Kaynanasına ZORLA günlerce TEMİZLİK yaptırdı, OĞUL bunu öğrenince SİNİRLERİNE hakim OLAMADI…

Kaynanasına ZORLA günlerce TEMİZLİK yaptırdı, OĞUL bunu öğrenince SİNİRLERİNE hakim OLAMADI…

.
.

Sessiz Yük: Bir Anne, Bir Gelin, Bir Oğul

1. Bölüm: Yolun Sonu

Küçük bir minibüs, öğle güneşinin altında tozlu bir sokağın sonundaki iki katlı mütevazı evin önünde durdu. Şoför aynadan baktı, arka koltukta oturan kadına seslendi:

— Teyze, geldik. Şurası değil mi?

Kadın başını kaldırdı. Yüzünde derin çizgiler, gözlerinde hem yorgunluk hem umut vardı. “Evet oğlum, burası.” dedi hafif titreyen bir sesle. O kadının adı Nurcan Hanım’dı. 60 yaşını çoktan geçmişti ama hâlâ dimdik durmaya çalışıyordu. Hayatı boyunca kimseye yük olmamak için uğraşmış, yıllarca tekstil fabrikasında çalışmış, eşi vefat ettikten sonra tek oğlu Kadir için yaşamıştı.

Fabrikanın kapanmasından sonra emekli olmuş, küçük bir köy evinde yaşamaya başlamıştı. Ama yalnızlık, sessizlik ve yoksulluk onu yavaş yavaş yormuştu. Kadir’in ısrarlarına daha fazla dayanamayınca, “Gel anne, artık bizimle kal.” demişti oğluna. O da kırmamıştı. “Oğlumla aynı çatının altında olacağım.” diye düşünmüş, içi ısınmıştı. Ama o çatının altında onu neyin beklediğini bilmiyordu.

2. Bölüm: Yeni Ev, Eski Yara

Nurcan Hanım minibüsten inip küçük bavulunu eline aldı. Kapının önünde beyaz boyalı merdivenler, saksılarda çiçekler vardı. Evin görüntüsü sıcaktı ama içerideki hava bambaşka olacaktı. Kapıyı genç bir kadın açtı. Uzun boylu, düzgün giyimli, saçları özenle toplanmıştı. Yüzündeki hafif makyaj, sert bakışlarını daha da belirginleştiriyordu. Bu kadın Sibel’di. Kadir’in eşi.

— Hoş geldin anne, dedi dudaklarının ucuyla. Ama ses tonunda gerçek bir sıcaklık yoktu.

Nurcan Hanım hemen gülümsedi. Kalbinde bir titreme hissetti.

— Hoş bulduk kızım. Rahatsızlık verdim. Hakkını helal et.

Sibel o cümledeki mahcubiyeti bile rahatsız edici buldu.

— Ne rahatsızlığı anne? Sen aileden sayılırsın, dedi ama yüz ifadesi “Keşke gelmeseydin.” diyordu.

Nurcan Hanım içeri girdiğinde ev tertemizdi. Her şey düzenli, derli topluydu. Kadın göz gezdirdi. “Ne güzel yapmışlar evi.” diye içinden geçirdi. Fakat Sibel onun bu bakışını bile yargılama gibi algıladı.

— Ayakkabılarını dışarıda bırak anne. Halıları yeni yıkattım.

Nurcan Hanım hemen eğilip ayakkabılarını çıkardı.

— Tabii kızım, dikkat ederim.

Kadir o sırada işteydi. Nurcan Hanım oğlunun yüzünü görememişti ama “Akşam gelir ya.” diye düşünerek sabretti.

3. Bölüm: Sessiz Misafir

Sibel kadını oturma odasına yönlendirdi.

— Buyur şuraya otur. Kadir akşam gelince konuşursunuz. Ben de mutfağa geçeyim, işlerim var.

Nurcan Hanım koltuğa oturdu ama içinde bir huzursuzluk vardı. Evin içinde Sibel’in adımlarını duydukça kalbi sıkışıyordu. Bir yandan sevinçliydi; oğlu yakında eve gelecek, birlikte oturacaklardı. Öte yandan gelinin o ilk soğuk bakışı içini üşütmüştü.

Bir süre sonra Sibel elinde kahveyle geldi.

— Sade mi içersin anne?

— Evladım nasılsa öyle olsun.

— Tamam, zaten bizde herkes sade içer.

Sibel fincanı kadının önüne koyarken dikkatle masaya baktı.

