“LÜTFEN KARDEŞİME VURMA”MİLYONER ERKEN GELDİ ÜVEY ANNENİN ÇOCUKLARINA YAPTIĞINI GÖRÜP PANİĞE KAPILDI
.
.
Kayıp Zaman – Bölüm 1: Sessiz Sabah
O sabah İstanbul’da hava alışılmadık kadar sessizdi. Sanki Boğaz bile nefesini tutmuştu. Çünkü birazdan bir evde bir baba, hayatının en büyük yalanını görecekti. Altın yıldızlı mutfağın kapısı aralıktı. İçeriden bir çocuğun ağlama sesi geliyordu. Ardından tiz bir çığlık yükseldi: “Lütfen kardeşime vurma! O daha bebek!”
Kapının eşiğinde duran adam bir an hareket edemedi. Takım elbisesinin içinde dosyalar elinden kayıp yere düştü. Gözleri karşısındaki manzaraya kilitlendi. Bir kadın elini havaya kaldırmış, altında ağlayan bir bebek ve kadının koluna sarılmış gözyaşları içinde bir küçük kız duruyordu. Adamın boğazından tek bir kelime döküldü. “Elif?”
Zaman bir anlığına dondu. O evde ne aşk kalmıştı ne huzur. Sadece korku ve sessizlik vardı.
Bölüm 2: Geçmişin Gölgesi
Bir hafta önceydi. Sarıyer’de boğaza bakan o büyük villada her şey dışarıdan kusursuz görünüyordu. Gümüş gri Mercedes sabahları kapıdan çıkıyor, akşam olunca bahçedeki ışıklar birer birer yanıyordu. Ama içeride bir şeyler eksikti. Bir ses, bir sıcaklık, bir nefes. Yani bir anne.
Tarık Karaca, 35 yaşında başarılı bir iş insanıydı. Eşini Zeynep’i 1,5 yıl önce doğum sırasında kaybetmişti. Zeynep’in gülüşü bu evin duvarlarına işlemişti ama artık sadece fotoğraflarda kalmıştı. Onun ardından Tarık, hayatını işine gömmüş, çocuklarıyla ilgilenmeyi bir bakıcıya devretmişti.
O bakıcının adı Melis’ti. Melis, Zeynep’in en yakın arkadaşıydı. Cenazede en çok ağlayan da oydu. “Bu çocuklara ben gözüm gibi bakarım,” diyen de Tarık o gün o söze inanmıştı. Belki de inanmak istemişti.
Başlarda her şey normal görünüyordu. Elif Melis’e, “Melis teyze” diyordu. Kerem de onun kucağında sakinleşiyordu. Ama zamanla o evdeki renkler solmaya başladı. Çocukların kahkahaları azaldı, oyuncaklar tozlandı. Televizyon hep sessizdi. Tarık bunu fark etti ama yorgundu. “Belki geçici bir dönemdir,” diye düşündü.
Bölüm 3: Karanlık Günler
Ama o sabah erken dönmeseydi hiçbir şeyi öğrenemeyecekti. O sabahın sessizliği Tarık’ın kalbinde yankılanmaya devam ediyordu. Ama her şey o ana gelene kadar çoktan başlamıştı. Bir yıl önce Zeynep’in yokluğundan sonra ev adeta sessiz bir müze gibiydi. Duvarlarda onun tabloları, mutfakta bıraktığı fincan, yarım kalan örgüsü. Tarık geceleri o eşyaların yanına gidip saatlerce sessizce otururdu.
Küçük Elif bazen yanına gelir, babasının dizine başını koyar, “Annem şimdi nerede baba?” diye sorardı. Tarık o an hep aynı cümleyi tekrarlardı. “Annen yıldızların orada. Elif bizi izliyor.” Ama bir yıldız ne kadar parlak olursa olsun, boşluk karanlıkta büyüyordu.
Tam o dönemde Melis sık sık ziyarete gelmeye başlamıştı. Elif’le oynuyor, Kerem’i kucağında gezdiriyor, evin sessizliğini bir nebze olsun dağıtıyordu. Zeynep’in yokluğunu bilen herkes, “Ne iyi etmişsin Tarık Bey, yalnız kalma,” diyordu. Tarık da bu cümleye tutundu. Yalnız kalmak istememişti ama farkında olmadan yalnızlığını kötülükle dolduruyordu.

Bölüm 4: Değişen İlişkiler
Aylar geçti. Melis’in davranışları yavaş yavaş değişmeye başladı. Artık Melis teyze değil, anne diye çağrılmak istiyordu. Elif istemediğinde yüzü asılıyor, “Annen seni terk etti,” diye fısıldıyordu. Bazen Elif bu cümleyi anlamasa da ses tonundaki sertliği hissediyordu. O yüzden babasının yanında hep sessizdi. Hep gülümsüyordu ama Tarık işe gider gitmez evin havası değişiyordu.
