Fakir bekar anne, Uber şoförü sandığı adamın yeni milyoner patronu olduğundan habersizdi.

Fakir bekar anne, Uber şoförü sandığı adamın yeni milyoner patronu olduğundan habersizdi.

.
.

Yağmur Altında Umut: Ayşe ve Mert’in Hikayesi

İstanbul’un tarihi Sultanahmet semtinde, taş döşemeli dar sokaklarda yağmur öfkeyle yağıyordu. Taşlara çarpan her damla, şehrin kadim kalbinde yankılanıyordu. Bu sokakların arasında, küçük bir evin önünde Ayşe Kaya, beş yaşındaki kızı Zeynep’in elini sıkıca tutuyordu. Üstünde ince bir plastik torba vardı; yağmurdan korumaya çalıştığı bu basit önlem, hayatlarının zorluklarını simgeliyordu adeta.

Ayşe’nin çantasında yalnızca otuz lira vardı. Bugünün en önemli günüydü; uzun zamandır beklediği iş görüşmesine gidecekti. Ayşe 28 yaşındaydı, ancak hayat onu çok daha yaşlandırmıştı. Gözlerinin altındaki morluklar, geceleri temizlik işinde çalışmanın yorgunluğunu anlatıyordu. Yine de, bugün farklıydı; bugün değişim günüydü.

“Canım, birazdan sığınacak yer bulacağız,” dedi Ayşe, sesini sakin tutmaya çalışarak. İçinde fırtınalar kopuyordu ama kızına karşı hep nazikti. Annelik ona böyle bir güç vermişti.

Maslak’taki Teknova şirketinde temizlik görevlisi pozisyonu için görüşme saat 14’teydi. Şimdi saat 13:15 olmuştu. Üç aydır iş arıyordu Ayşe. Her red cevabı ruhundan bir parça koparıyor, umutlarını biraz daha zayıflatıyordu.

Yağmur daha da şiddetlenmişti. Sultanahmet’in tarihi sokaklarında taksi bulmak, bu saatte ve havada neredeyse imkansızdı. Ayşe telefonunu çıkardı; pil yüzde beşteydi. Uber uygulamasını açmaya çalıştı ama internet bağlantısı zayıftı.

“Kızım, üşüdüm,” dedi Zeynep, dudakları mavileşmeye başlamıştı.

Fakir bekar anne, Uber şoförü sandığı adamın yeni milyoner patronu  olduğundan habersizdi. - YouTube

Tam o anda, kaderin cilvesi gibi siyah renkli, lüks bir araç yavaşlayarak yanlarında durdu. Ayşe umutla aracın camına baktı. İçeride oturan adam ona bakıyordu. Orta yaşlı, düzgün giyimli, nazik bir yüz ifadesi vardı. Kesinlikle Uber şoförü olmalıydı.

Ayşe tereddüt etmeden arka kapıyı açtı ve Zeynep’le birlikte araca bindi. İçerideki sıcaklık, derinin kokusu şaşırtıcıydı ama acele ettiği için fazla düşünmedi.

“Maslak’taki Teknova binasına lütfen,” dedi nefes nefese.

Adam hafif şaşırmıştı. Mert Özkan, hayatında hiç böyle bir durumla karşılaşmamıştı. Az önce Teknova’daki toplantısından çıkmış, kendi arabasıyla eve giderken yağmurda ıslanmış anne-kız ikilisini görmüştü. İçinden bir ses ona durmasını söylemişti.

Ayşe, adamın kendisini Uber şoförü sandığını anlayınca düzeltmek yerine sessiz kalmayı tercih etti. Bu kadında bir şeyler vardı; onuru, kararlılığı, yağmurun altında bile kızını koruma refleksi çok güçlüydü.

“Paranız için endişe etmeyin,” dedi Mert sakin bir sesle. “Önce oraya ulaşalım.”

Ayşe bu cevaptaki garipliği fark etti ama Zeynep’in üşümesi onu başka türlü düşünmeye fırsat vermedi. Arabanın içi sıcacıktı ve kızı artık gülümsüyordu. Bu şimdilik yeterliydi.

