Evsiz kadın çocuğu yangından kurtardı. Dakikalar sonra, Milyoner CEO onu aramaya geldi…

Evsiz kadın çocuğu yangından kurtardı. Dakikalar sonra, Milyoner CEO onu aramaya geldi…

.
.

Görünmez Kahraman: Zeynep’in Hikayesi

Sabahın erken saatleriydi. Ankara’nın Çankaya ilçesindeki Tunalı Hilmi Caddesi, henüz uyanmaya başlamıştı. Lüks arabalar yavaş yavaş park yerlerinden ayrılırken, apartmanların pencerelerinden yansıyan güneş ışıkları şehre altın sarısı bir parıltı yayıyordu. Şehrin kalbi, yeni bir güne hazırlanıyordu.

Zeynep Kaya, Arjantin Caddesi köşesindeki soğuk beton zemine yaslanmış, etrafı izliyordu. İki yıldır bu sokaklarda yaşıyordu. Eskiden hemşireydi ama artık kimse bunu bilmiyordu. İnsanlar sadece dış görünüşe bakar, yıpranmış montu, dağınık saçları ve yorgun gözlerindeki çaresizliği görürdü. Ama o sabah, içinde bir şeyler değişmek üzereydi.

Blok 47’nin 4. katından ince gri dumanlar yükselmeye başlamıştı. Zeynep bunu ilk fark eden kişiydi. Kalbi hızla atmaya başladı. Hemşirelik yıllarından kalan içgüdüleri harekete geçti. “Yangın!” diye bağırdı, ama sesi sabahın sessizliğinde kayboldu.

Duman gittikçe koyulaşıyor, alevler pencere camlarından dışarıya taşmaya başlamıştı. Apartmanın alt katlarından çıkan insanlar panik içinde sokağa dökülmüştü. Yaşlı kadınlar ağlıyor, erkekler itfaiyeyi arıyordu. Zeynep, kalabalığın içinde bir şeylerin eksik olduğunu hissetti. Gözleri binayı tarıyor, her pencereyi kontrol ediyordu. Sonra 4. katın sol penceresinde küçük bir gölge gördü: cam arkasında hareket eden minik bir siluet.

Milyoner, hizmetçisini partide küçük düşürdü... ama ailesini iflastan  kurtaran çeki o imzaladı. - YouTube

“Orada bir çocuk var!” diye haykırdı kalabalığa doğru koşarak. Fakat kimse onu dinlemiyordu. Evsiz bir kadının sözlerine kim inanırdı ki?

Zeynep duraksadı. İki seçeneği vardı: güvenli mesafede kalmak ya da yanıcı bir binaya girip tanımadığı bir çocuğu kurtarmaya çalışmak. Eski hayatında böyle durumlarla karşılaştığında ne yapardı? Hemşire olarak insanları kurtarmak için eğitilmişti. Peki şimdi kaybedecek neyi vardı?

“Hey, nereye gidiyorsun?” diye bağırdı Cemil Usta, binanın bekçisi. “İçeri girme, tehlikeli!” Ama Zeynep çoktan koşmaya başlamıştı.

Apartmanın ana kapısından içeri daldı. Merdivenlerde duman yoğunlaşıyor, gözleri yanmaya başlıyordu. Montunu koluna bastırdı, nefes almaya çalışarak yukarı tırmandı. Birinci kat, ikinci kat, üçüncü kat… Her adımda duman daha da yoğunlaşıyor, akciğerleri yanıyordu. Ama durmuyordu. O küçük gölgeye doğru yaklaşıyordu.

Dördüncü kata vardığında sıcaklık dayanılmaz hale gelmişti. Sol taraftaki dairenin kapısı aralıktı. İçeriden gelen ışık, alevlerin dansını gösteriyordu.

“Küçük prenses, neredesin?” diye seslendi Türkçe, sesi öksürük nöbetleri arasında çıkıyordu.

Sessizlik sadece alevlerin çıtırtısı ve uzaktan gelen sirenlerin sesiyle doluydu. Zeynep daireye girdi. Salon yanıyordu ama yatak odaları henüz alevler tarafından sarılmamıştı. Sistematik olarak arama yapmaya başladı. Tıpkı hastanede acil durumlarla karşılaştığında yaptığı gibi.

Sonra onu duydu. Hafif bir hıçkırık sesi, yatak odasının köşesindeki kar yolunun altından geliyordu. Zeynep dizlerinin üstüne çöktü ve baktı. Orada, kar yolunun altına sıkışmış küçük bir kız çocuğu vardı. Titrek gözlerle ona bakıyordu. Altı yaşlarında, kumral saçlı, korkudan dona kalmıştı.

“Merhaba güzelim,” dedi Zeynep, sesini sakinleştirmeye çalışarak. “Ben seni kurtarmaya geldim. Hiç hayatında güvenliğini riske atıp doğru olanı yapmak arasında seçim yapmak zorunda kaldın mı?”

Küçük kızın gözleri korkuyla doluydu. Zeynep ona uzandı. Sesi mümkün olduğunca yumuşaktı.