Melis, Kerem ağladığında başını iki eliyle tutup bağırıyordu. “Yeter artık sus be çocuk.” Bazen kapıyı vuruyor, bazen oyuncağı yere fırlatıyordu. Elif o anlarda kardeşinin önüne geçip, “Ben bakarım, lütfen ona bağırma,” diyordu.
Evde kamera sistemi vardı aslında ama Melis, odaları düzenlerken bazılarını arıza yapmış gibi göstermişti. Tarık akşamları görüntüleri kontrol ettiğinde, mutfak, salon, koridor hiçbiri hareket yoktu. Yalnızca sessizlik, oysa sessizlik bazen en yüksek çığlıktı.
Bölüm 5: Korkunun Sesi
Bir akşam Tarık eve geldiğinde Elif’in kollarında küçük morluklar fark etti. “Ne oldu kızım? Bir yere mi çarptın?” Elif hemen ellerini arkasına sakladı. “Hayır baba, sadece düştüm.” Melis mutfaktan çıkıp gülümseyerek söze girdi. “Evet, ben de gördüm. Merdivenden inerken dengesini kaybetti. Neyse ki ben hemen tuttum.”
Tarık o an inanmakla sorgulamak arasında kaldı. Çünkü Melis o kadar sakin, o kadar kontrollü görünüyordu ki yalan söylediğine inanmak istemedi. Ama Elif’in gözlerinde o an bir şey vardı. Söyleyemediği ama anlatmak isteyen bir şey. O geceden sonra Tarık uyuyamadı. Bir baba olarak kalbiyle aklı arasında sıkışmıştı.
Zeynep’in ölümünden sonra ilk defa bir şüphe yıl titredi. Bir yandan her şeyi Melis’e emanet ettim. “O asla zarar vermez,” diyordu. Bir yandan da “ya Elif bana her şeyi söyleyemiyorsa,” diye fısıldıyordu içindeki ses. O ses birkaç gün sonra onu kurtaracaktı ama henüz bilmiyordu.
Bölüm 6: Kırılma Noktası
O hafta boyunca Tarık kendini işe veremedi. Toplantılarda dikkati dağınık, önündeki dosyaları defalarca okuyordu. Ama aklında hep aynı soru dönüp duruyordu. Bir akşamüstü telefonuna gelen bir arama her şeyi değiştirdi. Arayan Elif’in anaokulundaki öğretmeni Seda Hanımdı.
“Tarık Bey merhaba. Umarım rahatsız etmiyorum.”
“Estağfurullah. Buyurun Seda Hanım. Bir problem mi var aslında?”
“Elif bugün sınıfta bir şey söyledi. Belki çocukça bir şeydir ama paylaşmak istedim.”
“Ne dedi?” Öğretmenin sesi bir an duraksadı. “Resim etkinliği sırasında bebek ağladığında ışıkları kapatıyorum. O zaman Melis kızmıyor,” dedi. Tarık’ın kalbi bir an durdu. Koltukta dikeldi. Eli istemsizce masaya vurdu. “Ne demek istiyorsun?”
Aynı gün Tarık eve döndüğünde ev sessizdi. Melis salonda oturmuş, elinde bir dergiyle gülümsüyordu. Tarık masaya oturdu. Her zamanki gibi gazetesini açtı ama gözleri harflerin üzerinde gezmiyordu. Sadece izliyordu. Melis’in yüzünde yapay bir sakinlik vardı. “Bugün erken çıktın,” dedi.
“Evet,” diye yanıtladı Tarık sakin bir sesle. “Ofiste yoğun gün.” O sırada Kerem ağlamaya başladı. Elif hemen sandalyesinden kalkıp kardeşine koştu. Ama Tarık Melis’in yüzündeki o bir saniyelik donmayı gördü. Bir an için kadının gözleri sertleşti, dudakları gerildi. Sonra birden gülümseyip, “Tamam tatlım, ben hallederim,” dedi.
Tarık o an kararını verdi. Artık bu evde hiçbir şey tesadüf olmayacaktı. O gün işe gitmedi. Arabasıyla sahile indi. Bir süre denizi izledi. Sonra telefonunu çıkarıp avukat Nermin Hanım’ı aradı.
Bölüm 7: Adaletin Peşinde
Kadın Zeynep’in ölümünden sonra işlemlerle ilgilenen aile dostuydu. “Tarık Bey, sesiniz kötü geliyor. Bir şey mi oldu?” Tarık derin bir nefes aldı. “Evet, çocuklar tehlikede olabilir.”
Sessiz kalmak istemiyorum. Nermin Hanım’ın sesi ciddileşti. “Anlatın bana.” Tarık olanları birer birer anlattı. Elif’in morluklarını, öğretmenle konuşmasını, kameradaki kayıtları. Nermin sessizce dinledi.
Sonunda sadece şunu söyledi: “Bu bir aile içi istismar vakası. Delil çok güçlü ama dikkatli olmanız gerekiyor.” Tarık derin bir nefes aldı. “Ben delilleri polise götürmek istiyorum.”
