Sessiz Asistan… ta ki denetim gerçeği ortaya çıkarana kadar

Sessiz Asistan… ta ki denetim gerçeği ortaya çıkarana kadar

Kasım ayının gri bir pazartesi sabahıydı. Elif, Yalın & Ortakları A.Ş.’nin ofisine kalbi sıkışmış halde girdiğinde pencereler kapalıydı, içeride yalnızca solgun bir ışık süzülüyordu. Yazıcıların, belgelerin ve klimaların düzenli uğultusu, ortamı bir gerilim filmine dönüştürüyordu. İnci grisi takımıyla, çerçevesiz gözlükleriyle ciddi bir hava taşıyan Elif, çoğu çalışma arkadaşı için neredeyse görünmezdi. Müdürü içinse… o sadece hep orada olan, sesi çıkmayan, şikâyet etmeyen biriydi.

Müdürü, Selçuk Arman, tok sesiyle tanınan, keskin karakterli bir adamdı. Şirkette işler asla tamamen “yolunda gitmezdi”. Finans raporları, ödeme tarihleri, teslimler… hep bir şey eksik olurdu. Ve o her defasında öfkesini Elif’ten çıkarırdı. “Elif, bu rapor yine eksik mi?”, “Neden hep son dakikada yapıyorsun?”, “Bu ne şimdi? Bahane mi bu?” diye bağırırdı. Elif başını eğer, sessizce hatayı düzeltir, ertesi gün sunar, yerine geri dönerdi. Günler, haftalar, aylar böyle geçerdi.

Kimse onun içinde büyüyen fırtınayı görmedi. Kimse, işten çıkınca döndüğü boş odada hissettiği yalnızlığı duymadı. Kimse, bir ay önce kaybettiği annesi Ayten Hanım’ın bıraktığı o kısa notu bilmedi: “Affet beni, bugün gücüm kalmadı…” Cümle orada bitmişti. Ne bir “seni seviyorum”, ne bir “merak etme”… sadece bir yorgunluk itirafıydı. Elif anlam verememişti. Güçlü bir kadın, nasıl olur da tek cümleyle veda ederdi? Her gece o kâğıdı elinde tutar, satırları okurken boğazı düğümlenirdi.

Bu sırada şirkette söylentiler dolaşıyordu: “Dış denetçiler gelecekmiş”, “Büyük ortak rahatsız olmuş”, “Ani bir denetim olabilir.” Kimse ciddiye almıyordu. Elif içinse sadece bir detaydı, geçip gidecek bir olay. Ama bir sonraki pazartesi, gölge gibi içeri denetim ekibi girdi: beş kişi, ellerinde dosyalar, her detayı süzen bakışlar. Ekibin lideri, ciddi ama dingin bakışlı genç bir kadındı: “Günaydın, ben Melis Güneş. Şeffaf Finans Denetim Ltd. adına geldik. Şirketinizin kayıtlarını ve iç süreçleri inceleyeceğiz. Ayrıca ana hissedarın temsilcisi de bizimle.” dedi. Elif kahve sunarken kalbi hızla atmaya başladı. Bu ses… neden bu kadar tanıdıktı?

Melis kısa süre sonra Elif’i özel görüşmeye çağırdı. “Elif Karaman… annen Ayten Hanım’ı tanırdım.” dedi. Sessizlik ağırlaştı. “Ben, şirketin büyük hissedarı Orhan Yalın’ın kızıyım. Annene minnettardım. Bana bir dönem çok yardımcı olmuştu. Denetimi kabul ettim ama önce seninle konuşmam gerektiğini hissettim.” Elif donakaldı. Annesiyle şirketin sahibi arasında nasıl bir bağ vardı?

Melis devam etti: “Annen bana, burada senin için ortamın zor olduğunu söylemişti. Müdürün Selçuk Bey’in senden çok şey istediğini, seninse hep sessiz kaldığını… Ama o senin sessizliğini korkaklık değil, hayatta kalma biçimi olarak görüyordu.” Elif’in gözleri doldu. O an, yıllardır kendisine bağıran adamı ilk defa farklı bir gözle gördü.

Bir hafta sonra Selçuk Arman, Melis ve ekibin karşısına çağrıldı. Denetim sonuçları ağırdı: “Departmanınızda usulsüzlükler tespit ettik,” dedi Melis. “Bazı ödemeler, bazı sözleşmeler ve raporlar eksik ya da çift kayıtlı.” Selçuk’un yüzü bembeyaz kesildi. Elif ilk defa başını kaldırdı: “Ben konuşmak istiyorum,” dedi kararlı bir sesle. “Yıllardır işimi en iyi şekilde yapmaya çalıştım. Bana bağırdınız, küçümsediniz ama hiç isyan etmedim. Bir ay önce annemin evrakları arasında sizin imzanızın bulunduğu değişmiş raporları buldum. Bana beş kez ‘çeşitli giderler’ adı altında ödemeleri gizlememi söylediniz. Neden biliyor musunuz? Çünkü ben fazla şey biliyordum. Artık sessiz asistanınız olmayacağım.”

Ortam buz kesti. Melis soğukkanlılıkla: “Bu ifadeler rapora eklenecek. Şirket yönetimi, siz soruşturma bitene kadar görevden alındınız.” dedi. Selçuk evraklarını toplayıp sustu. Elif, gücün maskesinin nasıl kırıldığını izledi.

Sonra Melis döndü ve Elif’e dedi ki: “Departmanı geçici olarak sen yöneteceksin. Annen bana, zamanı geldiğinde sana bir şans vermemi istemişti. O an bugün.” Elif’in gözyaşları süzüldü. Sessiz asistan, artık yeni bir dönemin lideriydi.

Haftalar içinde departman toparlandı, hesaplar düzeldi, saygı geri geldi. Elif artık emir almıyor, veriyordu. Ama bunu öfkeyle değil, annesinin öğrettiği adalet duygusuyla yapıyordu: “Doğru olanı yap, sesin olmasa bile.”

Bir akşam arşivde eski bir fotoğraf buldu: annesi ve Melis yan yana, arkasında şu yazı: “Sevgiyle, Melis.” Elif o an her şeyi anladı. Annesi, bu günü öngörmüştü. “Bugün gücüm kalmadı” derken, aslında “Senin gücün gelecek” demek istemişti.

O akşam, ofisin penceresinden İstanbul’un gri göğüne baktı. Bir zamanlar korkak ve sessizdi. Şimdi güçlü, kararlıydı. Annesinin sesi kulaklarında yankılandı: “Güç her zaman gürültü değildir, bazen doğru anı bekleyen bir sessizliktir.” Elif gülümsedi. Evet, o sessizlik artık konuşuyordu.

Related Posts

Our Privacy policy

https://rb.goc5.com - © 2025 News