“Kadından Komutan Olmaz” Dediler! Genelkurmay Başkanı Babası Gelince Ne Oldu?
.
.
KADIN KOMUTANIN YOLU: ELİF’İN DEVRİMİ
1. BÖLÜM: GÖLGELER ARASINDA
Ankara’nın soğuk bir sonbahar sabahıydı. Ilgaz Dağlarının eteklerinde, özel kuvvetlerin eğitim üssünde bir hareketlilik vardı. Bordo berelilerin eğitim alanı, askeri disiplinin ve sessizliğin hüküm sürdüğü bir yerdi. Herkesin gözleri bir kadında toplanmıştı: Üsteğmen Elif Kara.
Elif, 26 yaşında, kısa boylu ama sağlam yapılı bir kadındı. Yılların askeri eğitimi omuzlarını dikleştirmiş, bakışlarına keskinlik katmıştı. O, 3. Tabur 1. Bölük Komutanıydı ve bu rütbeyi bileğinin hakkıyla kazanmıştı. Ancak bir kadın olarak bu rütbeye ulaşmak, erkek meslektaşlarından çok daha fazla mücadele gerektirmişti.
Tatbikat sabahı, Elif askerlerine emirler veriyordu. Her hareketi kusursuzdu, her sözü net ve kararlı. Fakat bir köşede, Yüzbaşı Kenan Sancak alaycı bakışlarla onu izliyordu. Kenan, “Kadından komutan olmaz,” diye fısıldadı yanındaki subaya. “O Elif de kim oluyor da bize emir veriyor?”
Elif bu sözleri duydu ama aldırmadı. Yıllardır bu tür küçümsemelere alışmıştı. Harp Akademisi’ni dereceyle bitirdiğinden beri, özel kuvvetlerde kadın olmanın bedelini defalarca ödemişti. Her seferinde, cevaplarını kelimelerle değil, başarılarıyla vermişti.
Tatbikat sonrası yapılan komutanlar toplantısında, Elif güvenlik mesafesinin artırılması gerektiğini söyledi. Kenan yine dalga geçti: “Çok korkuyorsa karargahta çay demlesin.” Elif ise sakinliğini korudu, “Güvenlik kuralları cinsiyet ayırt etmez,” dedi.
Binbaşı Tarık Gürsoy, Elif’in önerisini kabul etti ama Kenan ısrarla karşı çıktı. “Savaş alanında prensip değil, tecrübe konuşur,” dedi. Elif ise, “93 kez gece sızmasına katıldım ve hiç kaza yaşamadım,” diyerek tecrübesini ortaya koydu. O anda odada bir sessizlik oldu. Elif’in yeteneği ve disiplini herkes tarafından biliniyordu, fakat bazıları için bu durum daha da itici hale geliyordu.

2. BÖLÜM: GİZLİ SIRLAR VE KOMPLOLAR
Elif’in en yakın arkadaşı, Üsteğmen Mert Arslan, Genelkurmay Başkanlığı Harekat Dairesinde görevliydi. Bir gün Elif’e, “Kenan’ın sana nasıl davrandığını biliyorum. Eğer baban bunu duysa kıyameti koparırdı,” dedi. Elif’in babası, Orgeneral Fikret Kara, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Genelkurmay Başkanıydı. Ama Elif bu gerçeği birliğinde saklıyordu. Babasının gölgesinde değil, kendi liyakatiyle tanınmak istiyordu.
Aynı gün, Binbaşı Tarık Gürsoy ve Kenan Sancak bir odada gizli bir plan yaptılar. “Bu gece tatbikatında şartları biraz daha gerçekçi hale getirelim,” dedi Kenan. Güvenlik ekipmanını eksik vermek, indirme noktasını daha tehlikeli bir yere seçmek… Amaçları, kadınların bordo berelilerde yapamayacağı bazı şeyler olduğunu kanıtlamaktı.
Ertesi sabah Elif, askerleriyle birlikte fiziksel kondisyon antrenmanı yaptı. Her parkurda erkekleri geride bıraktı. “Komutanım, siz insan değil misiniz?” dedi bir çavuş hayranlıkla. Elif gülümsedi, “Bordo bereli her zaman hazır olmalı,” dedi.
Fakat Kenan ve yanındaki subaylar alaycı sözlerle onu izlemeye devam etti. Elif ise daha da sıkı çalıştı. Atış taliminde, tabancadan keskin nişancı tüfeğine kadar hepsinde tam isabet kaydetti. “İşte Üsteğmen Elif Kara farkı,” dedi bir başçavuş.
Binbaşı Tarık ise bu başarıdan rahatsızdı. “Kağıt hedeflere atmak kolay, gerçek çatışmada ne yapacaksın?” dedi. Elif ise, “Bu bir cinsiyet meselesi değil, askerlik meselesidir,” diyerek cevap verdi.
3. BÖLÜM: KAZA VE GERÇEKLERİN ORTAYA ÇIKIŞI
Gece tatbikatı başlamadan önce, Elif teçhizatı defalarca kontrol etti. Fakat iplerin uzunluğunda bir eksiklik vardı. “Komutanım, ip kısa,” dedi Murat. Elif’in endişesi arttı ama Binbaşı Tarık tatbikatın başlama emrini verdi.