“Yapacağız ama önce çocukları koruma altına almalıyız. Siz izin verirseniz Sosyal Hizmetler ve Çocuk Şube ile temasa geçeceğim.” Tarık başını salladı. “Yapın ne gerekiyorsa.”
Akşam eve döndüğünde Melis’in yüzündeki ifade değişmişti. Soğuk bir farkındalık vardı. Sanki bir şeylerin yerinden oynadığını hissetmişti. Tarık’a sert bir bakış attı. “Sen bugün işe gitmedin değil mi?”
“Evet,” dedi Tarık sakin bir sesle. “Bazen dinlenmek lazım.” Melis gözlerini kısıp yaklaştı. “Beni mi izliyorsun Tarık?”
O an Tarık’ın kalbinde bir kıvılcım çaktı. Kadın bilmeden kendini ele veriyordu. Tarık gözlerini kaçırmadı. “Ben sadece evimde ne olup bittiğini bilmek istiyorum.”
Bölüm 8: Savaş Başlıyor
Melis’in sesi yükseldi. “Bana güvenmiyor musun? Ben senin çocuklarına baktım. Senin karının yokluğunu ben doldurdum.” Bu cümle Tarık’ı yerinden etti. Zeynep’in adını o şekilde duymak içini yaktı.
“Zeynep’in yerini kimse doldurmadı,” dedi. Sesi bu kez sertti. “Ve çocuklar benim çocuklarım senin değil.” Melis’in yüzündeki makyajın altından öfke taştı.
“Senin çocukların mı? Ben olmasam aç kalırlardı.” Elif koridorda durmuş, sessizce ağlıyordu. Tarık onu görünce sesini alçalttı. “Yeter artık Melis. Bugün burada kimseye bağırılmayacak.”
Kadın sessizleşti ama gözlerindeki nefret ilk kez bu kadar netti. “Peki Tarık,” dedi dişlerinin arasından. “Sen istedin.” O gece Tarık çocukların odasında bekledi. Melis’in kapısı kapalıydı. Ev sessizdi ama Tarık biliyordu. Fırtına henüz başlamıştı.
Bölüm 9: Hesaplaşma
Bilgisayarında kayıtların yedeğini aldı. Bir kopyayı USB’ye yükledi. Yarın sabah her şey resmi olacaktı ama Melis, onun o kayıtları izlediğini fark ettiğinde savaş daha yeni başlayacaktı. O sabah güneş doğduğunda Tarık artık eski Tarık değildi. Bir gecede yüzüne yılların yorgunluğu çökmüştü.
Aynada kendi gözlerine baktığında orada korkudan çok öfke vardı. Ama bu öfke bağıran bir öfke değildi. Buz gibi kontrollü, plan yapan bir öfkeydi. Elif kahvaltı masasındaydı. Önünde bir bardak süt, yanında yarısı yenmiş bir tost. Melis mutfakta kahvesini karıştırıyordu.
Tarık masaya oturdu. Her zamanki gibi gazetesini açtı ama gözleri harflerin üzerinde gezmiyordu. Sadece izliyordu. Melis’in yüzünde yapay bir sakinlik vardı. “Bugün erken çıktın,” dedi.
Bölüm 10: Kırılma Anı
“Evet,” diye yanıtladı Tarık sakin bir sesle. “Ofiste yoğun gün.” O sırada Kerem ağlamaya başladı. Elif hemen sandalyesinden kalkıp kardeşine koştu. Ama Tarık Melis’in yüzündeki o bir saniyelik donmayı gördü. Bir an için kadının gözleri sertleşti, dudakları gerildi.
Sonra birden gülümseyip, “Tamam tatlım, ben hallederim,” dedi. Tarık o an kararını verdi. Artık bu evde hiçbir şey tesadüf olmayacaktı. O gün işe gitmedi. Arabasıyla sahile indi. Bir süre denizi izledi.
Sonra telefonunu çıkarıp avukat Nermin Hanım’ı aradı. Kadın Zeynep’in ölümünden sonra işlemlerle ilgilenen aile dostuydu. “Tarık Bey, sesiniz kötü geliyor. Bir şey mi oldu?” Tarık derin bir nefes aldı. “Evet, çocuklar tehlikede olabilir.”
Bölüm 11: Adaletin Peşinde
Sessiz kalmak istemiyorum. Nermin Hanım’ın sesi ciddileşti. “Anlatın bana.” Tarık olanları birer birer anlattı. Elif’in morluklarını, öğretmenle konuşmasını, kameradaki kayıtları. Nermin sessizce dinledi.
Sonunda sadece şunu söyledi: “Bu bir aile içi istismar vakası. Delil çok güçlü ama dikkatli olmanız gerekiyor.” Tarık derin bir nefes aldı. “Ben delilleri polise götürmek istiyorum.”
“Yapacağız ama önce çocukları koruma altına almalıyız. Siz izin verirseniz Sosyal Hizmetler ve Çocuk Şube ile temasa geçeceğim.” Tarık başını salladı. “Yapın ne gerekiyorsa.”
