirlendi ama şüphe büyüdü. Akşama doğru Elif’in en yakın arkadaşı Ayla aradı. “Mehmet, bu durum devam edemez. Elif bunu görse kahrolurdu.” Mehmet, Ayşe’yi Ali ile oynarken izledi. Bebek gülüyordu ama baskı artıyordu. Zeynep yanına yaklaştı. “Efendim? Ayşe bugün daha fazla kalmak istedi. Ali’nin ona ihtiyacı varmış.” Mehmet kaşlarını çattı. “Gebiraz. Sanki Ali’nin annesi oymuş gibi davranıyor,” dedi Zeynep, kasıtlı bir duraksamayla. Mehmet’in kafası karıştı. Bir yanda Ali’nin mutluluğu, diğer yanda dedikodular.
Bölüm 6: Zamanın Daralması
Elif’in ölümünden beri kimseye tam güvenmiyordu. Acaba yine mi yanılıyordu? Gece Ali sadece bir kez uyandı. Biberonu sakin sakin içti ve uyudu. Zeynep bile şaşırdı. Ali’nin bu kadar sakin olması mucizeydi. Ama Mehmet’in aklı Ayşe’deydi. Sabah Fatma teyze ile konuşurken Zeynep’in dedikodusu ortaya çıktı. “Ayşe zavallı bir kız Fatma teyze ama sanki Ali’ye fazla yakın,” dedi Zeynep. Fatma iç çekti. “Kendi çocuğunu kaybetmiş. Normal değil mi?” Zeynep’in gözleri parladı. “Ama bu kadar mı yakın olmalı? Dün saatlerce Ali’yi izledi. Naber gibi.” Mehmet, kahvaltıda Ali’nin Ayşe’ye gülümsediğini gördü. “Günaydın,” dedi Ayşe utangaçça. “Günaydın. Hali bugün iyi görünüyor,” dedi Mehmet. “Evet. Gece iyi uyudu. Sadece güzelce beslenmesi lazımdı,” dedi Ayşe, Ali’nin alnını öperek. Mehmet, Ali’nin Ayşe’nin sesine tepkisinden etkilendi ama telefon tekrar çaldı.
“Şebnemdi. Mehmet, bu kızı evde tutman doğru mu? Elif’in hatırasına ayıp.” Mehmet sinirle kapattı ama şüphe içini kemiriyordu. Öğleden sonra Ayla tekrar aradı. “Mehmet, bu kız fırsatçı olabilir. Dikkat et.” Mehmet, Ayşe’yi Ali ile oynarken izledi. Bebek mutlu ama dedikodular ağır basıyordu. Akşam Mehmet kararını verdi. Ali’nin mutluluğu önemliydi ama dedikodular dayanılmaz hale gelmişti. “Ayşe, ofise gel, konuşmamız lazım,” dedi soğuk bir sesle. Ayşe kalbi sıkışarak ofise oturdu. “Efendim? Bir hata mı yaptım?” Mehmet masanın ardında durdu. Sanki bir bariyer vardı. “Dün olanlar, Ali ile insanlar konuşuyor.” “Ne konuşuyorlar?” Ayşe’nin sesi titredi. Mehmet derin bir nefes aldı. “Senin durumunu kullanıp aileme sızdığını söylüyorlar. Bebeğini kaybettiğin için Ali’ye takıntılı olduğunu.” Ayşe’nin yüzü soldu. “Efendim, bu doğru değil. Ali hastaydı. Başka çarem yoktu.” Mehmet odada yürüdü, kendiyle mücadele ediyordu. “Ama sen onu emzirdin Ayşe, izin almadan.” Ayşe ayağa kalktı, gözleri doldu. “O çocuk açlıktan ölüyordu. Zeynep yoktu. Biberon bozulmuştu.” Mehmet durdu, Ali’yi düşündü. “İnsanlar senin beni kandırdığını, ailemi çalmaya çalıştığını söylüyor.” “Bu yalan. Siz de mi buna inanıyorsunuz?”
Bölüm 7: Güvenin Sarsılması
Mehmet gözlerini kaçırdı. “Bilmiyorum Ayşe ama Ali sana çok bağlandı. Bu iyi değil.” “İyi değil mi? Onun gülmesi mi kötü?” Ayşe’nin sesi kırıldı. Mehmet sustu. Sonra kararını verdi. “Ayşe, işten çıkarılıyorsun.” Sessizlik odayı yuttu. “Lütfen efendim, yapmayın. Gidecek yerim yok.” Mehmet sırtını döndü. “Eşyalarını topla ve git.” Ayşe titreyerek çıktı. Fatma teyze onu mutfakta ağlarken buldu. “Kızım ne oldu?” “Benim fırsatçı olduğumu düşünüyor.” Dışarıda yağmur başladı. Ayşe, sırıl sıklam sokaklara adım attı. Üsküdar’ın yağmurlu sokaklarında yürüdü. Elinde bir market poşetiyle konağın sıcaklığını geride bırakmıştı.
İlk kapıyı çaldığında komşu hizmetçi lafı dinlemedi. “Burada yer yok.” İkinci evde ev sahibi dinledi. “Temizlik, yemek, çocuk bakımı yaparım,” dedi Ayşe. “Referansın var mı?” Ayşe Mehmet’i aramalarını söyledi ama Mehmet telefonu açmadı. “Referanssız alamam,” dedi. Kadın üçüncü, dördüncü, beşinci evde aynı hikaye. İlk gün umutluydu. İkinci gün panik başladı. Üçüncü gün parası bitti. Ev sahibi, “Ayşe, iki aydır kira ödemiyorsun,” dedi. “Biraz daha zaman,” diye yalvardı Ayşe. “Aman nafile.” Eşyalarını bir poşete koyup çıktı. Dünyadaki her şey o poşetteydi. İlk gece sokakta geçti. Bir bankta gazete kağıdıyla örtünerek uyumaya çalıştı. Soğuk kemiklerini dondurdu. Korkudan gözünü kırpmadı.
