“BANA İNGİLİZCE HİZMET EDERSEN SANA BİN DOLAR VERİRİM” DİYE GÜLDÜ CEO. GARSON KADIN 5 DİL BİLİYORDU
.
.
Bursa’nın Altınkemer bölgesinde, şehrin en görkemli restoranlarından birinde akşam yemeği servisi başlamıştı. Bahar, 28 yaşında, siyah üniforması içinde zarif ve dikkat çekmeyen bir garsondu. Ancak o akşam, o sıradan görünüşünün ardında bambaşka bir hikâye gizliydi.
Bahar, üniversitede dilbilim alanında doktora yapmış, beş dili akıcı konuşabilen, uluslararası konferanslarda simultane tercümanlık yapmış başarılı bir kadındı. Ancak üç yıl önce ailesini derinden sarsan bir trajedi yaşamış, babasını trafik kazasında kaybetmiş, annesi ise ağır bir felç geçirmişti. Ailesinin tüm sorumluluğu onun omuzlarına binmişti. Bu nedenle parlak akademik kariyerine ara verip, geçimini sağlamak için lüks bir restoranda garson olarak çalışmaya başlamıştı.
O akşam, restoranın en zengin müşterilerinden biri olan Turan Karadeniz, 50’li yaşlarında, inşaat sektöründe büyük bir imparatorluk sahibi, kibirli ve acımasız bir adam, Bahar’a meydan okudu. “Eğer İngilizce sipariş alabilirsen sana 1000 dolar veririm,” dedi alaycı bir tavırla. Tüm salon Bahar’ın vereceği cevabı merakla bekliyordu.
Bahar, derin bir nefes aldı. İçinde fırtınalar kopuyordu ama yüzünde asla belli etmedi. O an, sadece ailesinin ihtiyaçlarını düşünüyordu. O para, annesinin ilaçları, gecikmiş faturalar, kardeşlerinin okul masrafları için çok önemliydi. Ama onurunu da korumalıydı.
Turan, “İngilizce bile konuşamazsın,” diyerek alaya devam etti. Ancak Bahar, soğukkanlılıkla tepsisini masaya bıraktı, not defterini çıkardı ve kusursuz bir İngilizce ile siparişi almaya başladı. Sadece sipariş almakla kalmadı, yemeklerin kökenlerinden, hazırlanış tekniklerine, hangi şarapların hangi yemeklerle uyum sağladığına kadar detaylı ve etkileyici bir sunum yaptı. Amerikalı iş adamları şaşkınlıkla birbirlerine baktılar. Turan’ın yüzündeki alaycı ifade yerini şaşkınlığa bırakmıştı.
Turan, Bahar’a 2000 dolar teklif etti. “Başarabilirsen bu para senin, başarısız olursan özür dileyeceksin,” dedi. Bahar, ailesi için bu paraya ihtiyacı olduğunu biliyordu ama başarısızlık düşüncesi onu korkutuyordu. Yine de kabul etti.
Bahar, o gece tüm cesaretini topladı ve gösterisini yaptı. Her kelimesi, her vurgusu, her tonlaması kusursuzdu. O, sadece bir garson değildi; o, yılların emeğiyle kazanılmış bir dil uzmanıydı. Turan Karadeniz ve diğerleri, onun karşısında saygıyla eğildiler.
Bu olaydan sonra, Ahmet Atakan adında uluslararası bir şirketin yöneticisi Bahar’a iş teklif etti. Şirketin uluslararası ilişkiler direktörlüğü pozisyonu için onu istedi. Bahar, ailesinin ihtiyaçlarını karşılamak için bu teklifi kabul etti. Kısa sürede kariyerinde büyük bir yükseliş yaşadı, maaşı ve sosyal durumu değişti.
Ancak hayat ona kolaylıkla zafer getirmemişti. Annesinin felci, kardeşlerinin geleceği, finansal zorluklar ve geçmişin gölgeleri hala peşindeydi. Ama Bahar, yılmadı. Güçlü duruşu, zekası ve kararlılığıyla hayatını yeniden kurdu.
Bir gün, eski düşmanı Turan Karadeniz, Bahar’ın ofisine geldi. İşleri kötüye gitmiş, yardım istemeye gelmişti. Bahar ona, gerçek gücün başkalarını ezmek değil, kaldırmak olduğunu anlattı. Turan, bu sözlerden ders aldı.
Bahar’ın hikayesi, zorlukların üstesinden gelen, onurunu koruyan ve kendi kaderini çizen bir kadının destanı oldu. Şimdi, hayatının yeni sayfasında, hem ailesine hem de kendine daha parlak bir gelecek hazırlıyordu.