Bölüm 12: Korkunun Gölgesi
Akşam eve döndüğünde Melis’in yüzündeki ifade değişmişti. Soğuk bir farkındalık vardı. Sanki bir şeylerin yerinden oynadığını hissetmişti. Tarık’a sert bir bakış attı. “Sen bugün işe gitmedin değil mi?”
“Evet,” dedi Tarık sakin bir sesle. “Bazen dinlenmek lazım.” Melis gözlerini kısıp yaklaştı. “Beni mi izliyorsun Tarık?”
O an Tarık’ın kalbinde bir kıvılcım çaktı. Kadın bilmeden kendini ele veriyordu. Tarık gözlerini kaçırmadı. “Ben sadece evimde ne olup bittiğini bilmek istiyorum.”
Bölüm 13: Savaş Başlıyor
Melis’in sesi yükseldi. “Bana güvenmiyor musun? Ben senin çocuklarına baktım. Senin karının yokluğunu ben doldurdum.” Bu cümle Tarık’ı yerinden etti. Zeynep’in adını o şekilde duymak içini yaktı.
“Zeynep’in yerini kimse doldurmadı,” dedi. Sesi bu kez sertti. “Ve çocuklar benim çocuklarım senin değil.” Melis’in yüzündeki makyajın altından öfke taştı.
“Senin çocukların mı? Ben olmasam aç kalırlardı.” Elif koridorda durmuş, sessizce ağlıyordu. Tarık onu görünce sesini alçalttı. “Yeter artık Melis. Bugün burada kimseye bağırılmayacak.”
Kadın sessizleşti ama gözlerindeki nefret ilk kez bu kadar netti. “Peki Tarık,” dedi dişlerinin arasından. “Sen istedin.” O gece Tarık çocukların odasında bekledi. Melis’in kapısı kapalıydı. Ev sessizdi ama Tarık biliyordu. Fırtına henüz başlamıştı.
Bölüm 14: Hesaplaşma
Bilgisayarında kayıtların yedeğini aldı. Bir kopyayı USB’ye yükledi. Yarın sabah her şey resmi olacaktı ama Melis, onun o kayıtları izlediğini fark ettiğinde savaş daha yeni başlayacaktı. O sabah güneş doğduğunda Tarık artık eski Tarık değildi. Bir gecede yüzüne yılların yorgunluğu çökmüştü.
Aynada kendi gözlerine baktığında orada korkudan çok öfke vardı. Ama bu öfke bağıran bir öfke değildi. Buz gibi kontrollü, plan yapan bir öfkeydi. Elif kahvaltı masasındaydı. Önünde bir bardak süt, yanında yarısı yenmiş bir tost. Melis mutfakta kahvesini karıştırıyordu.
Tarık masaya oturdu. Her zamanki gibi gazetesini açtı ama gözleri harflerin üzerinde gezmiyordu. Sadece izliyordu. Melis’in yüzünde yapay bir sakinlik vardı. “Bugün erken çıktın,” dedi.
“Evet,” diye yanıtladı Tarık sakin bir sesle. “Ofiste yoğun gün.” O sırada Kerem ağlamaya başladı. Elif hemen sandalyesinden kalkıp kardeşine koştu. Ama Tarık Melis’in yüzündeki o bir saniyelik donmayı gördü. Bir an için kadının gözleri sertleşti, dudakları gerildi.
Sonra birden gülümseyip, “Tamam tatlım, ben hallederim,” dedi. Tarık o an kararını verdi. Artık bu evde hiçbir şey tesadüf olmayacaktı. O gün işe gitmedi. Arabasıyla sahile indi. Bir süre denizi izledi.
Bölüm 15: Adaletin Peşinde
Sonra telefonunu çıkarıp avukat Nermin Hanım’ı aradı. Kadın Zeynep’in ölümünden sonra işlemlerle ilgilenen aile dostuydu. “Tarık Bey, sesiniz kötü geliyor. Bir şey mi oldu?” Tarık derin bir nefes aldı. “Evet, çocuklar tehlikede olabilir.”
Sessiz kalmak istemiyorum. Nermin Hanım’ın sesi ciddileşti. “Anlatın bana.” Tarık olanları birer birer anlattı. Elif’in morluklarını, öğretmenle konuşmasını, kameradaki kayıtları. Nermin sessizce dinledi.
Sonunda sadece şunu söyledi: “Bu bir aile içi istismar vakası. Delil çok güçlü ama dikkatli olmanız gerekiyor.” Tarık derin bir nefes aldı. “Ben delilleri polise götürmek istiyorum.”
“Yapacağız ama önce çocukları koruma altına almalıyız. Siz izin verirseniz Sosyal Hizmetler ve Çocuk Şube ile temasa geçeceğim.” Tarık başını salladı. “Yapın ne gerekiyorsa.”
Bölüm 16: Korkunun Gölgesi
Akşam eve döndüğünde Melis’in yüzündeki ifade değişmişti. Soğuk bir farkındalık vardı. Sanki bir şeylerin yerinden oynadığını hissetmişti. Tarık’a sert bir bakış attı. “Sen bugün işe gitmedin değil mi?”