Bölüm 8: Sokakların Zorluğu
İkinci gece bir sundurmanın altında uyurken üç adam yaklaştı. “Yalnız mısın güzel? Yardım edelim mi?” Ayşe korkuyla kaçtı. Bir caminin ardına saklandı. Üçüncü gece 60 yaşındaki beyaz saçlı Hüseyin amcayla tanıştı. “İlk kez sokakta değil mi?” dedi. “Nereden bildin?” “Tekrube. Hâlâ evde yaşayan biri gibi görünüyorsun.” Hüseyin, Ayşe’yi bir viyadüğün altındaki gruba götürdü. “Güvenli burası,” dedi. Orada beş kişi vardı. Kartonlar, eski battaniyeler, hüzünlü hikayeler. Hüseyin, Ayşe’ye sokak kurallarını öğretti. “Yemek nerede bulunur? Güvenlik görevlileri nerede rahatsız etmez? Nasıl korunulur? Onurunu kaybetme kızım. Sokaktayız ama hâlâ insanız,” dedi. Ama günler geçtikçe Ayşe değişti. Kıyafetleri kirlendi. Saçı karıştı. Hızla kilo verdi. En kötüsü, vücudu hâlâ süt üretiyordu. Her sabah göğüsleri ağrılı, Ali’yi düşünüyordu. O iyi mi? Yemek yiyor mu? Gündüzleri teneke toplayarak geçirdi aklı Ali de.
Bölüm 9: Kendini Kaybetmek
İki hafta sonra bir mağaza camında yansımasını gördü. Zayıf, kirli, gözleri çökmüş. Artık kendini tanımıyordu. Bazen Ali ile oynadığı oyunları hatırlayıp kendi kendine konuşuyordu. Hüseyin’in bahsettiği onur tutunması en zor şeydi. Konağa geri dönersek, Ali, Ayşe gittikten sonra tekrar ağlamaya başladı. İlk gece Mehmet uyumadı. Ali sabaha kadar ağladı. Sadece yorgunluktan sustu. “Ne oldu oğlum? Babam burada,” dedi Mehmet ama Ali kollarını reddetti. Biberonu istemiyor. Oyuncaklara tepki vermiyor. Sürekli huzursuzdu. Zeynep, “Bu bir aşama efendim,” dedi ama umursamazlığı belliydi. Üç gün sonra Mehmet yeni bir dadı tuttu. Emine, 20 yıllık tecrübeli. İki saat sonra pes etti. “Böyle huzursuz bir bebek görmedim,” dedi. İkinci dadı, yeni doğan uzmanı Sema, “Bu çocuk bir travma yaşıyor,” dedi. “Travma mı?” “Annesi doğumda öldü. Onunla güçlü bir bağı olan biri mi vardı?” Mehmet, Ayşe’yi söylemekten kaçındı. “Özel biri yok.”
Bölüm 10: Kayıp ve Bulunma
Bu hikayeden hoşlandınız mı? Şu ana kadar anlattıklarım size anlamlı geliyor mu? Abone olun, beğenin ve bildirimleri açın. Daha fazla hikaye için. Ali’nin durumu kötüleşti. Kilo kaybediyor. Biberonu reddediyor. Sürekli ağlıyordu. Mehmet, en pahalı dadıya, 25 yıllık tecrübeli Naber’i tuttu. “Böyle bir vaka görmedim,” dedi Naber. Mehmet çaresizdi. Doktor Orhan, Ali’yi muayene etti. “Fiziksel bir sorunu yok ama bu çocuk duygusal bir travma yaşıyor,” dedi. “Son zamanlarda ne değişti?” Mehmet tereddüt etti. “Dadı değiştirdik. Bir de bir çalışanı işten çıkardık.” “O kişi Ali ile çok mu vakit geçiriyordu?” “Biraz,” dedi Mehmet gerçeği saklayarak. Doktor, “Bebekler bağlara çok duyarlıdır,” dedi ama Mehmet konuyu kapattı. Geceler kabus gibiydi. Mehmet, Ali’yi sakinleştirmek için evde zombi gibi dolaşıyordu. Fatma teyze, “Ayşe gittikten sonra çocuk değişti,” dedi. Ama Mehmet, “Karışma Fatma,” diye tersledi. Bir hafta sonra Doktor Orhan, “Ali’yi hastaneye yatırmalıyız. Susuz kalıyor. Tehlikeli şekilde kilo kaybediyor,” dedi. Mehmet, Ali’yi kollarında zayıf ve solgun görünce Elif’in ölümünden beri hissetmediği bir korku yaşadı. “Ölebilir mi?” “Her şeyi yapacağız ama bebekler duygusal nedenlerle de solabilir.” Mehmet, hastaneye yatırılan Ali ile sessiz bir konağa döndü. İlk kez ağlama yoktu ama bu sessizlik onu korkuttu. Kendi kendine itiraf etti. Ayşe’yi kovmak hayatının en büyük hatası olabilirdi.
