Emekli Albay’ın Oğlu Dövüldü, Kimse Görmedi. Ve Foça’nın Timsahları Uyandı!

Emekli Albay’ın Oğlu Dövüldü, Kimse Görmedi. Ve Foça’nın Timsahları Uyandı!

.

Bölüm 1: Sessiz Av

Ege’nin suları, her zaman Yüzbaşı Bora’nın evi olmuştu. Yüzbaşı Bora, Deniz Kuvvetleri’nin en deneyimli kurtarma ve su altı savunma (SAS) dalgıçlarından biriydi. Otuzlu yaşlarının ortasında, güneşin ve tuzun yaktığı cildi, çelik gibi sinirleri ve keskin, gri gözleriyle, suyun altındaki dünyanın efendisi gibiydi.

O gün, görev, Çeşme açıklarında, yaklaşık 40 metre derinlikteki tarihi bir batığın enkazında rutin bir incelemeydi. Batık, Birinci Dünya Savaşı’ndan kalma, Osmanlı İmparatorluğu’na ait bir nakliye gemisiydi.

Bora, dalış eşi Başçavuş Deniz ile birlikte, suyun altında sessizce ilerliyordu. Sadece regülatörlerinden çıkan hava kabarcıklarının sesi, suyun derinliklerindeki o ürkütücü sessizliği bozuyordu. Görüş mesafesi, Ege için alışılmadık derecede netti; yaklaşık 15 metre.

Batığın enkazı, zamanın ve denizin acımasızlığına rağmen hala heybetli duruyordu. Bora, el fenerinin ışığını, geminin güvertesine doğru yönlendirdi. Yosunlar ve deniz canlıları, gemiyi adeta bir su altı bahçesine dönüştürmüştü.

Deniz, el işaretleriyle, geminin ambarına girmeyi teklif etti. Ambar, genellikle enkazın en tehlikeli, ancak en iyi korunmuş eşyaları barındıran kısmıydı. Bora, onayladı.

Ambarın içine süzüldüklerinde, hava akımı değişti. İçerideki karanlık, dışarıdaki mavilikten daha yoğundu. Fener ışığı, eski ahşap kasaları ve paslanmış metal eşyaları aydınlatıyordu.

Bora, ambarın en dip köşesinde, diğer eşyalardan farklı, modern görünümlü bir nesne fark etti. Dikdörtgen şeklinde, siyah, metal bir kutuydu. Kutunun üzerinde, ne bir işaret, ne bir yosun, ne de bir deniz canlısı vardı. Sanki birkaç hafta önce oraya bırakılmış gibiydi.

Türkmenistanda mukaddes Remezan aýy başlandy - YouTube

Deniz, şaşkınlıkla Bora’ya baktı. Bu, 100 yıllık bir batıkta bulunmaması gereken bir şeydi.

Bora, kutuya yaklaştı. Kutunun köşeleri yuvarlatılmıştı ve bir zamanlar parlak olan metal yüzeyi, şimdi mat bir renge bürünmüştü. Kutunun kapağı, karmaşık bir mekanizmayla mühürlenmişti.

Bora, eldivenli parmaklarıyla kutuyu yokladı. Kutunun ağırlığı, içinde değerli bir şeyler olduğunu gösteriyordu.

Görevi, batık enkazını incelemekti, modern bir nesneyi değil. Ancak, askeri içgüdüleri, bu kutunun, sadece sıradan bir kaçakçılık malı olmadığını söylüyordu.

Deniz, el işaretleriyle, kutuyu alıp yüzeye çıkmayı önerdi. Bora, tereddüt etmeden onayladı. Kutuyu, özel bir kaldırma torbasına yerleştirdiler ve yavaşça, dekompresyon kurallarına uyarak yüzeye doğru tırmanmaya başladılar.

Bölüm 2: Kutunun İçindeki Hayalet

Yüzeye çıktıklarında, Bora ve Deniz, kutuyu hemen kurtarma gemisinin güvertesine çıkardılar. Gemideki komutanları, Yüzbaşı Alp, kutuyu gördüğünde kaşlarını çattı.

“Bu da ne, Bora? Batıkta ne arıyordunuz?”

“Komutanım, geminin ambarında bulduk. Batıkla ilgisi yok. Sanırım yeni bir şey.”

Yüzbaşı Alp, kutuyu inceledi. “Bu, askeri bir mühür gibi görünüyor. Derhal karargâha bildirmeliyiz.”

Kutu, Tugay Komutanlığı’na sevk edildi. Bora ve Deniz, ifade vermek üzere karargâha çağrıldılar.

Kutunun açılması, özel bir laboratuvarda, yüksek güvenlik önlemleri altında gerçekleştirildi. Bora, kutunun açılma anına tanıklık etmek için oradaydı.