“Evet,” dedi Tarık sakin bir sesle. “Bazen dinlenmek lazım.” Melis gözlerini kısıp yaklaştı. “Beni mi izliyorsun Tarık?”
O an Tarık’ın kalbinde bir kıvılcım çaktı. Kadın bilmeden kendini ele veriyordu. Tarık gözlerini kaçırmadı. “Ben sadece evimde ne olup bittiğini bilmek istiyorum.”
Bölüm 17: Savaş Başlıyor
Melis’in sesi yükseldi. “Bana güvenmiyor musun? Ben senin çocuklarına baktım. Senin karının yokluğunu ben doldurdum.” Bu cümle Tarık’ı yerinden etti. Zeynep’in adını o şekilde duymak içini yaktı.
“Zeynep’in yerini kimse doldurmadı,” dedi. Sesi bu kez sertti. “Ve çocuklar benim çocuklarım senin değil.” Melis’in yüzündeki makyajın altından öfke taştı.
“Senin çocukların mı? Ben olmasam aç kalırlardı.” Elif koridorda durmuş, sessizce ağlıyordu. Tarık onu görünce sesini alçalttı. “Yeter artık Melis. Bugün burada kimseye bağırılmayacak.”
Kadın sessizleşti ama gözlerindeki nefret ilk kez bu kadar netti. “Peki Tarık,” dedi dişlerinin arasından. “Sen istedin.” O gece Tarık çocukların odasında bekledi. Melis’in kapısı kapalıydı. Ev sessizdi ama Tarık biliyordu. Fırtına henüz başlamıştı.
Bölüm 18: Hesaplaşma
Bilgisayarında kayıtların yedeğini aldı. Bir kopyayı USB’ye yükledi. Yarın sabah her şey resmi olacaktı ama Melis, onun o kayıtları izlediğini fark ettiğinde savaş daha yeni başlayacaktı. O sabah güneş doğduğunda Tarık artık eski Tarık değildi. Bir gecede yüzüne yılların yorgunluğu çökmüştü.
Aynada kendi gözlerine baktığında orada korkudan çok öfke vardı. Ama bu öfke bağıran bir öfke değildi. Buz gibi kontrollü, plan yapan bir öfkeydi. Elif kahvaltı masasındaydı. Önünde bir bardak süt, yanında yarısı yenmiş bir tost. Melis mutfakta kahvesini karıştırıyordu.
Tarık masaya oturdu. Her zamanki gibi gazetesini açtı ama gözleri harflerin üzerinde gezmiyordu. Sadece izliyordu. Melis’in yüzünde yapay bir sakinlik vardı. “Bugün erken çıktın,” dedi.
Bölüm 19: Kırılma Anı
“Evet,” diye yanıtladı Tarık sakin bir sesle. “Ofiste yoğun gün.” O sırada Kerem ağlamaya başladı. Elif hemen sandalyesinden kalkıp kardeşine koştu. Ama Tarık Melis’in yüzündeki o bir saniyelik donmayı gördü. Bir an için kadının gözleri sertleşti, dudakları gerildi.
Sonra birden gülümseyip, “Tamam tatlım, ben hallederim,” dedi. Tarık o an kararını verdi. Artık bu evde hiçbir şey tesadüf olmayacaktı. O gün işe gitmedi. Arabasıyla sahile indi. Bir süre denizi izledi.
Bölüm 20: Adaletin Peşinde
Sonra telefonunu çıkarıp avukat Nermin Hanım’ı aradı. Kadın Zeynep’in ölümünden sonra işlemlerle ilgilenen aile dostuydu. “Tarık Bey, sesiniz kötü geliyor. Bir şey mi oldu?” Tarık derin bir nefes aldı. “Evet, çocuklar tehlikede olabilir.”
Sessiz kalmak istemiyorum. Nermin Hanım’ın sesi ciddileşti. “Anlatın bana.” Tarık olanları birer birer anlattı. Elif’in morluklarını, öğretmenle konuşmasını, kameradaki kayıtları. Nermin sessizce dinledi.
Sonunda sadece şunu söyledi: “Bu bir aile içi istismar vakası. Delil çok güçlü ama dikkatli olmanız gerekiyor.” Tarık derin bir nefes aldı. “Ben delilleri polise götürmek istiyorum.”
“Yapacağız ama önce çocukları koruma altına almalıyız. Siz izin verirseniz Sosyal Hizmetler ve Çocuk Şube ile temasa geçeceğim.” Tarık başını salladı. “Yapın ne gerekiyorsa.”
Bölüm 21: Korkunun Gölgesi
Akşam eve döndüğünde Melis’in yüzündeki ifade değişmişti. Soğuk bir farkındalık vardı. Sanki bir şeylerin yerinden oynadığını hissetmişti. Tarık’a sert bir bakış attı. “Sen bugün işe gitmedin değil mi?”
“Evet,” dedi Tarık sakin bir sesle. “Bazen dinlenmek lazım.” Melis gözlerini kısıp yaklaştı. “Beni mi izliyorsun Tarık?”