Bölüm 11: Umut Arayışı
Hastanede Ali daha da kötüleşti. Biberonu reddediyor, zayıflıyordu. Doktor Orhan, “Güçlü bir duygusal uyarı lazım. Onu hayata bağlayacak bir şey,” dedi. Mehmet ne gerektiğini biliyordu. Ayşe’yi bulmaya karar verdi. İstanbul’un 12 milyonluk kalabalığında bu iğneyle kuyu kazmaktı. Önce Ayşe’nin eski evine gitti. Bina yıkılıyordu. “O kız, 3 hafta önce bir poşetle çıktı. Geri gelmedi,” dedi kapıcı. Mehmet, iş bulma ajanslarına, hastanelere, karakollara sordu. Hiçbir iz yoktu. İkinci gün barınaklara, aş evlerine, camilere gitti. “Genç bir kadın, yeni işten çıkarılmış. Adı Ayşe,” dedi ama kimse hatırlamadı. Fotoğrafı yoktu. Ayşe, aylarca evinde çalışmış ama bir kare bile çekmemişti. Üçüncü gün sokaklarda yaşayanlara sormaya başladı. “Ayşe’yi tanıyor musunuz?” Cevap hep aynıydı. “Polis misiniz?” Mehmet yaklaşımını değiştirdi ama umut tükeniyordu.
Bölüm 12: Umut Kırıntıları
Dördüncü gün yorgun ve sakallı bir telefon aldı. Komşu Selma’ydı. “Mehmet, o eski çalışanı arıyordun değil mi? Dün terminalde gördüm. Dilencilik yapıyordu. Çok zayıf ve kirliydi.” Mehmet’in dünyası sarsıldı. Ayşe, Ali’yi kurtaran Ayşe, sokakta dileniyordu. Hastanede Ali’nin durumu kritikti. Doktor Orhan, “48 saat içinde iyileşme olmazsa zorla besleme ve yoğun bakım gerekecek,” dedi. Mehmet, zamanın daraldığını biliyordu. Bir dedektif tuttu. “Sokakta birini bulmak zor,” dedi dedektif. “Ama fotoğrafını barınaklara dağıtacağım.” Mehmet, konağın güvenlik kamerasından Ayşe’nin bir fotoğrafını buldu. Artık bir umut kırıntısı vardı ama Ayşe hasta olabilirdi. 8 günde dedektif aradı. “Merkezdeki bir sağlık ocağında Ayşe’yi gören bir sosyal hizmet uzmanı var.” Mehmet koştu. Doktor, “Belgesiz bir hasta geldi. Zatürre başlangıcı. Ciddi yetersiz beslenme,” dedi. “Nereye gitti?” “Bilmiyoruz. Kalacak yeri yok,” dedi. Mehmet, merkezde eczanelere, fırınlara sordu ama iz yoktu.
Bölüm 13: Umutsuzluğun Karanlığı
10 gün umutsuzluk ağır basarken bir telefon geldi. “Ayşe’yi arayan Mehmet sen misin?” Hüseyin amcaydı sokaktan. “Onu nerede bulurum?” “Önce neden aradığını söyle.” Mehmet içini döktü. “Bir yalana inandım. Onu sokağa attım. Şimdi Ali hastanede ölüyor.” “Hüseyin, radyal viyadüğünde,” dedi ama ona zarar verirsen vermem. “Söz veriyorum.” Mehmet, Viyadük’e gitti. Lona çadırlar, eski yataklar, küçük bir ateş. Hüseyin orada dedi bir çadırı işaret ederek, “Ateşi yüksek, iki gündür böyle.” Mehmet, Ayşe’yi eski bir yatakta kirli battaniyelerle buldu. Tanınmaz haldeydi. Saçı karışık, yüzü ateşten kızarmış, çok zayıf. “Ayşe,” dedi. Ayşe gözlerini zor açtı. “Mehmet burada mısın?” “Seni almaya geldim. Ali’nin sana ihtiyacı var.” Ayşe’nin gözleri doldu. “Nasıl?” “Çok kötü, hastanede.” Ayşe kalkmaya çalıştı ama güçsüzdü. “Neden bunu söylüyorsun?” Mehmet diz çöktü. “Zeynep her şeyi uydurdu kıskançlıktan. Seni suçladım, hata yaptım.” Ayşe öksürdü. “Ve sen inandın.” Hüseyin araya girdi. “Kızım, zatürre hastaneye gitmelisin.” Ayşe direndi. “Tekrar sokağa atılmak istemiyorum.” Mehmet, “Bir daha asla,” dedi. “Söz veriyorum Ayşe.” Sözler daha önce de verildi. “Tamam ama sadece Ali için.” Mehmet, onu arabaya taşıdı. Yolda doktor Orhan’ı aradı. “Ali’yi kurtarabilecek birini getiriyorum ama o da hasta. Acile getirin,” dedi doktor.
Bölüm 14: Yeniden Hayata Dönüş
Hastanede Ayşe’ye zatürre, yetersiz beslenme ve susuzluk teşhisi kondu. Gün boyunca tedavi gördü. Mehmet, Ayşe ve Ali’nin odaları arasında mekik dokudu. Üçüncü gün Ayşe’nin ateşi düştü ve doktor 15 dakikalık bir buluşmaya izin verdi. Ayşe, tekerlekli sandalyeyle Ali’nin odasına götürüldü. Zayıf, solgun bebeği görünce ağladı. “Allah’ım ona ne oldu?” Ali uyuyordu ama Ayşe’nin sesini duyunca gözlerini açtı. Hafifçe gülümsedi, haftalardır ilk kez. “Merhaba sevgilim,” dedi. Ayşe elini uzattı. Ali, küçük bir ses çıkardı. Mutlu bir ses. “Biberon verebilir miyim?” diye sordu Ayşe. Doktor, “Dikkatli ol,” dedi. Ayşe, Ali’yi kucağına aldı. Bebek daha hafif, daha kırılgandı. Biberonu verdiğinde Ali ona bakarak yavaşça içti. Mehmet kapıdan izledi. Duygulanmıştı. “Seni bekliyordu,” dedi. Ayşe, “Çok zayıf,” diye endişelendi. “Doktor, yarın taburcu edebiliriz. Eğer böyle devam ederse,” dedi. Ayşe ve Ali taburcu edildi.
