PKK Kampları İmha Edildi – Dünya Şaşkına Döndü!

PKK Kampları İmha Edildi – Dünya Şaşkına Döndü!

.

Bölüm 1: Tarihin Sessiz Bekçisi

İstanbul Boğazı, sadece iki kıtayı ayıran bir su yolu değil, aynı zamanda binlerce yıllık medeniyetlerin sessiz tanığıdır. Yüzeyde, modern gemiler ve vapurlar vızıldarken, derinliklerinde, Bizans ve Osmanlı İmparatorluklarının sırları uyuyordu.

Prof. Dr. Selim Aksoy, Bizans tarihi ve su altı arkeolojisi alanında bir efsaneydi. Altmışlı yaşlarında, beyaz saçları ve deniz mavisi gözleriyle Boğaz’ın derinliklerine duyduğu tutku, onu meslektaşları arasında hem hayranlık hem de kıskançlık uyandıran bir figür hâline getiriyordu.

Selim’in son projesi, Marmaray tüneli inşaatı sırasında keşfedilen, anormal bir sonar verisini incelemekti. Veri, Boğaz’ın en dar ve en derin noktasında, 60 metre derinlikte, büyük, dikdörtgen bir yapıya işaret ediyordu.

“Bu, bir batık gemi değil,” dedi Selim, laboratuvarındaki büyük ekranda verileri incelerken. “Bu, bir bina. Ve bu derinlikte, bu kadar büyük bir bina, sadece bir şey olabilir: Kayıp Kütüphane.”

Efsaneye göre, Konstantinopolis’in düşüşünden hemen önce, Bizans İmparatorluğu’nun en değerli el yazmaları ve parşömenleri, Osmanlılar’ın eline geçmesin diye, gizlice Boğaz’ın derinliklerine gömülmüştü. Bu, sadece bir kütüphane değil, aynı zamanda, antik dünyanın kayıp bilgisinin son sığınağıydı.

Selim, bu keşfin, sadece Türkiye’nin değil, tüm dünyanın tarihini değiştirebileceğini biliyordu. Ancak, bu tür bir keşif, her zaman, istenmeyen ilgiyi de beraberinde getirirdi.

Nitekim, Selim’in laboratuvarına, MİT’ten bir ziyaretçi geldi: Ajan Zeynep. Zeynep, otuzlu yaşlarında, keskin zekalı ve diplomatik bir görünüme sahipti.

“Profesör Aksoy,” dedi Zeynep, elindeki resmi evrakı göstererek. “Ankara, keşfinizi yakından takip ediyor. Bu yapının, sadece tarihi değil, aynı zamanda, ulusal güvenlik açısından da kritik olduğunu düşünüyoruz.”

“Neden?” diye sordu Selim. “Bu, sadece eski kitaplarla dolu bir yer.”

“Kitaplar, Profesör,” dedi Zeynep, Boğaz’ın üzerindeki sisli manzaraya bakarak. “Bazen, silahlardan daha tehlikeli olabilir. İstihbaratımız, uluslararası bir örgütün, bu kütüphanenin peşinde olduğunu gösteriyor.”

“Chronos,” diye fısıldadı Selim. Chronos’un, tarihi eser kaçakçılığı ve antik teknolojiye olan saplantısını biliyordu.

“Evet, Chronos. Onlar, bu kütüphanede, sadece tarihi eser değil, aynı zamanda, ‘Büyük İskender’in Haritası’ adını verdikleri, bir belgeyi arıyorlar. Bu harita, sadece coğrafi bir harita değil, aynı zamanda, antik dünyanın en büyük enerji kaynağının yerini gösteren bir şifre.”

Bölüm 2: Derinliklere Dalış

Selim ve Zeynep, operasyon için, özel olarak tasarlanmış, küçük bir araştırma denizaltısı olan **’Yunus-2’**yi kullandılar. Yunus-2, Boğaz’ın güçlü akıntılarına dayanıklıydı ve son teknoloji sonar ve tarama sistemleriyle donatılmıştı.

Dalış, Boğaz’ın en yoğun trafiği altında, gece yarısı başladı. 60 metre derinlikte, görüş neredeyse sıfırdı.

“Yapı, tam önümüzde,” dedi Selim, denizaltının kontrol panelinden. “Tahmin ettiğim gibi, dikdörtgen. Yaklaşık 40 metreye 20 metre. Bizans döneminde, bu, devasa bir yapı demek.”

Yunus-2, yapının girişine yaklaştı. Giriş, büyük, bronz bir kapıydı. Kapının üzerinde, Latince bir yazı vardı: “Bilgi, Işıktır. Işık, Sonsuzdur.”

“Bu, İmparator Theodosius’un mührü,” dedi Selim, heyecanla. “Bu, gerçekten de, Kayıp Kütüphane.”

Zeynep, kapının etrafını taradı. “Kapı, mühürlenmiş. Ama modern bir kilit sistemi değil. Mekanik bir kilit.”

Selim, kapıyı açmak için, Yunus-2’nin robotik kollarını kullandı. Kilit, karmaşık bir Bizans mekanizmasıydı. Selim, yılların tecrübesiyle, kilidi yavaşça açtı.

Kapı açıldığında, içeriden, binlerce yıllık, ağır bir su kokusu yayıldı.

Bölüm 3: Su Altı Kütüphanesi

Yunus-2, kütüphanenin ana salonuna girdi. İçerideki manzara, nefes kesiciydi.

Salon, devasa sütunlarla desteklenmişti. Raflar, hala ayakta duruyordu ve üzerlerinde, binlerce el yazması ve parşömen, suyun içinde yüzüyordu. Anoksik ortam sayesinde, parşömenler, şaşırtıcı derecede korunmuştu.

