Pazarcı Nineye Zulmeden Kabadayı, Bordo Bereli Torununun Gizli Operasyonuyla Tanıştı
.
.
Sarı Gelin Operasyonu: Demirkale’nin Dönüşümü
1. Bölüm: Pazarın Sessizliği
Kars’ın yüksek yaylalarından gelen taze peynir, tandır ekmeği ve tereyağı kokusu, Demirkale kasabasının pazarında sabahın erken saatlerinde birbirine karışıyordu. Herkes tezgâhını açmakla, müşteriye gözleme yetiştirmekle meşguldü. En köşede, çatlamış elleriyle tezgâhına yaslanmış Fatma Nine vardı. Yetmiş sekiz yaşında, ömrünü alın teriyle geçirmiş, kasabanın en mütevazı kadınıydı.
O sabah, kasabanın baş belası Pala Rıza ve onun üç beş serserisi yine pazarın efendisi gibi salınmaya başladı. Pala Rıza, kasabanın korkulan ismiydi; iri yarı, ağzından pala eksik olmayan bir adam. Tezgâhların arasında dolaşıp esnaftan haraç toplar, yaşlılara gözdağı verirdi.
Fatma Nine, Rıza’nın yaklaşmakta olduğunu görünce derin bir nefes aldı. “Bugün de mi geldin başımıza bela olmaya?” dedi, sesi titrek ama kararlıydı.
Rıza alaycı bir kahkaha attı. “Maşallah Fatma Nine, bugün dilin pek uzun. Hadi bakalım, dökül bugünün kazancını. Biz olmasak burada rahat edemezsin. Korumanın bedeli var.”
Fatma Nine’nin yüzündeki kırışıklıklar daha da derinleşti. “Benim kazancım alnımın teridir. Senin cebine bir kuruş girmeyecek!” dedi.
Rıza’nın yüzü karardı. Yanındaki serserilere döndü: “Şu tezgâhını başına yıkın da aklı başına gelsin.”

Bir serseri öne atıldı, gözlemelere ve peynir kalıplarına bir tekme savurdu. Tahta tezgâh devrildi, Fatma Nine’nin emeği tozlu toprağa saçıldı. Yaşlı kadın “Allah’ım, emeğim!” diye feryat etti.
Rıza kadının önüne geçti, iğrenç bir sırıtışla eğildi: “Acıdı mı? Parasını mı istersin yoksa bedeninle mi ödersin?” dedi.
Pazar sessizliğe gömüldü. Kimse müdahale etmeye cesaret edemedi. Belediye hoparlöründen Kars yöresinin hüzünlü türküsü “Sarı Gelin” sızıyordu.
Fatma Nine, elindeki küçük meyve bıçağını Rıza’ya doğrulttu: “Bana elini sürersen, ikimiz de buradan sağ çıkmayız!”
Rıza bir hamlede bıçağı kaptı, kadının omuzlarından itti. Fatma Nine dengesini kaybedip beton zemine çarptı, hareketsiz kaldı. O anda pazar yerinde bir fırtına kopacaktı.
2. Bölüm: Bordo Bereli Torun
O an, pazardaki kalabalığın arasında sivil kıyafetli bir kadın hızla hareketlendi. Yüzbaşı Elif Kara, özel kuvvetlerden bordo bereliydi. Elif, Fatma Nine’nin torunuydu ama kimse onun kim olduğunu bilmiyordu.
Elif, hızla yere yatan ninesinin yanına koştu. Yaralı bakımı konusunda eğitimliydi. Nabzını kontrol etti, bilincini yokladı. “Nine, beni duyuyor musun?” diye fısıldadı. Şükürler olsun, nabız vardı ama kafa travması riski yüksekti.
Yakındaki bir esnafa emir verdi: “Hemen 112’yi arayın! 70 yaşında kadın, kafa travması, acil!”
Pala Rıza ise hâlâ meydan okuyan bakışlarla Elif’e yaklaştı. “Sen de kimsin? Kahraman mı kesildin başımıza?” dedi.
Bir serseri Elif’e dokunmaya çalıştı. Elif’in refleksi askeri eğitimle yoğrulmuştu. Adamın bileğini kavradı, dirseğine bir darbe indirdi. Adam yere yığıldı, diğer serserilere doğru fırlattı. Domino taşları gibi devrildiler.
Rıza öfkeyle bağırdı: “Vurun şunu!” Dört serseri birden Elif’e saldırdı. Elif, hızlı ve ölümcül hamlelerle hepsini etkisiz hale getirdi. On saniyeden kısa sürede dört adam yerde kıvranıyordu.
Pazar sessizliğe gömüldü. Geriye sadece Pala Rıza kalmıştı. Elif yavaşça ona doğru yürüdü. Rıza geri çekildi, korkuyordu. Elif bir hamlede Rıza’yı yakaladı, judo fırlatışıyla yere serdi. Ambulans ve jandarma sirenleri duyulmaya başladı.
Elif, yere eğildi, Rıza’nın kulağına fısıldadı: “Bu daha başlangıç. Bordo bereli usulüyle sana hayatının dersini vereceğim.”
3. Bölüm: Adaletin Yolu
Ambulans Fatma Nine’yi hastaneye götürdü. Elif, hastanede refakatçi kaldı. Ninesinin başında sabaha kadar oturdu. İçinde bir öfke ve sorumluluk hissi vardı. Kendi memleketi, kendi ailesi bu kadar basit bir şiddete karşı savunmasız kalmıştı.