“Adın ne güzelim?”

“Elif,” dedi kız sesi titreyerek. “Annem nerede?”

Zeynep’in kalbi sıkıştı. O anda geçmişin yankıları zihninde belirdi: hastanedeki acil servis vardiyaları, küçük hastaları sakinleştirme yolları, kriz anlarında nasıl soğukkanlı kalınacağı… “Eski ben,” diye düşündü. “Hayatım mahvolmadan önceki ben. Ama şimdi bu önemli değil. Önemli olan Elif’ti.”

“Sen güvendesin şimdi, küçük prenses,” dedi Türkçe, elini çocuğa uzatarak. “Seninle birlikte buradan çıkacağız.”

Elif tereddüt etti. Zeynep’in elini tuttu. Küçük parmakları soğuk ve titrekti. Zeynep onu kar yolunun altından çıkardı ve kucağına aldı. Çocuk beklenenden daha ağırdı ama Zeynep kararlıydı.

Yatak odasından çıktıklarında durum daha da kötüleşmişti. Alevler salonu tamamen kaplamıştı. Çıkış yolu kapanmıştı.

“Nasıl çıkacağız?” dedi Elif, küçük sesinde paniği gizleyemeyerek.

Zeynep odaya geri döndü, pencereye koştu. Dışarıda itfaiye araçları park etmişti. İtfaiyeciler merdivenlerini uzatıyor, kalabalık çığlık atıyordu. Dördüncü kat çok yüksekti ama başka seçenek yoktu.

Pencereyi açtı. Soğuk hava yüzüne çarptı. Akciğerlerine temiz nefes aldırdı. Aşağıdan sesler yükseldi.

“Orada birisi var. İtfaiye merdivenini uzatın. Çabuk olun!”

Zeynep Elif’e döndü. Çocuğun gözleri kocaman açılmıştı.

“Bak güzelim,” dedi. “Şimdi küçük bir macera yaşayacağız. Tıpkı masallardaki prensesler gibi.”

“Korkuyorum,” dedi Elif.

“Korkmak normal. Ben de korkuyorum ama cesur insanlar korktukları zaman ne yapar biliyor musun?”

Elif kafasını salladı.

“El ele tutuşup birlikte güçlü olurlar.”

İtfaiye merdiveni pencereye ulaştı. İtfaiyeci Zeynep’e seslendi:

“Önce çocuğu verin.”

Zeynep Elif’i pencere kenarına götürdü. Çocuk sıkıca ona sarıldı.

“İstemiyorum. Yanında kalmak istiyorum,” diye ağladı.

Elif’e, “Beni dinle küçük prenses. Bu itfaiyeci amca seni güvenli yere götürecek. Ben hemen arkandan geliyorum. Söz veriyorum,” dedi.

Zeynep çocuğu itfaiyeciye uzattı. Eller güvenli bir şekilde Elif’i yakaladı. Çocuk aşağı indirilirken Zeynep’e son kez baktı.

“Adın ne?” diye sordu Elif, sesi uzaklaşırken.

Zeynep duraksadı. Kimdi o? Evsiz Zeynep mi yoksa bu küçük kızı kurtaran kahraman mı?

“Zeynep,” dedi sonunda. “Benim adım Zeynep.”

Pencere kenarına çıktı. Aşağıda kalabalık toplanmıştı. İnsanlar ona bakıyor, merak ediyordu.

“Kimdi bu kadın? Nereden gelmişti? Neden böyle bir riske girmişti?”

İtfaiyeci ona elini uzattı. Zeynep merdivene adım attı. Her basamakta hayatının parçaları gözlerinin önünden geçti: hemşirelik okulu, evlilik, boşanma, işini kaybetmesi, sokaklara düşmesi…

Ve şimdi bu an, bu tek an için kim olduğu önemli değildi. Sadece yaptığı önemliydi.

Yere ayak bastığında kalabalık alkışlamaya başladı. Ama Zeynep alkışları duymuyordu. Gözleri Elif’i arıyordu.

Çocuk ambulansın yanında duruyordu. Sağlıklı görünüyordu. Elif ona koştu ve kollarına sarıldı.

“Teşekkür ederim Zeynep abla,” dedi küçük sesiyle.

O anda Zeynep bir şey fark etti. İki yıldır ilk kez kendini görünmez hissetmiyordu.

Cemil Usta merak doluydu.

“Kim olduğunuzu öğrenebilir miyim? İsim, adres. Bu cesaret kaydedilmeli.”

Zeynep duraksadı. “Adres mi? Hangi adresi verebilirdi? Park bankının koordinatlarını mı?”

Bu kahramanın kimliği sır olarak kalacak mıydı?

Kalabalık daha da meraklandı. Cemil Usta ısrar ediyordu.

“Hanım lütfen. Bu apartmanda yaşayan çocuğu kurtardınız. En azından teşekkür etmek istiyoruz.”