İstanbul trafiğinde ilerlerken, Ayşe aynadan şoförün gözlerini yakaladı. O gözlerde, sıradan bir Uber şoförünün sahip olması beklenmeyen derinlik vardı. Hayatın zorluklarını iyi bilen, farklı dünyalardan haberdar biri gibiydi.

Mert ise arka koltuktaki anne-kızı gözlemliyordu. Ayşe’nin elleri titriyordu; soğuktan mı, yoksa gerginlikten mi bilemiyordu. Zeynep ise oyuncak ayısıyla konuşuyor, arabadaki müziğin güzel olduğunu söylüyordu.

Araç Sultanahmet’ten çıkarak Maslak’a doğru yol alırken, üç kişinin hayatının birbirine bu kadar değineceğini hiçbiri tahmin etmiyordu.

Yağmur hala pencerelere vuruyordu ama arabanın içinde bambaşka bir hikaye başlamıştı.

Mert, Ayşe’nin profilini bir kez daha gözden geçirdi. Bu kadının hikayesi neydi? Neden bu kadar endişeliydi? Küçük kız neden ona bu kadar masumca güveniyordu?

Araba sessizce ilerliyordu; sadece yağmurun cama çarpma sesi ve Zeynep’in oyuncak ayısına fısıldadığı şarkı duyuluyordu.

Ayşe çantasından kırışık kağıt paraları sayıyordu. Artık yirmi beş lira kalmıştı. Beş lirasını az önce sokakta çay alan bir adama yardım etmek için vermişti.

“Kusura bakmayın, çok uzak değil ya,” dedi Ayşe, içindeki suçlulukla.

Mert aynada Ayşe’nin mahcup ifadesini gördü ve içi burkuldu. Bu kadın elindeki son kuruşlarla ona ödeme yapmaya çalışıyordu.

“Para konusu hiç önemli değil,” dedi Mert. “Bugün benim misafirimsiniz.”

Zeynep konuşmayı duyunca başını kaldırdı ve Mert’in yüzünü dikkatle inceledi.

“Amca, sen neden böyle güzel bir arabaya sahipsin? Uber şoförleri genelde eski arabalarla gelir.”

Ayşe kızının sorusuna utandı ama Mert gülümsedi.

“Merak etmesin abla. Zeynep’in sorusu çok akıllıca. Bazen işler göründüğü gibi değildir küçük hanım. Hayat bize sürprizler yapar.”

Zeynep bu cevabı düşünceli karşıladı.

“Sürprizler mi? İyi sürprizler mi? Kötü sürprizler mi?”

“En güzel sürprizler beklemediğin anda gelir,” dedi Mert. Sözlerinin altında saklı bir anlam vardı.

Ayşe bu konuşmayı dinlerken farklı duygular yaşıyordu. Bu adam normal bir şoför gibi konuşmuyordu. Kelime seçimi, ses tonu, hatta arabasının içi bile sıra dışıydı. Ama şimdi bunu sorgulayacak zamanı yoktu.

“Ben Ayşe,” dedi kendini tanıtma gereği hissederek. “Bu da kızım Zeynep. Bugün çok önemli bir iş görüşmesine gidiyorum.”

“Ne pozisyon için?” diye sordu Mert.

“Temizlik görevlisi,” dedi Ayşe, sesini mümkün olduğunca gururlu tutmaya çalışarak.

İnsanlar bu cevabı duyduğunda genelde farklı bakarlardı ona. Ama Mert’in yüz ifadesi değişmedi.

“Teknova büyük bir şirket,” dedi Mert dikkatli bir şekilde. “Orada çalışmak kolay değildir herhalde.”

“Zor olduğunu biliyorum,” dedi Ayşe pencereden dışarı bakarak. “Ama Zeynep için her şeyi göze alırım. O iyi bir eğitim hak ediyor. İyi bir gelecek hak ediyor. Ben ne yaşarsam yaşayayım, o farklı bir hayat kuracak.”

Zeynep annesinin sözlerini duyunca ona sarıldı.

“Anne, sen en iyi annesin. Seni çok seviyorum.”