Mekanizma, titiz bir çalışmanın ardından açıldı. Kutunun içinden, deniz suyundan tamamen korunmuş, üç ana nesne çıktı:

    Paslanmış bir tabanca: Eski, ancak bakımlı bir Alman yapımı Luger P08.
    Bir mühürlü zarf: Zarf, kalın bir muşamba ile kaplanmış ve üzerinde, Osmanlıca harflerle yazılmış, silik bir mühür vardı.
    Küçük, deri kaplı bir defter: Defter, zamanın yıpratıcılığına rağmen hala sağlamdı.

Mühürlü zarf, hemen açıldı. İçinden, erken Cumhuriyet dönemine ait, resmi bir belge çıktı. Belge, o dönemin Dışişleri Bakanlığı’na ait bir antetli kağıda yazılmıştı ve içeriği, Bora’nın kanını dondurdu.

Belge, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş yıllarında, bazı üst düzey askeri ve siyasi figürlerin, ülkenin stratejik deniz haritalarını ve savunma planlarını, yabancı bir güce sattığını iddia ediyordu. Belgenin altında, o dönemin Deniz Kuvvetleri Komutanı’nın imzası vardı. Ancak imza, resmi kayıtlardaki imzadan farklıydı.

Deri kaplı defter ise, bir günlük gibiydi. İlk sayfada, el yazısıyla, Arap harfleriyle Türkçe bir not vardı: “Hainlerin Defteri.”

Defterin içeriği, belgedeki iddiaları detaylandırıyordu. Bu, sadece bir yolsuzluk değil, aynı zamanda ulusal güvenliği tehlikeye atan, büyük bir ihanetti.

Bora, odadaki herkesin yüzüne baktı. Komutanlar, subaylar, laboratuvar görevlileri… Herkesin yüzünde, şok ve dehşet vardı.

Ancak, Komutanı Tuğamiral Selim Bey’in yüzünde, şoktan çok, endişe vardı.

“Bu belgeler, burada kalacak,” dedi Tuğamiral Selim, sesi buz gibiydi. “Bunlar, ulusal güvenliğimiz için hassas bilgilerdir. Tarihi gerçekliği kanıtlanana kadar, hiçbir yere sızmayacak.”

Bora, komutanının bu tavrından rahatsız oldu. “Komutanım, bu, bir ihanet. Eğer bu doğruysa, o dönemin tüm tarihi yeniden yazılmalı.”

“Senin görevin, bulmak ve rapor etmek, Yüzbaşı. Yargılamak değil. Bu belgeler, ordunun onurunu lekeleyebilir. Sessiz kalacaksın. Bu, bir emirdir.”

Tuğamiral Selim’in gözlerindeki keskin uyarı, Bora’ya, bu kutunun sadece geçmişin sırlarını değil, aynı zamanda bugünün de kirli çamaşırlarını ortaya çıkardığını hissettirdi.

Bölüm 3: Şüphe Tohumları

Bora, karargâhtan ayrıldıktan sonra, komutanının emrine uymakta zorlandı. Bir asker olarak, emirlere itaat etmek zorundaydı. Ama bir vatansever olarak, bu ihanetin üzerinin örtülmesine izin veremezdi.

O gece, Bora, defterin ve belgenin kopyalarını gizlice almayı başardı. Yıllarca süren SAS eğitimi, ona, karargâhın güvenlik sistemlerindeki zayıf noktaları öğretmişti.

Defteri ve belgeyi incelediğinde, şüpheleri daha da arttı. Belgedeki imza, Tuğamiral Selim’in kendi el yazısıyla şaşırtıcı derecede benziyordu. Bu, bir tesadüf müydü? Yoksa Tuğamiral Selim, o hainlerin soyundan mı geliyordu?

Bora, defterdeki notları çözmeye başladı. Notlar, bir subay tarafından tutulmuştu ve ihanet ağının tüm detaylarını içeriyordu. Subay, ihaneti durdurmaya çalışmış, ancak başarısız olmuş ve belgeleri, gemi batmadan hemen önce, suya dayanıklı kutuya koyarak batığa bırakmıştı.

Defterin son sayfasında, subayın, ihaneti planlayanların isimlerini ifşa eden bir notu vardı. İsimler, o dönemin en güçlü ailelerine aitti.

Bora, bu ailelerin günümüzdeki temsilcilerini araştırmaya başladı. Kısa sürede, bu ailelerin, Türkiye’nin en büyük holdinglerini, medya kuruluşlarını ve siyasi partilerini kontrol ettiğini fark etti.

Ve en önemlisi, Tuğamiral Selim’in, bu ailelerden biriyle yakın bağları vardı.

Bora, şimdi bir ikilemle karşı karşıyaydı: Ya emirlere uyup, ordunun onurunu korumak adına bu ihanetin üzerini örtecek, ya da askeri disiplini hiçe sayıp, gerçeği ortaya çıkaracaktı.

