“‘Beni Bu Gece Yanında Tut,’ Diye Yalvardı — ‘Söz Veriyorum,’ Dedi Adam, Güneş Çölü Alev Alev Yakarken!”
Çöl, gün batımında alev alev yanıyordu. Ufukta güneşin son ışıkları, kumların üzerinde kızıl bir deniz gibi dalgalanıyordu. O gece, rüzgar sert ve yabaniydi; yıldızlar ise sanki her biri bir sır saklıyordu. Genç bir kadın, Lara, yorgun ve korkmuş bir halde, yalnız başına çölün ortasında ilerliyordu. Ayakları kumda iz bırakıyor, kalbi ise geçmişin acılarında kayboluyordu.
.
.
.

Bir anda, uzaklardan bir atın nal sesleri duyuldu. Lara, korkuyla arkasına baktı. Yaklaşan adam, yüzü güneşten yanmış, gözlerinde ise hem sertlik hem de sıcaklık taşıyan bir yabancıydı. Adı Emir’di. Emir, Lara’nın korkulu bakışlarına karşılık nazikçe gülümsedi.
“Yardım ister misin?” diye sordu, sesi gece kadar derindi.
Lara, gözyaşlarını tutamadan, titrek bir sesle cevap verdi:
“Beni bu gece yanında tut. Yalnızlıktan, korkudan ve karanlıktan kaçmak istiyorum. Lütfen, beni bu geceden geçir…”
Emir, bir an duraksadı. Çölün sessizliği ikisinin etrafında ağırlaştı. Sonra kararlı bir şekilde başını salladı:
“Söz veriyorum. Seni bu geceden sağ salim geçireceğim. Güneş doğana kadar yanındayım.”
İkisi birlikte, çölün ortasında ilerlemeye başladılar. Rüzgarın uğultusu, gecenin karanlığı ve bilinmeyenin korkusu onları sardı. Emir, Lara’nın yanında adım adım yürüdü, ona güven verdi. Kum fırtınası çıktığında, Lara korkuyla Emir’e sığındı. Emir, paltosunu çıkarıp onu sardı, “Korkma, buradayım,” dedi.
Gece ilerledikçe, Lara geçmişini anlattı. Kendisini terk eden ailesini, peşindeki tehlikeyi, yalnızlığını ve umutsuzluğunu… Emir ise ona kendi hikayesini anlattı; kayıplarını, hayatta kalma mücadelesini ve çölün ona öğrettiği sabrı.
Bir noktada, peşlerinde olan tehlikeli adamlar ortaya çıktı. Lara’nın peşinde olanlar, çölün sessizliğinde sinsice yaklaşırken Emir, Lara’yı korumak için cesurca karşılarına dikildi. “Bu kadın benimle,” dedi kararlı bir sesle. “Ona zarar vermek isteyen önce benimle uğraşacak!”
Kısa bir çatışma yaşandı. Emir, cesaretiyle saldırganları uzaklaştırdı. Lara, gözlerinde korku ve hayranlıkla ona baktı. Artık yalnız değildi; yanında kendisini koruyan, ona umut veren bir adam vardı.
Gece boyunca, ikisi de birbirlerine daha çok güvenmeye başladılar. Kumların üzerinde ateş yakıp baş başa oturdular. Emir, Lara’ya sıcak çay verdi, ona hayatta kalma taktiklerini öğretti. Lara ise Emir’in yanında kendini ilk kez güvende ve değerli hissetti.
Sabaha karşı, güneş çölün ufkunda alev alev yükselmeye başladı. Lara, Emir’e döndü ve minnetle gülümsedi:
“Beni bu geceden geçirdin. Artık korkmuyorum. Seninle birlikteyken, her şey mümkün.”
Emir, Lara’nın elini tuttu ve gözlerinin içine bakarak cevap verdi:
“Her geceyi birlikte aşabiliriz, yeter ki birbirimize inanalım. Seninle yeni bir gün başlıyor.”
Güneş, çölü altın rengine boyarken, Lara ve Emir yeni bir hayatın kapısını araladılar. Karanlık gece, yerini umut dolu bir sabaha bırakmıştı. Artık ikisinin de yalnızlığı yoktu; birbirlerine verdikleri söz, çölün sonsuzluğunda yankılanıyordu.