Bölüm 15: Yeni Başlangıçlar
Konağın garip bir sessizlikle doluydu. Fatma teyze kapıda Ayşe’yi sarıldı. “Kızım döndüğüne sevindim.” “İyiyim teyze. Yavaş yavaş,” dedi Ayşe. “Ali nasıl?” “Yemek yiyor, kilo alıyor.” Mehmet, Ayşe’nin eşyalarını eski odasına değil, misafir odasına taşıdı. “Bu daha rahat, klima var,” dedi. Ayşe kaşlarını çattı. “Eski odamda ne sorun vardı? Buraya prenses olmaya gelmedim. Ali için geldim.” Mehmet sustu, eşyaları eski odaya taşıdı. İlk günlerde Ayşe sadece Ali’ye odaklandı. Bebek iyileşiyordu, gülüyordu ama Ayşe’den ayrılınca huysuzlanıyordu. Mehmet’le konuşmaları kısa ve mesafeliydi. “Günaydın. Günaydın. Ali iyi mi? Evet.” Fatma teyze gerginliği fark etti. “Kızım, Mehmet sana iyi davranmaya çalışıyor.” “Biliyorum teyze ama güvenmek zor.” Bir hafta sonra Mehmet, Ali için özel bir çocuk doktoru tuttu. Ayşe itiraz etti. “Devlet hastanesi yeterince iyi. Beni sokaktan onlar kurtardı.” Mehmet sustu. Hakaret hak ettiğini biliyordu.
Bölüm 16: Zorluklarla Dolu Bir Hayat
Komşuların telefonları başladı. Şebnem aradı. “Mehmet, o kızı geri getirdin. Bu mu doğru?” “Evet, çünkü Ali’nin ona ihtiyacı var.” Fatma hâlâ, “Oğlum yalnız bir adamsın. Genç bir kadın evde. Yanlış anlaşılır,” dedi. Mehmet öfkelendi. “Ayşe’yi geri getirdim çünkü sizlerin yalanına inandım. O, Ali’yi kurtardı.” Üçü rahatsız oldu. “Hang yalan?” dedi Ayla. Zeynep her şeyi uydurdu kıskançlıktan. Ayşe, Ali ile salondan geçti. Onları görmezden geldi. Ali sağlıklıydı, gülüyordu. Şebnem fısıldadı. “Bu kız değişmiş. Daha kendinden emin. Çünkü siz ona hep aşağılık hissettirdiniz,” dedi Mehmet.
Bölüm 17: Geçmişin Gölgesi
Aynı gün Ayşe’nin eski kocası Kerim aradı. “Mehmet, Ayşe hakkında konuşmamız lazım.” “Ne hakkında?” “Yüz yüze daha iyi.” “Hayır, telefonda söyle.” Kerim, “Ayşe seni kandırdı, beni kandırdığı gibi. Hamileyken uyuşturucu kullanıyordu. Bebeği bu yüzden öldü,” dedi. Mehmet dondu. “Yalan söylüyorsun. Elimde raporlar var,” dedi Kerim. Mehmet kapattı ama şüphe içini kemirdi. Akşam Ayşe’ye sordu. “Bebeğin nasıl öldü?” Ayşe öfkeyle baktı. “Kerim mi aradı? Bebeğim doktorun 3 saat gecikmesi yüzünden öldü.” “Raporlar hastanede.” Mehmet utandı. “Özür dilerim. İnanmamalıydım.” Ayşe, “Her dedikoduya inanırsan güvenimiz hiç olmaz,” dedi. Mehmet söz verdi ama Ayşe’nin gözlerindeki hayal kırıklığı devam etti.
Bölüm 18: Yeniden Doğuş
Mehmet dedikodulardan bıktı. Bir sabah Facebook’ta uzun bir yazı yazdı. “Önyargının oğlumu nasıl neredeyse öldürdüğünü anlatmak istiyorum. 3 ay önce çalışanım Ayşe’yi yalanlara inanarak kovdum. Ayşe, kendi bebeğini kaybetmiş ama hâlâ süt üretiyordu. Ali hastayken onu emzirdi. Hayatını kurtardı. Ama bazıları onun fırsatçı olduğunu söyledi. Ben inandım, onu referanssız kovdum. Ayşe sokakta kaldı. Zatürreden neredeyse öldü. Ali hastanede soluyordu. Sonra dadı Zeynep’in her şeyi kıskançlıktan uydurduğunu, Ali’nin ilaçlarını sattığını öğrendim. Ayşe’yi Viyadük’te buldum. O, Ali’yi tekrar hayata bağladı. Ayşe bir kahraman. Lütfen ona hak ettiği saygıyı gösterin.” Yazı saatler içinde binlerce kez paylaşıldı. Yorumlar patladı. “Ne inanılmaz bir kadın. Zeynep yargılanmalı.” Ama olumsuz yorumlar da vardı. “Mehmet yine kandırılıyor.” Bir yerel TV kanalı Mehmet’i aradı. “Bu hikayeyi anlatır mısınız?” “Ayşe isterse,” dedi Mehmet. Ayşe’ye sordu. “TV’de konuşmak ister misin?” “Niye? Ben kimseye bir şey kanıtlamak istemiyorum ama başkalarına ilham olabilir.” Ayşe kabul etti. Programda netti. “Bir çocuk hastaydı. Yardım ettim. Hepsi bu.” “Haksız suçlanmak nasıl hissettirdi?” “Acıttı. Çünkü Ali’yi gerçekten seviyordum.” “Sokakta yaşamak nasıldı?” “Zordu ama iyi insanlar tanıdım.” “Mehmet’i affettiniz mi?” Ayşe, Mehmet’e baktı. “Affetmek bir süreç.” “Evlenecek misiniz?” “Hayır,” dedi Ayşe kararlılıkla. “Aramızda öyle bir ilişki yok.”