Zeynep çevresine baktı. Lüks giyimli komşular, temiz takım elbiseleri, pahalı saatler, makyajlı kadınlar hepsi ona bakıyordu, değerlendiriyordu. Yıpranmış montu, dağınık saçları, kirli elleri gözler önündeydi.

“Ben sadece yardım etmek istedim,” diye mırıldandı.

“Ama nerede oturuyorsunuz?” diye sordu orta yaşlı bir kadın, sesinde gizli bir şüphe vardı.

Zeynep’in ağzı kurudu. Nasıl açıklayabilirdi? İki yıldır farklı park bankları arasında gidip geldiğini, gece ATM’nin sıcaklığından faydalandığını, yağmurlu günlerde otobüs duraklarında barındığını?

Tam o sırada uzaktan gelen bir arabanın sesi duyuldu. Beyaz Range Rover hızla sokağa girdi. Arabadan uzun boylu, takım elbiseli bir adam çıktı. Yüzü endişe ve korkuyla buruşmuştu.

“Elif, Elif’im nerede?” diye bağırdı.

Kalabalığın arasından geçerken çocuk babasını gördü ve koşarak ona sarıldı.

“Baba, baba yangın çıktı ama Zeynep abla beni kurtardı.”

Adam kızını sıkıca kucakladı, gözlerinde yaşlar belirdi. Sonra kafasını kaldırdı ve etrafı taradı.

“Zeynep kim? Kızımı kurtaran kişi kim?”

Cemil Usta Zeynep’i işaret etti.

“İşte oradaki hanımefendi. Kaan Bey hayatı pahasına 4. kata çıktı. Kızınızı kurtardı.”

Kaan Yılmaz, Zeynep’e döndü. İlk bakışta şaşırdı. Beklediği kişi bu değildi. Kurtuluş hikayelerinde genellikle güçlü erkekler, itfaiyeciler ya da güvenlik görevlileri rol alırdı. Karşısında duran kırsal, çaresiz görünen kadın ise… Ama Elif’in sözleri aklına geldi: “Zeynep abla beni kurtardı.”

Kaan, Zeynep’e yaklaştı.

“Ben Kaan Yılmaz, Elif’in babası. Size nasıl teşekkür edeceğimi bilmiyorum.”

Zeynep başını eğdi.

“Gerek yok. Herkes aynısını yapardı.”

“Hayır,” dedi Kaan, sesinde kararlılık vardı. “Herkes yapmaz. Sen yaptın.”

Duraksadı, etrafındaki kalabalığa baktı.

“Peki sen burada mı yaşıyorsun?”

Soru havada asılı kaldı. Kalabalık sessizce cevabı bekliyordu. Zeynep’in yüzü kızardı. Elleri titremeye başladı.

“Ben aslında…” Sesi kırıldı. “Sabit bir adresim yok.”

Kalabalıkta bir kımıldanma oldu. Fısıltılar başladı.

“Evsiz mi yani? Sokakta mı yaşıyor? Nasıl olur?”

Zeynep utançtan yere bakıyordu. İşte buydu. Gerçek yüzü ortaya çıkmıştı. Kahramanlığın büyüsü bozulmuştu. Artık sadece sokaklarda yaşayan bir kadındı. Acınan, küçümsenecek biriydi.

Kaan sessizce onu inceliyordu. Zihninde hızla hesaplar yapıyordu. Bu kadın kızı için hayatını riske atmıştı. Neden? Ne bekliyordu karşılığında? Para mı? Şöhret mi?

“Neden bunu yaptın?” diye sordu sonunda.

Zeynep başını kaldırdı. Gözlerinde ilk kez bir parıltı belirdi.

“Çünkü o bir çocuktu. Yardıma ihtiyacı vardı. Ben de yardım edebildim. Başka bir nedeni olması gerekiyor mu?”

O cevap Kaan’ı derinden etkiledi. Hayatında tanıştığı insanların çoğu bir şey karşılığında hareket ederdi. İş teklifleri, sosyal çıkarlar, network kurma… Herkesin bir ajandası vardı. Ama bu kadının gözlerinde sadece samimiyet vardı.

Elif babasının kolunu çekiştirdi.

“Baba, Zeynep ablaya teşekkür etmeli değil miyiz?”

Kaan kızına baktı. Sonra tekrar Zeynep’e döndü.

“Elbette kızım. Tabii ki etmeliyiz. Ama nasıl teşekkür edilir? Nasıl teşekkür edilir hayat kurtaran birine? Özellikle de toplum tarafından görünmez sayılan birine?”

Zeynep sessizce kalabalıktan uzaklaşmaya başladı. Görevini tamamlamıştı. Artık gidebilirdi.

Ama Kaan’ın aklında daha çok soru vardı. Daha çok merak. Zeynep kaybolmuştu. Kaan etrafına baktığında onu bir daha göremeyeceğini anladı. Sanki hiç orada bulunmamış gibi şehrin kalabalığına karışıp gitmişti.

Related Posts

Our Privacy policy

https://rb.goc5.com - © 2025 News