Mossad Ajanı Baykar’a Sızmaya Çalıştı — Bordo Bereli 30 Saniyede Fark Etti
Bir Bordo Berelinin Gözü: Baykar Tesislerinde Casusluk Girişimi

İstanbul’un göz alıcı silueti, Boğaziçi’nin serin sularıyla birleştiği noktada yükselirken, bir sabah güneşinin ilk ışıkları şehri aydınlatıyordu. Baykar tesisleri, teknoloji ve güvenliğin buluştuğu bir merkez olarak, her zaman olduğu gibi yüksek güvenlik önlemleriyle korunuyordu. Ancak bu sabah, tesisin güvenlik şefi Yüzbaşı Murat için her şey farklıydı.
Murat, emekli olduktan sonra Baykar’da güvenlik şefi olarak göreve başlamıştı. 15 yıl boyunca bordo bereli olarak görev yapmış, Suriye ve Irak sınırlarında sayısız operasyona katılmıştı. Tecrübesi, onu her zaman dikkatli ve tetikte tutuyordu. O sabah, tesisin güvenlik odasında otururken, yeni bir mühendis adayı olan Leon Wees’in girişini izliyordu. Leon, 35 yaşında, Alman pasaportlu ve insansız hava araçları üzerine uzmanlaşmış biriydi. Özgeçmişi kusursuzdu, ama Murat’ın içindeki alarm zilleri çalmaya başlamıştı.
Leon, güvenlik kontrolünden geçerken, Murat onun yüzündeki gerginliği fark etti. Adamın elleri pantolonuna sürtünüyordu ve gözleri sürekli hareket ediyordu. Yüzbaşı, dikkatini daha da yoğunlaştırdı. Leon’un davranışları sıradan bir stajyerin davranışları değildi. Murat, Leon’un her hareketini izlerken, içindeki sezgiler ona bir şeylerin yanlış olduğunu söylüyordu.
Güvenlik turu sırasında Leon, çevresini tarıyor, çıkış yollarını inceliyordu. Bu durum, Murat’ın içinde bir şeylerin döndüğünü hissetmesine neden oldu. Leon’un davranışları, bir turistten çok bir gözcüyü andırıyordu. Murat, Leon’un dikkatini çekmek istemeden, güvenlik odasında daha fazla izlemeye karar verdi.
Gün ilerledikçe, Murat’ın şüpheleri daha da derinleşti. Öğle yemeği sırasında Leon, köşede oturup telefonunu çıkararak bir şeyler yazıyordu. Murat, kahvesini içerken dikkatini Leon’a vermekten alıkoyamadı. Leon, telefonla sessizce konuşuyordu; Almanca. Murat, tonlamayı anlıyor ama kelimeleri duyamıyordu. Leon’un sesi sert ve hızlıydı, bir rapor veriyordu. Bu, Murat’ın içinde bir şeylerin daha da kötüye gittiğine dair bir işaret oldu.
Murat, Leon’un peşine düşmeye karar verdi. Leon, tuvalete gideceğini söyledi ve Murat, onu takip etti. Ancak Leon, tuvalet yerine bilinçli olarak yanlış bir yöne gitti. Murat, dikkatlice onu izlerken, Leon’un sunucu odasının kapısında durduğunu gördü. Kimliğini okuttu, ancak erişim reddedildi. Leon, cebinden küçük bir cihaz çıkararak kapı kilidine tuttu. Murat’ın kalbi hızlandı. Bu, sıradan bir mühendis için kabul edilemez bir hareketti. Leon, bir Mossad ajanıydı.
Murat, Leon’un yanına yaklaştı ve onu yakalamak için harekete geçti. Leon, Murat’ı görünce panikledi ve elindeki cihazı fırlatıp kaçmaya çalıştı. Murat, refleksleriyle cihazı havada yakaladı ve Leon’un peşine düştü. Koridor boyunca koşarken, Leon’un hızlı adımları, Murat’ın tecrübesi karşısında yetersiz kalıyordu. Leon, kafeteryaya girdi ama Murat, kalabalığın içinden geçmek yerine yan duvardan koşarak onun önünü kesti.
Leon, acil çıkış kapısına yöneldi ve kapıyı açtığında alarm çalmaya başladı. Tüm tesis uyanmıştı. Leon, otoparka doğru koşmaya başladı. Murat, hızla peşinden gitti. Leon çite ulaştı ve tırmanmaya başladı. Murat, yere sağlam basarak hızla yaklaşırken, bir taş alıp fırlattı. Taş, Leon’un eline çarptı ve dengesini kaybetmesine neden oldu. Çitten düştü ve yere çakıldı.
Murat, hızla yanına geldi ve Leon’u etkisiz hale getirdi. Güvenlik ekibi hemen oraya geldi ve Leon’u kelepçeledi. Murat, nefesini düzenleyerek sakinliğini korudu. İlk aşama tamamlanmıştı ama asıl savaş şimdi başlıyordu. Leon, güvenlik odasına getirildiğinde, Murat karşısında oturuyordu. Leon’un yüzünde ne korku ne de pişmanlık vardı; sadece soğuk bir ifade.