Karanlıkta, Elif ve askerleri helikopterden inişe geçti. Elif, güvenliği sağlamak için önce kendisi indi. Fakat ip kısa olduğu için yere üç metre kala kendini kayalıklara bırakmak zorunda kaldı. Şiddetli bir şekilde sırtını ve bacağını yaraladı. Askerler panik içinde acil yardım çağırdı. Elif acil helikopterle GATA’ya sevk edildi.
O sırada Ankara’da, Orgeneral Fikret Kara, kızının ağır yaralı olduğunu öğrendi. Kızının bordo berelilerde görev yaptığını bilmiyordu. Hastaneye koştu, saatlerce ameliyat odasının önünde bekledi. Doktorlar, Elif’in hayati tehlikesi olmadığını ancak sol bacağında kalıcı bir hasar olabileceğini söylediler.
4. BÖLÜM: HESAPLAŞMA VE DEĞİŞİM
Orgeneral Kara, olayın ardındaki gerçekleri araştırmaya başladı. Mert’in yardımıyla, Binbaşı Tarık ve Kenan’ın kasten güvenlik kurallarını ihlal ettiğini, Elif’i sistematik olarak ayrımcılığa maruz bıraktığını öğrendi. Orgeneral Kara, özel bir soruşturma ekibi kurdu. Kadın subaylara yönelik ayrımcılığın orduda yaygın olduğunu fark etti.
GATA’da Elif gözlerini açtığında, babası yanında oturuyordu. “Baba, bu benim mücadelem,” dedi Elif. “Kimliğimi sakladım çünkü kendi liyakatimle tanınmak istedim.” Orgeneral Kara ise, “Artık dayanamıyorum. Bu teşkilattaki adaletsizliği kökünden sökeceğim,” dedi.
Ertesi sabah, Orgeneral Kara özel kuvvetler komutanlığına ani bir ziyaret yaptı. Tüm subayları topladı. Tarık Gürsoy ve Kenan Sancak’ı sorguya çekti. “Bu son kaza tesadüf değil,” dedi. Ayrımcılık, baskı ve önyargılarını tek tek ortaya koydu. Tarık ve Kenan görevden alındı. Orgeneral Kara, “Bundan sonra Türk Silahlı Kuvvetlerinde cinsiyet ayrımına asla müsamaha gösterilmeyecek,” dedi.
5. BÖLÜM: YENİ BİR BAŞLANGIÇ
Orduda kapsamlı bir reform başlatıldı. Kadın subayların terfi oranı arttı, cinsiyet ayrımcılığı vakaları azaldı. Elif’in başlattığı değişim dalga dalga yayıldı. Bir kadın bölük komutanı daha atandı, Elif’i rol model olarak gördü.
Elif, Harp Akademisi’ne tayin edildi. Askeri Bilimler ve Teknoloji Enstitüsü’nde toplumsal cinsiyet eşitliği temelli bir eğitim programı geliştirdi. Program, tüm ordu genelinde uygulandı. Kadın ve erkek askerler, sadece liyakatle değerlendirilmeye başlandı.
Elif’in eğitim programı, uluslararası alanda da tanındı. Birleşmiş Milletler, Türkiye’nin askeri cinsiyet eşitliği modelini örnek olarak gösterdi. Elif, uluslararası bir danışman oldu. Orduda Elif’in bir heykeli dikildi. Altında şu yazı vardı: “Gerçek cesaret asla düşmemek değil, her düştüğünde yeniden ayağa kalkabilmektir.”
6. BÖLÜM: UMUT VE İLHAM
Yıllar geçti. Elif, Milli Savunma Bakanlığı’nda toplumsal cinsiyet eşitliği politikalarından sorumlu daire başkanı oldu. Mentorluk programları başlattı, genç kadın subaylara rehberlik etti. Bir gün Birleşmiş Milletler’den Dünya Barış Ödülü aldı.
Babasıyla Antalya’da deniz kenarında yürürken, “Senin yarattığın değişim ülkemizin dışına, tüm dünyaya yayılacak,” dedi Orgeneral Kara. Elif, “Gerçek değişim tek başına olmaz, birlikte olur,” dedi.
O gece Elif pencereden dışarı baktı. Yıldızlar parlıyordu. Onun başlattığı küçük değişim, şimdi dev bir dalgaya dönüşmüştü. Kadın ve erkek askerler omuz omuza, cinsiyet ayrımı olmaksızın vatanı koruyordu.
SON SÖZ
Gerçek cesaret, zorluklara rağmen yılmamak, düştüğünde yeniden ayağa kalkabilmek ve başkalarına umut olabilmektir. Elif’in hikayesi, yalnızca bir kadının değil, tüm insanlığın eşitlik ve adalet mücadelesinin sembolü oldu.
Bu hikaye, dinleyen ve okuyan herkese ilham versin. Unutmayın, değişim bir kişiyle başlar ama dalga dalga yayılır; bir gün tüm dünyayı sarar.