Bölüm 19: Yeni Bir Aile
Program büyük yankı uyandırdı. Ayşe’ye iş teklifleri, kitap önerileri geldi ama o reddetti. “Benim yerim Ali’nin yanı.” Zeynep programı evde izledi ve panikledi. Facebook’ta kendini savundu. “Aileyi korumaya çalıştım ama yorumlar ağırdı. Bir bebeği öldürebilirdin.” Zeynep, sosyal medyayı sildi. Mahallede iş bulamadı. Sadece basit evlerde gündelikçi oldu. Şebnem ve diğerleri de alay konusu oldu. “Ön yargılı komşu” diye anıldılar. Ama bazıları hâlâ Mehmet’in kandırıldığını düşünüyordu. Mehmet umursamadı. 6 ay sonra konak farklıydı. Ali bir yaşında sağlıklı, neşeliydi. Ayşe’ye anne, Mehmet’e baba diyordu. Mehmet işten erken dönüyordu. Ali’ye banyo yaptırıyor, masal okuyordu. Ayşe, “Bu akşam Ali’yi ben yatırırım,” dedi. “Masal anlatmayı biliyor musun?” “Öğreniyorum,” dedi Mehmet gülerek.
Bölüm 20: Geçmişle Yüzleşmek
Ayşe, Mehmet’in değiştiğini görüyordu ama aralarında hâlâ mesafe vardı. Bir akşam Ayşe, “Mehmet, Ali’yi resmi olarak evlat edinmek istiyorum,” dedi. Mehmet şaşırdı. “Evlat edinmek mi? Sen zaten onun annesisin.” “Ama kağıt üzerinde değil. Ya sana bir şey olursa, ya fikrin değişirse?” Mehmet korkusunu anladı. “Tamam bakalım, nasıl yapılır?” Süreç zordu. Sosyal hizmetler, “Aranızdaki ilişki nedir?” diye sordu. “Aileye birlikte büyütüyoruz,” dedi Ayşe. “Sevgili misiniz?” “Hayır,” dedi Ayşe net. “Eğer Mehmet evlenirse, Ayşe Ali’nin annesi kalır,” dedi Mehmet. Üç ay sonra evlat edinme onaylandı. Mahkemede Ayşe, “Bu çocuk benim hayatım,” dedi gözyaşlarıyla. Mehmet, “Ayşe, Ali’nin hep ihtiyaç duyduğu anne,” dedi. Çıkışta Ayşe, “Artık gerçekten oğlum,” dedi. Mehmet, “Üçümüz bir aileyiz,” dedi. Ayşe düzeltti. “Evet, üçümüz.”
Üç ay sonra bir pazar sabahı, Mehmet, Ali’nin annesi top dediğini duydu. Odada Ayşe ve Ali yerde oynuyordu. Ali, Mehmet’i görünce “Baba!” diye koştu. Mehmet onu kucağına aldı. Ali öpücük verdi ve Ayşe’ye döndü. “Anne baba burada.” Mehmet yere oturdu. “Böyle uyanmak güzel,” dedi. Ayşe, “Evet,” dedi ama mesafeliydi. “Ayşe, burada gerçekten mutlu musun?” “Alum. Peki ya Benley?” Ayşe durdu. “Mehmet, daha insani birine dönüştün. Bu iyi. Beni affettin mi?” “Affetmek zor. Ama deniyorum. Bir gün belki sadece Ali’nin ebeveynleri olmaktan fazlası olabilir miyiz?” Ayşe gülümsedi. “Yavaş Mehmet. Şimdilik iyi bir
Aile dinamikleri, zamanla daha da güçlendi. Ayşe, Ali ile birlikte geçirdiği her anın değerini biliyordu. Mehmet, ona karşı daha duyarlı hale gelmişti. Birlikte geçirdikleri zaman, aralarındaki bağı güçlendirdi. Ayşe, Ali için her şeyin en iyisini yapmaya çalışırken, Mehmet de ona destek olmaya çalışıyordu.
Bir akşam, Mehmet, “Ayşe, seninle bir şey konuşmak istiyorum,” dedi. Ayşe, endişeyle başını kaldırdı. “Nedir?” “Ali’nin geleceği hakkında düşünmemiz gerekiyor. Onu en iyi şekilde yetiştirmek istiyoruz.” Ayşe, “Evet, kesinlikle,” dedi. “Ama bunun için birlikte çalışmalıyız. İkimizin de bu konuda aynı hedefe ulaşması gerekiyor.”
Mehmet, “Düşüncelerimiz farklı olabilir ama Ali’nin mutluluğu her şeyden önemli,” dedi. Ayşe, “Bunu anladığın için teşekkür ederim,” dedi. “Ali’nin hayatında bir baba figürüne ihtiyacı var. Seninle birlikte olmak, ona en iyi şekilde rehberlik edecektir.”
Bölüm 22: Geçmişle Barışmak
Ayşe, geçmişte yaşadığı travmalara rağmen, yeni bir başlangıç yapmanın mutluluğunu yaşıyordu. Her sabah, Ali’nin gülümsemesiyle uyanmak, ona hayatın ne kadar güzel olduğunu hatırlatıyordu. Ancak, geçmişin izleri hâlâ zihninde dolanıyordu. Zaman zaman, Elif’in anısı onu hüzne boğuyordu. Mehmet, Ayşe’nin bu duygularını anlıyor ve ona destek olmaya çalışıyordu.