Murat, Leon’a kim olduğunu sordu. Leon, “Ben sadece bir mühendisim,” dedi. Murat, bu yalanı kabul etmedi. Leon’un telefonunu incelediğinde, şifre olmaması dikkatini çekti. Bu, bir profesyonelin yapmayacağı bir hataydı. Mesajlar, aile konuşmaları ve arkadaş mesajlarıyla doluydu ama Murat, uygulama listesini açtığında bir tanesinin dikkatini çekti. Masum bir hesap makinesi simgesi, ama arayüz farklıydı. Bu, şifreli bir mesajlaşma uygulamasıydı.
Murat, telefonu MIT’e göndermeye karar verdi. Sonra Leon’un pasaportunu inceledi. Alman pasaportu mükemmel görünüyordu, ancak yeni bir pasaport gibi görünmesi dikkat çekiciydi. Murat, Leon’un elindeki cihazı incelediğinde, bunun bir RFID kart okuyucu olduğunu ve her türlü elektronik kilidi açabileceğini fark etti. Artık hiçbir şüphe kalmamıştı; Leon Weise bir Mossad ajanıydı.
Murat, Leon’un gözlerine bakarak, “Kim olduğunu açıkla,” dedi. Leon, “Ben sadece bir mühendisim,” diye tekrar etti. Murat, Leon’un yalanlarını çürütmek için elindeki belgeleri masaya koydu. Leon’un farklı kimliklerle çekilmiş fotoğraflarını gösterdi. Her seferinde başka bir isimle, başka bir sahte geçmişle.
Leon, yakalanmıştı. Murat, MIT’in analiz raporunu masaya bıraktı. Leon’un telefonundaki arama kayıtları, iki numaranın Tel Aviv’de olduğunu gösteriyordu. Murat, “Sen sustukça biz daha çok öğreniyoruz,” diyerek odadan çıktı. Leon, masada yalnız kaldı. Kelepçeleriyle kıpırdamadı. İlk kez yüzündeki özgüven kaybolmuştu.
Murat, ofisine geçti ve bilgisayarını açarak Might merkezle bağlantı kurdu. Tüm verileri gönderdi. MIT ekibi, Leon’un telefonundaki numaraları incelediğinde, İstanbul hattının kayıtsız ve anonim olduğunu buldu. Sinyal Kadıköy’den geliyordu. Ekip, adrese ulaştığında, içeride bir kadın buldular. 32 yaşında Türk vatandaşıydı ve Baykar’da çalışıyordu. Leon’un stajını o organize etmişti.
Kadın, sorguya alındığında her şeyi inkar etti ama kanıtlar güçlüydü. Son altı ayda hesabına büyük para girişleri olmuştu. Kadın, iki yıl önce İsrail ajanları tarafından borç içinde olduğu için hedef alınmıştı. Leon, Baykar’ın üçüncü hedefiydi ve bu kez içeriden destek almıştı. MIT ekibi, Leon’un bilgisayarını incelediğinde, silinen dosyaları kurtardı ve gerçek ortaya çıktı. Hedef, Bayraktar’ın uçuş kontrol yazılımıydı.
Murat, Leon’un planını boşa çıkartmıştı. Bir bordo bereli olarak, sadece 30 saniyede şüphelenmiş ve bir saat içinde tüm operasyonu çökertmişti. Leon Weise, sadece bir kod adıydı ve gerçek kimliği açıklanmadı. Ama artık önemli değildi; çünkü Türkiye’ye sızma planı tamamen sona ermişti.
Baykar CEO’su Murat’ı aradı ve teşekkür etti. Tesisin güvenlik sistemi yeniden yapılandırılacaktı. Murat, “Sadece görevimi yaptım,” dedi. O, yıllarını vatanına adamış bir bordo bereliydi ve şimdi o vatanı sınırda değil, laboratuvarda koruyordu. Çünkü savunma artık sadece cephede değil, fabrikalarda, bilgisayar ekranlarında ve zihinlerdeydi. Türkiye’nin en güçlü güvenlik sistemi teknoloji değil, insandı; tecrübeydi, disiplindi ve bordo berelilerdi.
Câu chuyện này nhắc nhở chúng ta rằng cuộc chiến không còn diễn ra trên mặt trận nữa mà bằng kiến thức, công nghệ và sự kiên nhẫn. Kẻ thù đôi khi xuất hiện trước mặt chúng tôi không phải với đồng phục mà với sơ yếu lý lịch. Khi ngành công nghiệp quốc phòng Thổ Nhĩ Kỳ phát triển, mối quan tâm của họ cũng tăng lên, nhưng có một điều họ quên mất: Hệ thống phòng thủ của chúng ta bao gồm con người chứ không phải những bức tường. Đây là câu chuyện về Murat và những anh hùng thầm lặng như anh.
Murat sessizce yaklaştı, aralarındaki mesafe 10 metreydi. Leon hala kilit üzerinde çalışıyordu. Kilit