18 yaşında, bakireyken, üç çocuklu bir dul ile evlendi… Olanlar herkesi dehşete düşürdü

18 yaşında, bakireyken, üç çocuklu bir dul ile evlendi… Olanlar herkesi dehşete düşürdü

.
.

Bozkırın Gülü: Amanda’nın Hikayesi

Arizona’nın bozkırında, 1871 yılının yazı, güneşin acımasız sıcaklığıyla çatıları kavuruyor, uzak dağların siluetleri sıcakta titreşiyordu. Bu topraklarda hayat kolay verilmezdi. Her damlası için savaşmak gerekirdi. Tozlu ana caddede atlılar dört nala gidiyor, saloon önünde sarhoş kovboylar bağrışıyor, kasabanın saygın vatandaşları ise yanlarından olabildiğince hızlı geçmeye çalışıyordu. Bu kasaba, sert kuralları olan, kaderin insanları şekillendirdiği bir yerdi.

Amanda Lozon, 18 yaşında genç bir kızdı. Siyah saçlarını sıkı bir topuz yapmış, basit mavi elbisesini adeta bir zırh gibi taşıyordu. Arabadan indiğinde, geleceği evini incelerken dudakları titriyordu. Amanda’nın babası Jonathan Lozon, kumarda büyük borçlar biriktirmişti. Borçlarını ödeyebilmek için kızını, üç çocuklu dul Harry Willer’e adeta rehin olarak vermişti. Harry, 42 yaşında, bölgenin en zengin çiftliklerinden birinin sahibiydi. Ancak bu zenginlik, Harry’nin kalbindeki boşluğu dolduramıyordu. Karısı Elizabeth’i üç yıl önce veremden kaybetmişti ve bu kayıp, adamın ruhunda derin bir yara bırakmıştı.

Amanda, Willer çiftliğinin verandasında Harry’nin üç çocuğuyla tanıştığında işinin kolay olmayacağını anlamıştı. 15 yaşındaki Michael, babası gibi uzun ve zayıf bir gençti. Bakışları soğuk bir direnişi yansıtıyordu. 12 yaşındaki Olivia, küçük ellerini yumruk yapmış, yabancı kadını küçümseyen gözlerle izliyordu. En küçükleri, 7 yaşındaki Tommy ise annesinin ürkütücü bir benzeriydi. Sessizce bozkırı izliyor, elinde babasının ona yaptığı oyma ahşap bir atı tutuyordu.

Evlilik bir iş anlaşmasından başka bir şey değildi. Amanda’nın düğünü, kasabanın kenarındaki küçük ahşap kilisede gerçekleşti. Rahip monoton bir sesle töreni yönetirken, Amanda “Evet” dediğinde içinde bir şeyin kesin olarak öldüğünü hissetti. Parmakındaki ince altın yüzük, şimdiye kadar taşıdığı her şeyden daha ağır görünüyordu. Ancak kaderi mühürlenmişti.

Evliliğin ilk gecesi Amanda, yatakta titreyerek bekledi. Ancak Harry, o gece yatak odasında görünmedi. İkinci gece de tarım binasında uyudu. Üçüncü gece Amanda cesaretini toplayarak koridora çıktı ve Harry’yi duvara yaslanmış, elinde merhum eşinin fotoğrafıyla buldu. Adamın gözleri yaşlarla doluydu. Bu sessiz anda aralarında söylenmemiş bir anlaşma doğdu. Harry, Amanda’dan evlilik haklarını talep etmedi. Amanda bu jesti bir lütuf mu yoksa bir red mi olduğunu anlayamadan odasına döndü.

İlk haftalar Amanda için zordu. Çocuklar sürekli onun çabalarını sabote ediyordu. Olivia kahvesine tuz koyuyor, Michael temiz zemini çamurla kirletiyordu. Tommy ise Amanda’yı görmezden geliyor, sürekli ahırda saklanıyordu. Sıcak bir Ağustos sabahı, Harry kasabaya erzak almaya gittiğinde Amanda, mutfakta hıçkırarak ağlıyordu. Yalnızlık ve reddedilmenin ağırlığı genç kızın ruhunu kırmıştı. Ancak o gün Olivia, mutfağa girip Amanda’ya annesinin her pazar karamelli kek yaptığını söyledi. Bu söz, Amanda’nın çocukların kalbine giden ilk ince patikayı bulmasını sağladı.