Bir gün, Ayşe, “Mehmet, Elif’i düşündüğümde hâlâ içimde bir boşluk hissediyorum,” dedi. “Onun yerini kimse dolduramaz.” Mehmet, “Biliyorum, Ayşe. Ama Elif’in hatırasını yaşatmak, Ali’ye olan sevgimizi artırmak demektir. Onun için en iyisini yapmalıyız,” dedi. Ayşe, “Evet, haklısın. Ali, onun torunu ve ona en iyi şekilde bakmalıyız,” dedi.
Bölüm 23: Aile Olmak
Ayşe ve Mehmet, Ali’nin sağlıklı bir şekilde büyümesi için birlikte çalışmaya devam ettiler. Ali, gülümseyen bir çocuk olarak büyüyor, her gün yeni şeyler öğreniyordu. Ayşe, ona masallar okuyor, oyunlar oynuyor ve onunla vakit geçiriyordu. Mehmet de işten döndüğünde, Ali ile birlikte vakit geçiriyor, ona oyunlar oynuyordu.
Bir akşam, ailece dışarı çıkmayı planladılar. “Ali, parka gideceğiz!” dedi Mehmet. Ali, sevinçle zıpladı. “Baba, parkta kaydıraktan kaymak istiyorum!” Ayşe, “Evet, kaydırak çok eğlenceli,” dedi. Parkta geçirdikleri zaman, onları daha da yakınlaştırdı. Ali, babası ve annesiyle birlikte olmanın mutluluğunu yaşıyordu.
Bölüm 24: Zorluklarla Yüzleşmek
Zamanla, Ayşe ve Mehmet’in ilişkisi daha da derinleşti. Ancak, hayat her zaman kolay değildi. Zaman zaman, geçmişte yaşanan olaylar tekrar gündeme geliyordu. Zeynep, hala dedikodularını sürdürüyordu. Ayşe, bu duruma karşı sabırlı olmaya çalıştı ama bazen dayanılmaz hale geliyordu.
Bir gün, Zeynep, Ayşe’nin yanına geldi. “Ayşe, insanların hala senin hakkında konuştuğunu biliyor musun?” dedi. Ayşe, “Biliyorum ama artık umursamıyorum. Ali’nin mutluluğu her şeyden önemli,” dedi. Zeynep, “Ama bu durum senin için zor olabilir,” dedi. Ayşe, “Zor olsa da, ben Ali için her şeyi göze alırım,” dedi.
Bölüm 25: Yeni Bir Yolculuk
Ayşe, Ali’yi büyütmek için elinden geleni yapıyordu. Mehmet de ona destek olmaya çalışıyordu. Bir gün, Mehmet, “Ayşe, birlikte bir tatile çıkalım. Hem dinleniriz hem de Ali ile güzel anılar biriktiririz,” dedi. Ayşe, “Bu harika bir fikir! Ali’nin denizi görmesi çok keyifli olacak,” dedi.
Tatil planları yapmaya başladılar. Ali, deniz kenarında oynamak için sabırsızlanıyordu. “Baba, deniz çok güzel olacak!” dedi. Mehmet, “Evet, Ali. Denizde yüzmeyi öğreteceğim,” dedi. Ayşe, bu tatilin aile bağlarını daha da güçlendireceğini düşündü.
Bölüm 26: Geçmişin İzleri
Tatil günü geldiğinde, aile heyecanla yola çıktı. Denize girecekleri, kumda oynayacakları için Ali çok mutluydu. Tatil boyunca, Ayşe ve Mehmet, Ali ile birlikte eğlenceli anılar biriktirdiler. Ali, denizde yüzmeyi öğrenirken, Ayşe ve Mehmet birbirlerine daha da yakınlaştılar.
Ancak, tatilin sonunda, Ayşe, geçmişte yaşadığı kayıpları yeniden hissetmeye başladı. Elif’in anısı, tatilde bile peşini bırakmamıştı. Mehmet, Ayşe’nin bu duygularını anlıyor ve ona destek olmaya çalışıyordu. “Ayşe, Elif’i asla unutmayacağız ama Ali için yeni anılar biriktirmeliyiz,” dedi. Ayşe, “Evet, haklısın. Ali, bizim geleceğimiz,” dedi.
Bölüm 27: Aile Olmanın Anlamı
Tatil dönüşü, Ayşe ve Mehmet’in ilişkisi daha da güçlenmişti. Ali, artık yürümeye başlamış ve kelimeleri söylemeye başlamıştı. “Baba, anne!” demesi, Mehmet ve Ayşe’nin kalplerini dolduruyordu.
Bir akşam, Ayşe, Ali’yi uyuturken, “Mehmet, Ali’nin büyümesi bizim için çok önemli. Onun iyi bir insan olmasını istiyoruz,” dedi. Mehmet, “Evet, ona en iyi şekilde rehberlik etmeliyiz. Geleceği için en iyi temelimizi atmalıyız,” dedi.
Bölüm 28: Yeniden Doğuş
Zaman geçtikçe, Ayşe ve Mehmet, aile olmanın ne demek olduğunu daha iyi anladılar. Ali, gülümseyen, neşeli bir çocuk olarak büyüyordu. Ayşe, onunla birlikte olmanın mutluluğunu yaşıyordu. Mehmet, Ali’ye bir baba gibi yaklaşarak, ona her konuda destek olmaya çalışıyordu.
Bir gün, Ayşe, “Mehmet, Ali’nin geleceği için bir eğitim planı yapmalıyız. Onun en iyi eğitimi almasını istiyorum,” dedi. Mehmet, “Evet, kesinlikle. Onun için en iyi okulları araştırmalıyız,” dedi. Ayşe, “Ali’nin geleceği için elimizden geleni yapmalıyız,” dedi.