O an Tarık’ın kalbinde bir kıvılcım çaktı. Kadın bilmeden kendini ele veriyordu. Tarık gözlerini kaçırmadı. “Ben sadece evimde ne olup bittiğini bilmek istiyorum.”
Bölüm 22: Savaş Başlıyor
Melis’in sesi yükseldi. “Bana güvenmiyor musun? Ben senin çocuklarına baktım. Senin karının yokluğunu ben doldurdum.” Bu cümle Tarık’ı yerinden etti. Zeynep’in adını o şekilde duymak içini yaktı.
“Zeynep’in yerini kimse doldurmadı,” dedi. Sesi bu kez sertti. “Ve çocuklar benim çocuklarım senin değil.” Melis’in yüzündeki makyajın altından öfke taştı.
“Senin çocukların mı? Ben olmasam aç kalırlardı.” Elif koridorda durmuş, sessizce ağlıyordu. Tarık onu görünce sesini alçalttı. “Yeter artık Melis. Bugün burada kimseye bağırılmayacak.”
Kadın sessizleşti ama gözlerindeki nefret ilk kez bu kadar netti. “Peki Tarık,” dedi dişlerinin arasından. “Sen istedin.” O gece Tarık çocukların odasında bekledi. Melis’in kapısı kapalıydı. Ev sessizdi ama Tarık biliyordu. Fırtına henüz başlamıştı.
Bölüm 23: Hesaplaşma
Bilgisayarında kayıtların yedeğini aldı. Bir kopyayı USB’ye yükledi. Yarın sabah her şey resmi olacaktı ama Melis, onun o kayıtları izlediğini fark ettiğinde savaş daha yeni başlayacaktı. O sabah güneş doğduğunda Tarık artık eski Tarık değildi. Bir gecede yüzüne yılların yorgunluğu çökmüştü.
Aynada kendi gözlerine baktığında orada korkudan çok öfke vardı. Ama bu öfke bağıran bir öfke değildi. Buz gibi kontrollü, plan yapan bir öfkeydi. Elif kahvaltı masasındaydı. Önünde bir bardak süt, yanında yarısı yenmiş bir tost. Melis mutfakta kahvesini karıştırıyordu.
Tarık masaya oturdu. Her zamanki gibi gazetesini açtı ama gözleri harflerin üzerinde gezmiyordu. Sadece izliyordu. Melis’in yüzünde yapay bir sakinlik vardı. “Bugün erken çıktın,” dedi.
“Evet,” diye yanıtladı Tarık sakin bir sesle. “Ofiste yoğun gün.” O sırada Kerem ağlamaya başladı. Elif hemen sandalyesinden kalkıp kardeşine koştu. Ama Tarık Melis’in yüzündeki o bir saniyelik donmayı gördü. Bir an için kadının gözleri sertleşti, dudakları gerildi.
Sonra birden gülümseyip, “Tamam tatlım, ben hallederim,” dedi. Tarık o an kararını verdi. Artık bu evde hiçbir şey tesadüf olmayacaktı. O gün işe gitmedi. Arabasıyla sahile indi. Bir süre denizi izledi.
Bölüm 24: Adaletin Peşinde
Sonra telefonunu çıkarıp avukat Nermin Hanım’ı aradı. Kadın Zeynep’in ölümünden sonra işlemlerle ilgilenen aile dostuydu. “Tarık Bey, sesiniz kötü geliyor. Bir şey mi oldu?” Tarık derin bir nefes aldı. “Evet, çocuklar tehlikede olabilir.”
Sessiz kalmak istemiyorum. Nermin Hanım’ın sesi ciddileşti. “Anlatın bana.” Tarık olanları birer birer anlattı. Elif’in morluklarını, öğretmenle konuşmasını, kameradaki kayıtları. Nermin sessizce dinledi.
Sonunda sadece şunu söyledi: “Bu bir aile içi istismar vakası. Delil çok güçlü ama dikkatli olmanız gerekiyor.” Tarık derin bir nefes aldı. “Ben delilleri polise götürmek istiyorum.”
“Yapacağız ama önce çocukları koruma altına almalıyız. Siz izin verirseniz Sosyal Hizmetler ve Çocuk Şube ile temasa geçeceğim.” Tarık başını salladı. “Yapın ne gerekiyorsa.”
Bölüm 25: Korkunun Gölgesi
Akşam eve döndüğünde Melis’in yüzündeki ifade değişmişti. Soğuk bir farkındalık vardı. Sanki bir şeylerin yerinden oynadığını hissetmişti. Tarık’a sert bir bakış attı. “Sen bugün işe gitmedin değil mi?”
“Evet,” dedi Tarık sakin bir sesle. “Bazen dinlenmek lazım.” Melis gözlerini kısıp yaklaştı. “Beni mi izliyorsun Tarık?”
O an Tarık’ın kalbinde bir kıvılcım çaktı. Kadın bilmeden kendini ele veriyordu. Tarık gözlerini kaçırmadı. “Ben sadece evimde ne olup bittiğini bilmek istiyorum.”