Amanda, o öğleden sonra mutfağa girip karamelli kek yapmayı denedi. Daha önce hiç yapmamıştı ama Olivia’nın annesinden kalan anısını yaşatmak için çalıştı. Harry eve döndüğünde ev karamel kokusuyla dolmuştu. Olivia teşekkür etmedi ama akşam masayı topladı. Bu, Amanda için küçük bir zaferdi.

Sonbahar geldiğinde Tommy yüksek ateşle uyandı. Doktor çiftliğe ancak üç gün sonra gelebilecekti. Amanda, çocuğun başından ayrılmadı. Alnındaki kompresi değiştirdi, çatlamış dudaklarını nemlendirdi ve ona annesinden öğrendiği eski şarkıları söyledi. İkinci gece Tommy, yarı uykusunda Amanda’ya “Anne” dedi. Amanda, çocuğun kendisine değil, merhum annesine seslendiğini biliyordu. Ancak bu söz, evin atmosferini değiştirdi. Tommy iyileştiğinde artık Amanda’ya sırtını dönmüyordu. Sabahları hazırladığı yulaf lapasını kabul ediyor, bazen önlüğünün kenarını tutuyordu.

Michael ise hala Amanda’ya karşı direniyordu. Bir gece, sarhoş bir şekilde eve döndüğünde Amanda, onun yaralarını tedavi etti. Michael, “Neden bunu yapıyorsun? Asla bizim annemiz olmayacaksın,” dediğinde Amanda, “Olmak istemiyorum. Ama buradayım ve hiçbir yere gitmiyorum,” diye cevap verdi. Bu sözler, Michael’ın Amanda’ya olan bakışını değiştirdi. O günden sonra kahvaltıda Amanda’nın yanına oturdu ve artık kasten zemini kirletmiyordu.

Kış geldiğinde çiftlik karla kaplandı. Amanda, konserve yapmayı, ekmek pişirmeyi ve kış akşamlarında iplik eğirmeyi öğrendi. Ev, aile hayatının küçük sesleriyle doldu. Harry, her akşam Amanda’ya küçük oyma hayvanlar veriyordu. Bu hediyeler, Amanda’nın kalbinde özel bir yer edindi. Noel arifesinde Harry, Amanda’ya oymalı bir madalyon verdi. İçinde ince bir şekilde oyulmuş bir gül vardı. “Bozkırın gülü en dayanıklı bitkidir,” dedi Harry. “Tıpkı senin gibi Amanda.”

O gece, Harry Amanda’nın kapısını çaldı. İkisi bütün gece konuştu. Geçmişlerini, korkularını ve hayallerini paylaştılar. Şafakta Harry, Amanda’nın alnını öptü ve odasına döndü. Ama o gece aralarındaki bağ sonsuza dek değişmişti.

İlkbahar geldiğinde Amanda, bir bebek beklediğini duyurdu. Bu haber, evde farklı tepkilere neden oldu. Olivia, Amanda’nın elini sıktı. Tommy heyecanla zıplıyordu. Michael ise saatlerce ortadan kayboldu. Döndüğünde kendi yaptığı bir beşiği getiriyordu. “Babam bitirmeme yardım etti,” dedi utangaç bir şekilde. Beşik, meşeden yapılmıştı ve ince bir şekilde cilalanmıştı.

Yaz boyunca çiftlik gelişti. Harry evi genişletti, hayvan sayısı arttı. Çocuklar, Amanda’yı artık bir yabancı olarak görmüyordu. Olivia, Amanda’dan ekmek yapmayı öğrenmişti. Tommy, her sabah taze yumurta topluyor ve Amanda onu çağırdığında saklanmıyordu. Michael ise çiftlikte Harry’nin sağ kolu olmuştu. Bazen Amanda’nın büyüyen karnını okşuyor ve doğmamış kardeşine fısıldıyordu.

Zamanı geldiğinde, küçük James Willer dünyaya gözlerini açtı. Komşular kutlamaya geldi, yemek ve iyi dilekler getirdiler. Ev, kahkaha, şarkılar ve mutlulukla doldu. Şerif, Harry’ye dönüp, “Bu zorunlu evlilikten aşk doğacağına hiç inanmazdım,” dedi. Harry, gökyüzünü kızıla boyayan güneşi izlerken, “Zorlama aşkı yaratmadı. Ama Amanda’nın zorlamaya karşı duruşu, güven ve saygıyı getirdi. Aşk ancak sonra geldi,” diye cevap verdi.

.

Related Posts

Our Privacy policy

https://rb.goc5.com - © 2025 News