“İnanılmaz,” diye fısıldadı Zeynep. “Tüm dünya tarihi, burada uyuyor.”

Selim, hemen çalışmaya başladı. Yunus-2’nin tarama sistemiyle, parşömenleri taradı.

“Burada, sadece Bizans değil, aynı zamanda, Antik Yunan ve Roma’ya ait, kayıp eserler var. Aristo’nun kayıp eserleri, Platon’un bilinmeyen diyalogları…”

Ancak, Selim’in aradığı, Büyük İskender’in Haritası’ydı.

“Harita, herhangi bir rafta olamaz,” dedi Selim. “Bu tür bir sır, özel bir yerde saklanmış olmalı.”

Selim, salonun merkezine odaklandı. Salonun ortasında, mermerden yapılmış, büyük bir kürsü vardı. Kürsünün üzerinde, bir heykel duruyordu: Büyük İskender’in büstü.

“Harita, heykelin içinde olmalı,” dedi Selim.

Yunus-2, heykele yaklaştı. Heykelin kaidesinde, bir şifre vardı.

Bölüm 4: Chronos’un Gölgesi

Selim, şifreyi çözmeye çalışırken, denizaltının sonar ekranında, bir anomali belirdi.

“Zeynep, bir şey yaklaşıyor. Hızlı ve büyük.”

“Chronos,” dedi Zeynep. “Bizi takip ettiler.”

Kütüphanenin dışından, güçlü bir patlama sesi geldi. Chronos’un denizaltısı, kütüphanenin girişini patlatmıştı.

“İçeri giriyorlar,” dedi Zeynep. “Selim, haritayı bulmalıyız. Hızlan.”

Selim, şifreyi çözdü. Şifre, Büyük İskender’in, Gordion Düğümü’nü çözmek için kullandığı, felsefi bir bilmeceydi.

Şifre çözüldüğünde, heykelin kaidesi, yavaşça açıldı. İçinde, bronz bir silindir vardı. Silindirin içinde, katlanmış, eski bir parşömen duruyordu.

“Harita!” diye bağırdı Selim.

Tam o sırada, Chronos’un denizaltısı, kütüphanenin içine girdi. İçinden, silahlı dalgıçlar çıktı.

“Parşömeni bırakın!” diye bağırdı, Chronos’un lideri.

Zeynep, Yunus-2’nin kontrolünü ele aldı. “Selim, parşömeni al ve denizaltının içine gir. Ben, onları oyalarım.”

Zeynep, Yunus-2’nin robotik kollarını kullanarak, kütüphanedeki ağır mermer sütunlardan birini, Chronos’un denizaltısının üzerine düşürdü.

Büyük bir gürültüyle, sütun, Chronos’un denizaltısını vurdu. Denizaltı, hasar aldı.

Selim, parşömeni kaptı ve Yunus-2’nin içine girdi.

“Hemen kaçmalıyız,” dedi Selim. “Kütüphane, çöküyor.”

Bölüm 5: Boğaz’dan Kaçış

Yunus-2, kütüphanenin çöken girişinden, son anda kaçtı. Arkalarında, Kayıp Kütüphane, Boğaz’ın derinliklerine gömülüyordu.

Chronos’un denizaltısı, hasarlı olmasına rağmen, Yunus-2’yi takip ediyordu.

“Boğaz’ın akıntılarını kullanmalıyız,” dedi Selim. “Zeynep, denizaltıyı, akıntının en güçlü olduğu noktaya sür.”

Zeynep, usta bir pilot gibi, Yunus-2’yi, Boğaz’ın güçlü ve tehlikeli akıntılarına bıraktı. Akıntı, Yunus-2’yi, inanılmaz bir hızla, yüzeye doğru taşıdı.

Chronos’un denizaltısı, akıntıya dayanamadı ve kontrolü kaybetti.

Yunus-2, yüzeye çıktığında, İstanbul’un ışıkları, onları karşılıyordu.

Bölüm 6: Haritanın Sırrı

Selim ve Zeynep, parşömeni, MİT’in gizli laboratuvarına getirdiler. Parşömen, gerçekten de, Büyük İskender’in Haritası’ydı.

Harita, sadece coğrafi bir harita değil, aynı zamanda, antik dünyanın kayıp bilgisini içeren, karmaşık bir şifreydi.

Selim, haritayı inceledi. Harita, sadece bir enerji kaynağının yerini değil, aynı zamanda, bu kaynağı kontrol eden, ‘Zamanın Anahtarı’ adını verdikleri, bir cihazın varlığını da gösteriyordu.

“Bu harita,” dedi Selim. “Chronos’un, neden bu kadar saplantılı olduğunu gösteriyor. Onlar, sadece enerji değil, aynı zamanda, zamanı kontrol etme gücünü de istiyorlar.”

Zeynep, haritanın üzerindeki son noktaya odaklandı. Nokta, Türkiye’nin doğu sınırlarına, Ağrı Dağı’na işaret ediyordu.

“Zamanın Anahtarı,” dedi Zeynep. “Ağrı Dağı’nda saklı. Chronos, oraya gitmeden, onu bulmalıyız.”

Selim, parşömeni katladı. “Bu, sadece bir arkeolojik keşif değil, Zeynep. Bu, bir yarış. Ve bu yarışın sonu, sadece Türkiye’nin değil, tüm dünyanın kaderini belirleyecek.”

Related Posts

Our Privacy policy

https://rb.goc5.com - © 2025 News