Bölüm 29: Geçmişle Barışmak
Ayşe, geçmişte yaşadığı kayıpların izlerini silmeye çalışıyordu. Ali’nin gülümsemesi, ona her zaman güç veriyordu. Bir gün, Ayşe, “Mehmet, geçmişi geride bırakmalıyım. Ali’nin geleceği için en iyi şekilde mücadele etmeliyim,” dedi. Mehmet, “Bunu yapabilirsin Ayşe. Geçmişte yaşadıkların seni güçlü kıldı,” dedi.
Ayşe, “Evet, artık geçmişi geride bırakmaya hazırım. Ali’nin geleceği için her şeyi yapacağım,” dedi. Mehmet, onun yanında olduğunu bilmenin rahatlığını yaşıyordu.
Bölüm 30: Yeni Bir Başlangıç
Ali büyüdükçe, Ayşe ve Mehmet’in ilişkisi de güçleniyordu. Bir gün, Ayşe, “Mehmet, Ali’nin doğum günü için bir parti düzenlemeliyiz. Onun için özel bir gün olmalı,” dedi. Mehmet, “Harika bir fikir! Ali’nin arkadaşlarını davet edelim,” dedi.
Doğum günü partisi için hazırlıklar başladı. Ali, arkadaşlarıyla birlikte kutlama yapmanın heyecanını yaşıyordu. “Baba, pastamı kim yapacak?” diye sordu. Mehmet, “Anne, senin için en güzel pastayı yapacak,” dedi. Ayşe, “Evet, en güzel pastayı yapacağım,” dedi gülümseyerek.
Bölüm 31: Aile Olmanın Gücü
Doğum günü geldiğinde, Ali’nin mutluluğu her şeyin önündeydi. Partideki çocuklar, Ali’nin etrafında toplanmış, oyunlar oynuyorlardı. Ayşe ve Mehmet, Ali’nin gülümsemesini izlerken, mutlulukla doluyorlardı.
“Ali, bu senin özel günün! Nice mutlu yıllara!” dedi Mehmet. Ali, “Teşekkür ederim baba!” diye yanıtladı. Ayşe, “Ali, senin için her şeyin en iyisini istiyoruz,” dedi.
Bölüm 32: Geleceğe Umutla Bakmak
Zaman geçtikçe, Ayşe ve Mehmet’in ilişkisi daha da güçlendi. Ali, büyüdükçe, ailesinin sevgisini daha iyi anlıyordu. Ayşe, “Mehmet, Ali’nin geleceği için her zaman yanındayım,” dedi. Mehmet, “Evet, birlikte her zorluğun üstesinden geleceğiz,” dedi.
Ali, büyürken, ailesinin ona verdiği değerleri öğreniyor, sevgi dolu bir ortamda büyüyordu. Ayşe ve Mehmet, geçmişin izlerini silerek, yeni bir hayat kurmuşlardı.
Bölüm 33: Mutluluğun Peşinde
Ayşe ve Mehmet, Ali ile birlikte mutlu bir aile olmanın tadını çıkarıyorlardı. Ali, onların sevgisiyle büyüyor, hayata umutla bakıyordu. Ayşe, “Ali’nin geleceği için her zaman en iyisini yapmalıyız,” dedi. Mehmet, “Evet, onun için elimizden geleni yapmalıyız,” dedi.
Bir gün, Ayşe, “Mehmet, Ali’nin eğitimine daha fazla önem vermeliyiz. Onun en iyi okullarda eğitim almasını istiyorum,” dedi. Mehmet, “Evet, kesinlikle. Ali’nin geleceği için en iyi temelleri atmalıyız,” dedi.
Bölüm 34: Zorlukların Üstesinden Gelmek
Zaman geçtikçe, Ayşe ve Mehmet’in ilişkisi daha da güçlendi. Ali, büyüdükçe, ailesinin ona verdiği değerleri öğreniyor, sevgi dolu bir ortamda büyüyordu. Ayşe, “Ali’nin geleceği için her zaman en iyisini yapmalıyız,” dedi. Mehmet, “Evet, onun için elimizden geleni yapmalıyız,” dedi.
Bir gün, Ayşe, “Mehmet, Ali’nin eğitimine daha fazla önem vermeliyiz. Onun en iyi okullarda eğitim almasını istiyorum,” dedi. Mehmet, “Evet, kesinlikle. Ali’nin geleceği için en iyi temelleri atmalıyız,” dedi.
Bölüm 35: Aile Olmanın Anlamı
Ayşe ve Mehmet, Ali’nin sağlıklı bir şekilde büyümesi için birlikte çalışmaya devam ettiler. Ali, gülümseyen bir çocuk olarak büyüyor, her gün yeni şeyler öğreniyordu. Ayşe, ona masallar okuyor, oyunlar oynuyor ve onunla vakit geçiriyordu. Mehmet de işten döndüğünde, Ali ile birlikte vakit geçiriyor, ona oyunlar oynuyordu.
Bir akşam, Ayşe, “Mehmet, Ali’nin geleceği için bir eğitim planı yapmalıyız. Onun en iyi eğitimi almasını istiyorum,” dedi. Mehmet, “Evet, kesinlikle. Onun için en iyi okulları araştırmalıyız,” dedi. Ayşe, “Ali’nin geleceği için elimizden geleni yapmalıyız,” dedi.
Bölüm 36: Geçmişle Barışmak
Ayşe, geçmişte yaşadığı travmalara rağmen, yeni bir başlangıç yapmanın mutluluğunu yaşıyordu. Her sabah, Ali’nin gülümsemesiyle uyanmak, ona hayatın ne kadar güzel olduğunu hatırlatıyordu. Ancak, geçmişin izleri hâlâ zihninde dolanıyordu. Zaman zaman, Elif’in anısı onu hüzne boğuyordu. Mehmet, Ayşe’nin bu duygularını anlıyor ve ona destek olmaya çalışıyordu.