Bir asker, yeminine sadık kalmalıydı. Ve Bora’nın yemini, vatanına ve milletineydi.

Bölüm 4: Kaçış ve İfşa

Bora, kararını verdi. Gerçeği ortaya çıkaracaktı. Ancak, bunu yapmadan önce, Tuğamiral Selim’in bir sonraki hamlesini öğrenmeliydi.

Karargâha döndü ve komutanının ofisine gizlice girdi. Masasının üzerindeki not defterinde, Selim’in, o günkü telefon görüşmelerinin notlarını buldu.

Notlarda, Bora’nın adının geçtiği bir cümle vardı: “Bora, tehlike. Kutuyu imha etmeden önce onu susturun.”

Bora, yakalandığını anladı. Tuğamiral Selim, sadece belgeleri değil, aynı zamanda Bora’yı da ortadan kaldırmak istiyordu.

Hemen karargâhtan kaçtı. Peşine, Tugay’ın en iyi askerleri takılmıştı. Bora, şimdi bir kaçaktı.

İlk işi, güvendiği tek kişiyi, Başçavuş Deniz’i aramak oldu. Deniz, Bora’nın dürüstlüğüne ve vatanseverliğine inanıyordu.

Deniz, Bora’ya yardım etmeyi kabul etti. Birlikte, belgelerin kopyalarını, uluslararası bir gazetecilik kuruluşuna sızdırmayı planladılar.

Ancak, Tuğamiral Selim, çok hızlıydı. Bora’nın sivil hayatındaki tüm iletişim kanalları kesilmişti.

Bora, son çare olarak, deniz yolunu kullandı. Bir SAS komandosu olarak, su, onun en büyük avantajıydı.

Küçük bir balıkçı teknesi çaldılar ve Ege’nin hırçın sularına açıldılar. Arkalarında, Deniz Kuvvetleri’ne ait devriye botları vardı.

Kovalamaca, nefes kesiciydi. Bora, yıllarca edindiği denizcilik bilgisiyle, devriye botlarını atlattı.

Sonunda, uluslararası sulara ulaştılar. Orada, daha önce ayarladıkları, gazetecilik kuruluşuna ait bir yat onları bekliyordu.

Bora, yata çıktığında, defteri ve belgeyi gazetecilere teslim etti.

“Bu, sadece bir hikaye değil,” dedi Bora. “Bu, bir ihanet. Ve bu ihanetin kökleri, hala çok derinlerde.”

Gazeteciler, belgeleri inceledikten sonra, olayın ciddiyetini anladılar. Haber, anında tüm dünyaya yayıldı.

Bölüm 5: Adaletin Derinlikleri

Bora’nın sızdırdığı belgeler, Türkiye’de büyük bir siyasi krize neden oldu. Tuğamiral Selim ve onunla bağlantılı olan aileler, soruşturma altına alındı.

Tuğamiral Selim, görevden alındı ve askeri mahkemeye sevk edildi.

Bora, yurt dışında, siyasi sığınma talebinde bulundu. Bir kahraman mı, yoksa bir hain mi olduğu konusunda, kamuoyu ikiye bölünmüştü.

Ancak, Bora’nın vicdanı rahattı. O, sadece yeminine sadık kalmıştı.

Bir yıl sonra, Tuğamiral Selim ve diğer hainler, yargılandı ve cezalandırıldı. Yargılama sırasında, Selim’in, o hainlerin soyundan geldiği ve atalarının adını temize çıkarmak için belgeleri imha etmeye çalıştığı ortaya çıktı.

Bora, ülkesine geri döndü. Askeri mahkeme, onu, emirlere itaatsizlikten suçlu buldu, ancak vatanseverlik saikiyle hareket ettiği için cezasını erteledi. Bora, üniformasını çıkarmak zorunda kaldı.

Ancak, Bora, artık sadece bir eski asker değildi. O, ulusal bir kahramandı.

O gün, Bora, Ege’nin kıyısında, denize bakıyordu. Su, her zamanki gibi mavisini koruyordu.

Başçavuş Deniz, yanına geldi. “Ne düşünüyorsun, Yüzbaşım?”

“Artık Yüzbaşı değilim, Deniz.”

“Benim için her zaman Yüzbaşı’sın. Sen, ordunun onurunu kurtardın.”

Bora, gülümsedi. “Ben, sadece bir dalgıçtım. Görevim, derinliklerdeki sırları ortaya çıkarmaktı.”

Bora, yeni bir hayata başlıyordu. Ancak, o biliyordu ki, vatan sevgisi, üniformayla sınırlı değildi. Ve derinliklerdeki sırlar, her zaman bir gün yüzeye çıkacaktı.

Related Posts

Our Privacy policy

https://rb.goc5.com - © 2025 News