Milyonerin Kızı Felçli Doğdu… Ta Ki Fakir Bir Çocuk Gerçeği Ortaya Çıkarana Kadar
.
.
Zeynep ve Can’ın Hikayesi
İstanbul’un Bebek semtinde, lüks villaların arasında bir gün, 12 yaşındaki Can Yılmaz, yırtık giysileri ve çıplak ayaklarıyla bir villanın duvarından tırmanıyordu. Bahçeye atladığında, gözleri havuz kenarında tekerlekli sandalyede oturan 10 yaşındaki Zeynep’e takıldı. Kız, gözyaşları içinde sessizce ağlıyordu. Can, oradan hızla kaçmak istese de, Zeynep’in umutsuz bakışları onu durdurdu. Kız, çığlık atmak veya yardım çağırmak yerine, sadece “Lütfen kaçmama yardım et,” diye fısıldadı.
Can’ın kafası karıştı. Zeynep, bir milyonerin kızıydı ve istediği her şeye sahip olmalıydı. Ama sonra, bileklerindeki kırmızı izleri fark etti. Güvenlik kamerasının sürekli onu izlediğini düşündü. Zeynep’in babası pencerede göründüğünde, kızın korkmuş gözleri anında dondu. O an, Can korkunç bir sır keşfetti: Zeynep felçli değildi. Kendi vücudunda esir tutuluyordu.
Can, Tarla Başında tek odalı dairesinde yaşayan bir çocuktu. Annesi Fatma ile birlikte yaşıyordu. 32 metrekarelik evleri, komünist dönemden kalma gri beton binalardan oluşuyordu. Sıvası dökülen, yarı yıkık balkonlar, dar merdivenler, idrar ve rutubet kokusu… Her gün bu karanlık ve dar alanlarda yaşam mücadelesi veriyorlardı. Fatma, üç farklı işte çalışarak ailesini geçindiriyordu fakat bu yeterli olmuyordu.

Can, futbol oynamayı çok severdi. Arkadaşlarıyla birlikte Emirgan Korusu’nda bir araya gelirdi. O gün, futbol oynarken top kayboldu ve Can, kaybolan topu almak için o lüks villaya doğru yola çıktı. Villanın bahçesine girdiğinde Zeynep’i gördü ve onunla karşılaştı. Zeynep’in gözlerindeki acı, Can’ı derinden etkiledi.
Zeynep, Can’a hikayesini anlatmaya başladı. Üç yaşındayken ailesi bir trafik kazası geçirmişti. Annesi kazada hayatını kaybetmiş, Zeynep ise omurgasında ciddi yaralanmalarla kurtulmuştu. Babası, Zeynep’in iyileşmesine izin vermek yerine onu engelli olarak tutmayı seçmişti. Çünkü sigorta şirketi, felçli bir çocuğun bakımını üstleniyordu ve bu durum, babasına maddi kazanç sağlıyordu.
Can, Zeynep’in hikayesini dinlerken, içinde bir şeyler kıpırdamaya başladı. Zeynep’in başına gelenler, onun için bir uyanıştı. Kendi hayatında yaşadığı zorluklar, Zeynep’in yaşadığı korkunç duruma göre önemsiz görünüyordu. Zeynep’in özgürlüğü için bir şeyler yapması gerektiğini hissetti.
İlk başta korkuyordu. Zeynep’in babası İsmail, zengin bir iş adamıydı ve her şeyin üstündeydi. Ama Zeynep’in gözlerindeki umutsuzluk, Can’ı harekete geçmeye zorladı. İki gün boyunca Zeynep ile gizlice buluşup plan yaptılar. Zeynep, güvenlik görevlilerinin ve kameraların yerlerini Can’a anlattı. Plan, Zeynep’i yürürken kaydetmek, tıbbi belgeleri toplamak ve ardından uluslararası bir çocuk koruma örgütüne başvurmak üzerineydi.