Çöl, gün batımında alev alev yanıyordu. Ufukta güneşin son ışıkları, kumların üzerinde kızıl bir deniz gibi dalgalanıyordu. O gece, rüzgar sert ve yabaniydi; yıldızlar ise sanki her biri bir sır saklıyordu. Genç bir kadın, Lara, yorgun ve korkmuş bir halde, yalnız başına çölün ortasında ilerliyordu. Ayakları kumda iz bırakıyor, kalbi ise geçmişin acılarında kayboluyordu.
Bir anda, uzaklardan bir atın nal sesleri duyuldu. Lara, korkuyla arkasına baktı. Yaklaşan adam, yüzü güneşten yanmış, gözlerinde ise hem sertlik hem de sıcaklık taşıyan bir yabancıydı. Adı Emir’di. Emir, Lara’nın korkulu bakışlarına karşılık nazikçe gülümsedi.
“Yardım ister misin?” diye sordu, sesi gece kadar derindi.
Lara, gözyaşlarını tutamadan, titrek bir sesle cevap verdi:
“Beni bu gece yanında tut. Yalnızlıktan, korkudan ve karanlıktan kaçmak istiyorum. Lütfen, beni bu geceden geçir…”
Emir, bir an duraksadı. Çölün sessizliği ikisinin etrafında ağırlaştı. Sonra kararlı bir şekilde başını salladı:
“Söz veriyorum. Seni bu geceden sağ salim geçireceğim. Güneş doğana kadar yanındayım.”
İkisi birlikte, çölün ortasında ilerlemeye başladılar. Rüzgarın uğultusu, gecenin karanlığı ve bilinmeyenin korkusu onları sardı. Emir, Lara’nın yanında adım adım yürüdü, ona güven verdi. Kum fırtınası çıktığında, Lara korkuyla Emir’e sığındı. Emir, paltosunu çıkarıp onu sardı, “Korkma, buradayım,” dedi.
Gece ilerledikçe, Lara geçmişini anlattı. Kendisini terk eden ailesini, peşindeki tehlikeyi, yalnızlığını ve umutsuzluğunu… Emir ise ona kendi hikayesini anlattı; kayıplarını, hayatta kalma mücadelesini ve çölün ona öğrettiği sabrı.
Bir noktada, peşlerinde olan tehlikeli adamlar ortaya çıktı. Lara’nın peşinde olanlar, çölün sessizliğinde sinsice yaklaşırken Emir, Lara’yı korumak için cesurca karşılarına dikildi. “Bu kadın benimle,” dedi kararlı bir sesle. “Ona zarar vermek isteyen önce benimle uğraşacak!”
Kısa bir çatışma yaşandı. Emir, cesaretiyle saldırganları uzaklaştırdı. Lara, gözlerinde korku ve hayranlıkla ona baktı. Artık yalnız değildi; yanında kendisini koruyan, ona umut veren bir adam vardı.
Gece boyunca, ikisi de birbirlerine daha çok güvenmeye başladılar. Kumların üzerinde ateş yakıp baş başa oturdular. Emir, Lara’ya sıcak çay verdi, ona hayatta kalma taktiklerini öğretti. Lara ise Emir’in yanında kendini ilk kez güvende ve değerli hissetti.
Sabaha karşı, güneş çölün ufkunda alev alev yükselmeye başladı. Lara, Emir’e döndü ve minnetle gülümsedi:
“Beni bu geceden geçirdin. Artık korkmuyorum. Seninle birlikteyken, her şey mümkün.”
Emir, Lara’nın elini tuttu ve gözlerinin içine bakarak cevap verdi:
“Her geceyi birlikte aşabiliriz, yeter ki birbirimize inanalım. Seninle yeni bir gün başlıyor.”
Güneş, çölü altın rengine boyarken, Lara ve Emir yeni bir hayatın kapısını araladılar. Karanlık gece, yerini umut dolu bir sabaha bırakmıştı. Artık ikisinin de yalnızlığı yoktu; birbirlerine verdikleri söz, çölün sonsuzluğunda yankılanıyordu.