Bölüm 26: Savaş Başlıyor
Melis’in sesi yükseldi. “Bana güvenmiyor musun? Ben senin çocuklarına baktım. Senin karının yokluğunu ben doldurdum.” Bu cümle Tarık’ı yerinden etti. Zeynep’in adını o şekilde duymak içini yaktı.
“Zeynep’in yerini kimse doldurmadı,” dedi. Sesi bu kez sertti. “Ve çocuklar benim çocuklarım senin değil.” Melis’in yüzündeki makyajın altından öfke taştı.
“Senin çocukların mı? Ben olmasam aç kalırlardı.” Elif koridorda durmuş, sessizce ağlıyordu. Tarık onu görünce sesini alçalttı. “Yeter artık Melis. Bugün burada kimseye bağırılmayacak.”
Kadın sessizleşti ama gözlerindeki nefret ilk kez bu kadar netti. “Peki Tarık,” dedi dişlerinin arasından. “Sen istedin.” O gece Tarık çocukların odasında bekledi. Melis’in kapısı kapalıydı. Ev sessizdi ama Tarık biliyordu. Fırtına henüz başlamıştı.
Bölüm 27: Hesaplaşma
Bilgisayarında kayıtların yedeğini aldı. Bir kopyayı USB’ye yükledi. Yarın sabah her şey resmi olacaktı ama Melis, onun o kayıtları izlediğini fark ettiğinde savaş daha yeni başlayacaktı. O sabah güneş doğduğunda Tarık artık eski Tarık değildi. Bir gecede yüzüne yılların yorgunluğu çökmüştü.
Aynada kendi gözlerine baktığında orada korkudan çok öfke vardı. Ama bu öfke bağıran bir öfke değildi. Buz gibi kontrollü, plan yapan bir öfkeydi. Elif kahvaltı masasındaydı. Önünde bir bardak süt, yanında yarısı yenmiş bir tost. Melis mutfakta kahvesini karıştırıyordu.
Tarık masaya oturdu. Her zamanki gibi gazetesini açtı ama gözleri harflerin üzerinde gezmiyordu. Sadece izliyordu. Melis’in yüzünde yapay bir sakinlik vardı. “Bugün erken çıktın,” dedi.
“Evet,” diye yanıtladı Tarık sakin bir sesle. “Ofiste yoğun gün.” O sırada Kerem ağlamaya başladı. Elif hemen sandalyesinden kalkıp kardeşine koştu. Ama Tarık Melis’in yüzündeki o bir saniyelik donmayı gördü. Bir an için kadının gözleri sertleşti, dudakları gerildi.
Sonra birden gülümseyip, “Tamam tatlım, ben hallederim,” dedi. Tarık o an kararını verdi. Artık bu evde hiçbir şey tesadüf olmayacaktı. O gün işe gitmedi. Arabasıyla sahile indi. Bir süre denizi izledi.
Bölüm 28: Adaletin Peşinde
Sonra telefonunu çıkarıp avukat Nermin Hanım’ı aradı. Kadın Zeynep’in ölümünden sonra işlemlerle ilgilenen aile dostuydu. “Tarık Bey, sesiniz kötü geliyor. Bir şey mi oldu?” Tarık derin bir nefes aldı. “Evet, çocuklar tehlikede olabilir.”
Sessiz kalmak istemiyorum. Nermin Hanım’ın sesi ciddileşti. “Anlatın bana.” Tarık olanları birer birer anlattı. Elif’in morluklarını, öğretmenle konuşmasını, kameradaki kayıtları. Nermin sessizce dinledi.
Sonunda sadece şunu söyledi: “Bu bir aile içi istismar vakası. Delil çok güçlü ama dikkatli olmanız gerekiyor.” Tarık derin bir nefes aldı. “Ben delilleri polise götürmek istiyorum.”
“Yapacağız ama önce çocukları koruma altına almalıyız. Siz izin verirseniz Sosyal Hizmetler ve Çocuk Şube ile temasa geçeceğim.” Tarık başını salladı. “Yapın ne gerekiyorsa.”
Bölüm 29: Korkunun Gölgesi
Akşam eve döndüğünde Melis’in yüzündeki ifade değişmişti. Soğuk bir farkındalık vardı. Sanki bir şeylerin yerinden oynadığını hissetmişti. Tarık’a sert bir bakış attı. “Sen bugün işe gitmedin değil mi?”
“Evet,” dedi Tarık sakin bir sesle. “Bazen dinlenmek lazım.” Melis gözlerini kısıp yaklaştı. “Beni mi izliyorsun Tarık?”
O an Tarık’ın kalbinde bir kıvılcım çaktı. Kadın bilmeden kendini ele veriyordu. Tarık gözlerini kaçırmadı. “Ben sadece evimde ne olup bittiğini bilmek istiyorum.”
Bölüm 30: Savaş Başlıyor
Melis’in sesi yükseldi. “Bana güvenmiyor musun? Ben senin çocuklarına baktım. Senin karının yokluğunu ben doldurdum.” Bu cümle Tarık’ı yerinden etti. Zeynep’in adını o şekilde duymak içini yaktı.