Ertesi gün Elif jandarmaya ifade verdi. Pala Rıza’nın dosyasını inceledi: sayısız darp, gasp, tehdit… Ama çoğu ceza paraya çevrilmiş, ertelenmişti. Hukukun ağı bu adamı durdurmaya yetmemişti.
Elif, “Bu adamı sadece hapsetmek yetmez. Onu dönüştürmek gerekiyor,” dedi. Kendi yöntemleriyle bir bordo bereli gibi çözmeye karar verdi. Operasyonun adı: Sarı Gelin.
4. Bölüm: Kabadayının Geçmişi
Elif, Rıza’nın geçmişini araştırmaya başladı. Mahallesine gitti, eski bir bakkalla konuştu. Rıza’nın babası Cesur Ağa, bir zamanlar kaçakçılığın kralıymış. Rıza, korkunun ne olduğunu bilmeden büyümüş, her kapıyı parayla açacağına inanmış.
Devletin kontrolü sıkılaştırınca Cesur Ağa iflas etmiş, kısa süre sonra ölmüş. Rıza, babasının gölgesinde, kolay paranın ve şiddetin mirasıyla büyümüş. Ama ortaokulda hayali aşçı olmakmış. Eli lezzetli, mutfağa yatkın… Şiddete eğilimli ama potansiyeli var.
Elif, Rıza’nın derinliklerinde hala bir umut olduğunu düşündü. O terk edilmiş maden ocağının derinliklerinde küçük bir altın damarı kalmış olabilirdi.
5. Bölüm: Operasyonun İkinci Aşaması
Elif, nezarethanede Rıza ile yüz yüze konuştu. Dakikalarca sessiz kaldı. Rıza, “Ne istiyorsun? Para mı?” dedi.
Elif, “Senin varın yoğunu toplasan Fatma Nine’nin bir damla gözyaşına değmez,” dedi. “Sana kim olduğunu hatırlatmak için buradayım.”
Rıza öfkelendi. Elif, babasını ve onun gölgesinde yaşadığı hayatı anlattı. “Sen, o başarısız babanın gölgesine sığınmış bir asalaksın. Hiç kendi ayaklarının üzerinde durmadın.”
Rıza çöktü, ağladı. Elif, “Ortaokulda hayalin aşçı olmaktı. Sen yemek yapmak için yaratılmış ellerle doğdun, dövmek için değil,” dedi.
6. Bölüm: Kefaret
Mahkeme, Fatma Nine’nin şikayetini geri çekmesi ve Elif’in sunduğu eğitim planı sayesinde Rıza’yı denetimli serbestlikle tahliye etti.
Elif, Rıza’yı Fatma Nine’nin oğlunun köyüne götürdü. “İlk görevin, yıkılan taş duvarı yeniden örmek,” dedi. Rıza elleriyle taş taşıdı, inşa etti. Her gün Elif denetledi, askeri disiplinle çalıştırdı. Köylüler ona önyargıyla baktı ama zamanla sessizce iş yaptığını gördüler.
Duvarı bitirdiğinde, elleri yara bere içindeydi. Hayatında ilk defa bir şeyi inşa etmişti.
7. Bölüm: Topluma Dönüş
Elif, Rıza’ya yeni bir görev verdi: pazardaki yaşlı kadınlara yardım etmek. İlk gün herkes ona hakaret etti ama o yılmadı. Festivalde çöpleri tek başına topladı, Elif ve esnaf yardıma geldi. Birlikte çalıştılar, Rıza topluma kabul edilmeye başladı.
Fatma Nine taburcu oldu. Rıza, kazandığı parayı ona verdi. Fatma Nine parayı almadı, bir gözleme uzattı: “Bundan sonra borcunu yaşlılara yardım ederek öde.”
Rıza gözyaşları içinde gözlemeyi aldı. Hayatında ilk defa affedildiğini hissetti.
8. Bölüm: Hayallerin Peşinde
Elif, Rıza’yı Veli amcanın lokantasına götürdü. “Hayali aşçı olmak. Eli lezzetliymiş. Yanında çırak olarak başlasın,” dedi. Veli amca gönülsüzce kabul etti.
Rıza mutfakta çalışmaya başladı. Patates soydu, soğan doğradı, fırça yedi ama pes etmedi. Gece mutfakta bıçak kullanma alıştırmaları yaptı, yemek kitapları okudu. Ellerindeki yaralar yavaş yavaş ustalığa dönüştü.
Aylar sonra, kendi yaptığı mücveri Elif’e sundu. Elif tattı, “Güzel olmuş,” dedi. Rıza çocuk gibi sevindi.
9. Bölüm: Veda ve Yeni Başlangıç
Bahar geldiğinde Elif’in izni sona erdi. Birliğine dönme vaktiydi. Pazar yerine son kez uğradı. Fatma Nine tezgâhının başında, Sakine Nine yanında… Elif’e sarıldılar.
Rıza, beyaz aşçı önlüğüyle sefer tası getirdi. “Komutanım, yolluk. Yolda yersiniz.” Elif, “Kendi gücünle yaşa. Asıl savaş şimdi başlıyor,” dedi.
Arabasına bindi, uzaklaşırken dikiz aynasında el sallayan iki yaşlı kadın ve Rıza’yı gördü. Dağların ardında yeni görevler bekliyordu ama artık daha güçlü, daha bilgeydi.
Gerçek güç, düşmanı alt etmek değil, düşmüş birini ayağa kaldırmaktı. Demirkale’nin taşları ve gözyaşları arasında Elif, gerçek bir bordo bereli olmanın ne demek olduğunu öğrendi.
SON