Bir gün, Ayşe, “Mehmet, Elif’i düşündüğümde hâlâ içimde bir boşluk hissediyorum,” dedi. “Onun yerini kimse dolduramaz.” Mehmet, “Biliyorum, Ayşe. Ama Elif’in hatırasını yaşatmak, Ali’ye olan sevgimizi artırmak demektir. Onun için en iyisini yapmalıyız,” dedi. Ayşe, “Evet, haklısın. Ali, onun torunu ve ona en iyi şekilde bakmalıyız,” dedi.
Bölüm 37: Aile Olmanın Gücü
Ayşe ve Mehmet, Ali’nin sağlıklı bir şekilde büyümesi için birlikte çalışmaya devam ettiler. Ali, gülümseyen bir çocuk olarak büyüyor, her gün yeni şeyler öğreniyordu. Ayşe, ona masallar okuyor, oyunlar oynuyor ve onunla vakit geçiriyordu. Mehmet de işten döndüğünde, Ali ile birlikte vakit geçiriyor, ona oyunlar oynuyordu.
Bir akşam, Ayşe, “Mehmet, Ali’nin geleceği için bir eğitim planı yapmalıyız. Onun en iyi eğitimi almasını istiyorum,” dedi. Mehmet, “Evet, kesinlikle. Onun için en iyi okulları araştırmalıyız,” dedi. Ayşe, “Ali’nin geleceği için elimizden geleni yapmalıyız,” dedi.
Bölüm 38: Yeni Bir Başlangıç
Ayşe ve Mehmet, Ali ile birlikte mutlu bir aile olmanın tadını çıkarıyorlardı. Ali, büyüdükçe, ailesinin sevgisini daha iyi anlıyordu. Ayşe, “Mehmet, Ali’nin doğum günü için bir parti düzenlemeliyiz. Onun için özel bir gün olmalı,” dedi. Mehmet, “Harika bir fikir! Ali’nin arkadaşlarını davet edelim,” dedi.
Doğum günü partisi için hazırlıklar başladı. Ali, arkadaşlarıyla birlikte kutlama yapmanın heyecanını yaşıyordu. “Baba, pastamı kim yapacak?” diye sordu. Mehmet, “Anne, senin için en güzel pastayı yapacak,” dedi. Ayşe, “Evet, en güzel pastayı yapacağım,” dedi gülümseyerek.
Bölüm 39: Geçmişle Yüzleşmek
Doğum günü geldiğinde, Ali’nin mutluluğu her şeyin önündeydi. Partideki çocuklar, Ali’nin etrafında toplanmış, oyunlar oynuyorlardı. Ayşe ve Mehmet, Ali’nin gülümsemesini izlerken, mutlulukla doluyorlardı.
“Ali, bu senin özel günün! Nice mutlu yıllara!” dedi Mehmet. Ali, “Teşekkür ederim baba!” diye yanıtladı. Ayşe, “Ali, senin için her şeyin en iyisini istiyoruz,” dedi.
Bölüm 40: Geleceğe Umutla Bakmak
Zaman geçtikçe, Ayşe ve Mehmet’in ilişkisi daha da güçlendi. Ali, büyüdükçe, ailesinin ona verdiği değerleri öğreniyor, sevgi dolu bir ortamda büyüyordu. Ayşe, “Ali’nin geleceği için her zaman en iyisini yapmalıyız,” dedi. Mehmet, “Evet, onun için elimizden geleni yapmalıyız,” dedi.
Bir gün, Ayşe, “Mehmet, Ali’nin eğitimine daha fazla önem vermeliyiz. Onun en iyi okullarda eğitim almasını istiyorum,” dedi. Mehmet, “Evet, kesinlikle. Ali’nin geleceği için en iyi temelleri atmalıyız,” dedi.
Bölüm 41: Zorlukların Üstesinden Gelmek
Zaman geçtikçe, Ayşe ve Mehmet’in ilişkisi daha da güçlendi. Ali, büyüdükçe, ailesinin ona verdiği değerleri öğreniyor, sevgi dolu bir ortamda büyüyordu. Ayşe, “Ali’nin geleceği için her zaman en iyisini yapmalıyız,” dedi. Mehmet, “Evet, onun için elimizden geleni yapmalıyız,” dedi.
Bir gün, Ayşe, “Mehmet, Ali’nin eğitimine daha fazla önem vermeliyiz. Onun en iyi okullarda eğitim almasını istiyorum,” dedi. Mehmet, “Evet, kesinlikle. Ali’nin geleceği için en iyi temelleri atmalıyız,” dedi.
Son
Ayşe ve Mehmet, Ali ile birlikte mutlu bir aile olmanın tadını çıkarıyorlardı. Ali, büyüdükçe, ailesinin sevgisini daha iyi anlıyordu. Ayşe, “Mehmet, Ali’nin doğum günü için bir parti düzenlemeliyiz. Onun için özel bir gün olmalı,” dedi. Mehmet, “Harika bir fikir! Ali’nin arkadaşlarını davet edelim,” dedi.
Doğum günü partisi için hazırlıklar başladı. Ali, arkadaşlarıyla birlikte kutlama yapmanın heyecanını yaşıyordu. “Baba, pastamı kim yapacak?” diye sordu. Mehmet, “Anne, senin için en güzel pastayı yapacak,” dedi. Ayşe, “Evet, en güzel pastayı yapacağım,” dedi gülümseyerek.
Bu hikaye, kayıpların ardından yeniden doğuşun, geçmişin acılarının geleceğin umutlarıyla birleştiği bir hikaye oldu. Ayşe ve Mehmet, Ali ile birlikte, hayatın zorluklarının üstesinden gelerek, yeni bir başlangıç yaptılar.