“Zeynep’in yerini kimse doldurmadı,” dedi. Sesi bu kez sertti. “Ve çocuklar benim çocuklarım senin değil.” Melis’in yüzündeki makyajın altından öfke taştı.
“Senin çocukların mı? Ben olmasam aç kalırlardı.” Elif koridorda durmuş, sessizce ağlıyordu. Tarık onu görünce sesini alçalttı. “Yeter artık Melis. Bugün burada kimseye bağırılmayacak.”
Kadın sessizleşti ama gözlerindeki nefret ilk kez bu kadar netti. “Peki Tarık,” dedi dişlerinin arasından. “Sen istedin.” O gece Tarık çocukların odasında bekledi. Melis’in kapısı kapalıydı. Ev sessizdi ama Tarık biliyordu. Fırtına henüz başlamıştı.
Bölüm 31: Hesaplaşma
Bilgisayarında kayıtların yedeğini aldı. Bir kopyayı USB’ye yükledi. Yarın sabah her şey resmi olacaktı ama Melis, onun o kayıtları izlediğini fark ettiğinde savaş daha yeni başlayacaktı. O sabah güneş doğduğunda Tarık artık eski Tarık değildi. Bir gecede yüzüne yılların yorgunluğu çökmüştü.
Aynada kendi gözlerine baktığında orada korkudan çok öfke vardı. Ama bu öfke bağıran bir öfke değildi. Buz gibi kontrollü, plan yapan bir öfkeydi. Elif kahvaltı masasındaydı. Önünde bir bardak süt, yanında yarısı yenmiş bir tost. Melis mutfakta kahvesini karıştırıyordu.
Tarık masaya oturdu. Her zamanki gibi gazetesini açtı ama gözleri harflerin üzerinde gezmiyordu. Sadece izliyordu. Melis’in yüzünde yapay bir sakinlik vardı. “Bugün erken çıktın,” dedi.
“Evet,” diye yanıtladı Tarık sakin bir sesle. “Ofiste yoğun gün.” O sırada Kerem ağlamaya başladı. Elif hemen sandalyesinden kalkıp kardeşine koştu. Ama Tarık Melis’in yüzündeki o bir saniyelik donmayı gördü. Bir an için kadının gözleri sertleşti, dudakları gerildi.
Sonra birden gülümseyip, “Tamam tatlım, ben hallederim,” dedi. Tarık o an kararını verdi. Artık bu evde hiçbir şey tesadüf olmayacaktı. O gün işe gitmedi. Arabasıyla sahile indi. Bir süre denizi izledi.
Bölüm 32: Adaletin Peşinde
Sonra telefonunu çıkarıp avukat Nermin Hanım’ı aradı. Kadın Zeynep’in ölümünden sonra işlemlerle ilgilenen aile dostuydu. “Tarık Bey, sesiniz kötü geliyor. Bir şey mi oldu?” Tarık derin bir nefes aldı. “Evet, çocuklar tehlikede olabilir.”
Sessiz kalmak istemiyorum. Nermin Hanım’ın sesi ciddileşti. “Anlatın bana.” Tarık olanları birer birer anlattı. Elif’in morluklarını, öğretmenle konuşmasını, kameradaki kayıtları. Nermin sessizce dinledi.
Sonunda sadece şunu söyledi: “Bu bir aile içi istismar vakası. Delil çok güçlü ama dikkatli olmanız gerekiyor.” Tarık derin bir nefes aldı. “Ben delilleri polise götürmek istiyorum.”
“Yapacağız ama önce çocukları koruma altına almalıyız. Siz izin verirseniz Sosyal Hizmetler ve Çocuk Şube ile temasa geçeceğim.” Tarık başını salladı. “Yapın ne gerekiyorsa.”
Bölüm 33: Korkunun Gölgesi
Akşam eve döndüğünde Melis’in yüzündeki ifade değişmişti. Soğuk bir farkındalık vardı. Sanki bir şeylerin yerinden oynadığını hissetmişti. Tarık’a sert bir bakış attı. “Sen bugün işe gitmedin değil mi?”
“Evet,” dedi Tarık sakin bir sesle. “Bazen dinlenmek lazım.” Melis gözlerini kısıp yaklaştı. “Beni mi izliyorsun Tarık?”
O an Tarık’ın kalbinde bir kıvılcım çaktı. Kadın bilmeden kendini ele veriyordu. Tarık gözlerini kaçırmadı. “Ben sadece evimde ne olup bittiğini bilmek istiyorum.”
Bölüm 34: Savaş Başlıyor
Melis’in sesi yükseldi. “Bana güvenmiyor musun? Ben senin çocuklarına baktım. Senin karının yokluğunu ben doldurdum.” Bu cümle Tarık’ı yerinden etti. Zeynep’in adını o şekilde duymak içini yaktı.
“Zeynep’in yerini kimse doldurmadı,” dedi.