Mert bu sahneyi gözlemlerken içinde tarif edemediği bir duygu uyandı. Bu kadın hiçbir şikayeti olmadan kızı için savaşıyordu. Onun yanında kendi hayatındaki problemler ne kadar küçük kalıyordu?

“Daha önce büyük şirketlerde çalıştınız mı?” diye sordu Mert merakla.

“Hayır,” dedi Ayşe biraz utanarak. “Hep küçük yerlerde çalıştım. Evlerde, küçük ofislerde ama çok çalışkanım. Hiç şikayet almadım. Referanslarım var.”

Araba İstanbul’un yoğun trafiğinde yavaş yavaş ilerliyordu. Mert, Ayşe’nin bu samimiyetine şaşırıyordu. Hiç tanımadığı birine hayat hikayesini bu kadar açık anlatıyordu.

“Zeynep’in babası?” diye sordu Mert. Sonra soruyu sorduğuna pişman oldu.

“Kusura bakmayın, çok özel,” dedi Ayşe sesi hafifçe titreyerek. “O aramızda değil. Zeynep doğduğunda sorumluluk almak istemedi. O zamandan beri sadece ikimiziz.”

Zeynep bu konuşmayı duyunca annesinin eline sıkıca sarıldı. Küçük yaşına rağmen annesinin üzüntüsünü hissediyordu.

Mert bu bilgiyi sindirmeye çalışıyordu. Bu kadın hem anne hem baba olmaya çalışıyor, tek başına bir çocuk büyütüyordu. Kendi hayatında ne kadar şanslı olduğunu o anda daha iyi anladı.

“Evli misiniz?” diye sordu Mert konuyu değiştirmek isterken.

“Hayır, iş çok yoğun. Özel hayat için vakit kalmıyor,” dedi Ayşe.

“Uber şoförlüğü bu kadar yorucu mu?” diye sordu Zeynep masum merakla.

Mert bu soruya nasıl cevap vereceğini bilemedi.

“Yalanına devam etmeli miydi?” diye düşündü.

“Evet, bazen çok yorucu olabiliyor,” dedi sonunda.

Ayşe Mert’in cevabında bir gariplik sezdi ama üzerine gitmedi. Herkesin kendi sırları vardı. Zaten şu anda tek derdi görüşmeye zamanında yetişmekti.

Araç Maslak’taki gökdelenlerin gölgesi altına girmeye başladı. Ayşe pencereden dev binaları görünce içinde hem heyecan hem korku hissetti.

“Teknova çok büyük bir bina,” dedi Mert dikkatli bir şekilde. “İlk defa gidiyorsunuz galiba.”

“Evet,” dedi Ayşe nefesini tutarak. “Biraz korkuyorum açıkçası. Böyle yerlerde hiç çalışmadım.”

“Korkmayın,” dedi Mert. Ses tonu beklenenden daha güven vericiydi. “Siz harika birisiniz. Bunu hissedebiliyorum.”

Ayşe bu sözlere şaşırdı. Bu adam onu daha iki saat önce tanımıştı ama sanki yıllardır tanıyormuş gibi konuşuyordu.

Zeynep pencerenin dışında yüksek binaları gözlemlerken, “Anne, burası çok büyük. Sen burada çalışırsan ben seni görebilir miyim?” diye sordu.

“Tabii ki canım,” dedi Ayşe kızının saçlarını okşayarak. “Sen benim en büyük destekçimsin.”

Mert, anne-kız arasındaki bağı gözlemlerken kendi hayatında neyin eksik olduğunu daha net anlıyordu. Para, başarı, statü… Ama böyle saf bir sevgi yoktu hayatında.

Araç Teknova binasına yaklaşırken üç insanın da kalbi farklı nedenlerle hızla atıyordu. Ayşe heyecanlı ve korkuydu. Zeynep meraklı, Mert ise içinde büyüyen tuhaf bir beklenti taşıyordu.

Bu yolculuk sona ermek üzereydi ama aralarında başlayan hikaye daha yeni başlıyordu.

Related Posts

Our Privacy policy

https://rb.goc5.com - © 2025 News