Bir gece, Can Zeynep’in evine girmeyi başardı. Zeynep, ona babasının tıbbi belgelerinin nerede olduğunu gösterdi. Can, belgeleri bulduğunda, Zeynep’in yıllar önce iyileştiğini gösteren raporlar, İsmail’in yalanları ve Zeynep’in esir tutulma kararını yazdığı bir günlük buldu. Ancak Can, çıkarken küçük bir hata yaptı ve bir nesneye dokunarak düşmesine neden oldu. İsmail, ofisten öfkeyle indi ve Can’ı yakaladı.
İsmail, Can’ın ne bildiğini öğrenmeye çalıştı. Ama Can cesurdu, konuşmayı reddetti. İsmail, Can’ın her şeyi bildiğini fark etti ve onu ortadan kaldırmaya karar verdi. O sırada Zeynep, yıllardır yapmadığı bir şeyi yaptı. Tekerlekli sandalyesinden kalkarak merdivenleri indi. İsmail, Zeynep’i yürüdüğünü görünce şok oldu.
Zeynep, yıllarca içinde tuttuğu her şeyi bağırarak ifade etti. İsmail, Zeynep’i yakalamaya çalıştı ama Can, bu dikkat dağıtıcıdan yararlanarak belgelerle polise koştu. Can, polise ulaştığında, belgeleri gösterdi. Başta memurlar şüpheliydi ama belgeler tartışılmazdı.
Sonraki soruşturma, her şeyi ortaya çıkardı. İsmail tutuklandı ve Zeynep serbest bırakıldı. Zeynep, iyi bir koruyucu aileye yerleştirildi ve terapiye başladı. Yıllar sonra ilk kez özgürce yürüyebildi. Can, kahraman ilan edildi ama onun için gerçek ödül, Zeynep’i gülümserken görmekti.
Zeynep, şimdi yetişkin bir aktivistti. Can ise sosyal yardım görevlisi olarak diğer çocuklara yardım ediyordu. İkisi de biliyordu ki gerçek güç, paradan gelmez; doğru olanı yapma cesaretinden gelir. Kimse sana inanmasa bile, adaletsizliği görüp harekete geçmek önemlidir.
Bu hikaye, bazen en büyük kahramanların, adaletsizliği gören ve susmayı reddeden çocuklar olduğunu gösteriyor. Zeynep ve Can, birbirlerine verdikleri destekle, hayatlarının en zorlu mücadelelerinden birini kazandılar. Ve bu zafer, sadece kendi hayatlarını değil, başkalarının hayatlarını da değiştirdi.
Zeynep, artık çocuk hakları için savaşan bir aktivistti. Can, sosyal hizmetlerde çalışarak diğer çocuklara umut ışığı oluyordu. İkisi de geçmişte yaşadıkları zorlukları unutmadan, daha iyi bir gelecek için mücadele etmeye devam ettiler.
Zeynep’in hikayesi, sadece kendi özgürlüğü için değil, tüm çocukların hakları için bir savaşın simgesiydi. Can’ın cesareti, Zeynep’in özgürlüğü için bir örnek teşkil etti.
İstanbul’un sokaklarında, her gün yeni hikayeler yazılmaya devam ediyordu. Ama Zeynep ve Can’ın hikayesi, umut, cesaret ve dostluğun ne kadar güçlü olduğunu gösteren bir örnek olarak kalacaktı.
Ve böylece, Zeynep ve Can, hayatın zorluklarına karşı durmayı, adaletsizliğe karşı ses çıkarmayı öğrendiler. Onlar, birbirlerine destek olarak, hayatta kalmanın ötesine geçip, başkalarına da ilham veren birer kahraman oldular.
Zeynep’in gülümsemesi ve Can’ın cesareti, her zaman hatırlanacak birer sembol olarak kalacak. Çünkü bazen, en büyük kahramanlar, en küçük bedenlerde saklıdır.