— Aman anne dikkat et. Masa yeni alındı. Kahveyi taşırma lütfen.

Nurcan Hanım kelimeleri duyunca yüzü kızardı.

— Merak etme kızım, dikkat ederim, dedi utana utana.

Akşam olduğunda Kadir geldi. Kapı açılır açılmaz yüzünde büyük bir gülümseme belirdi.

— Anne hoş geldin!

O an Nurcan Hanım’ın içindeki bütün kırgınlıklar yok oldu. Oğlunun kollarına sarıldığında burnuna yıllardır özlediği o çocuk kokusu geldi.

— Hoş bulduk oğlum. Nasılsın?

— İyiyim anne, sen nasılsın? Yolculuk yorucu muydu?

— Yok evladım, iyi geldim. Çok şükür.

Kadir annesinin eline baktı. Eller nasır tutmuştu.

— Artık dinleneceksin anne. Yorulmak yok tamam mı? dedi gülerek.

Sibel o sırada mutfaktan çıktı. Yüzünde sahte bir gülümseme.

— Tabii tabii. Nurcan anne artık bizde kraliçe olacak, dedi ironik bir sesle.

Kadir karısının tonunu fark etmedi.

— Annen öyle, diyerek annesinin omzuna dokundu.

Ama o söz Sibel’in içinde ince bir kıskançlık ateşini yaktı.

4. Bölüm: Günler Geçiyor

O geceden sonra günler geçti. Nurcan Hanım evde sessiz bir misafir gibiydi. Sabah erkenden kalkıyor, evi derleyip topluyordu. Sibel’in işine yardım edeyim diyordu içinden. Ama fark etmeden gelinin sınırlarını aşmaya başlamıştı.

Bir sabah mutfağa girdiğinde Sibel kahvesini içerken dergi okuyordu.

— Kızım, çamaşırları yıkayayım mı?

— Yok anne, ben yıkarım.

— Ama dün çok yorgun görünüyordun. Dinlen sen.

— Anne, ben dedim ya gerek yok. Her şeyi ben hallediyorum zaten.

Sibel’in sesi sertti. Nurcan Hanım bir an durdu, sonra başını eğdi.

— Peki kızım, ben de bir şeyler pişireyim o zaman.

— Ben diyete başladım. Ağır yemek yapma lütfen.

O gün Nurcan Hanım’ın yaptığı mercimek çorbası bile eleştiri aldı.

— Anne, bu fazla tuzlu olmuş. Biz tuz yemiyoruz.

Yüzünü buruşturarak kadıncağızın içi ezildi.

— Affet evladım. Alışamadım daha. Bir dahakine dikkat ederim.

Sibel çorbayı dökerken “Şu kadın bir türlü modern olamıyor.” diye geçirdi içinden.

5. Bölüm: Zor Günler

Günler ilerledikçe Sibel’in sabrı azaldı. Tavırları daha da sertleşti. Bir gün Kadir işe gittikten hemen sonra başladı:

— Anne, madem boş duruyorsun, şu perdeleri bir siliver.

— Tamam kızım.

— Sonra şu koltukların altını da süpür. Benim belim ağrıyor.

Nurcan Hanım hiç itiraz etmedi. Sabah 9’da başlamıştı, öğleden sonra hâlâ silmekteydi. Elleri su içinde, beli ağrıyordu. Ama Kadir akşam geldiğinde Sibel’in ses tonu tamamen değişiyordu.

— Kadir, annen bana çok yardım etti bugün. Sağ olsun, diyordu tatlı bir tebessümle.

Nurcan Hanım o an “Sus.” diyordu kendine. Evlat yuvasında huzur bozulmasın.

Bir gece Nurcan Hanım uyumadan önce küçük defterine not aldı: “Bugün yine evi temizledim. Sibel kızım biraz kırıcı konuştu ama olsun, belki streslidir. Kadir bilmesin, üzülür.”

6. Bölüm: Sabır ve Sessizlik

Ertesi sabah Sibel odanın kapısını sertçe açtı.

— Anne, kalk da şu banyoyu bir ov. Sabah misafir gelecek.

— Kızım, daha yeni yaptım orayı.

— Ben dedim ya tekrar yap. Misafirin gözünde kir pas olmasın.

Nurcan Hanım iç çekti. Başörtüsünü bağladı ve banyoya geçti. Sibel o sırada telefonda arkadaşıyla konuşuyordu:

— Kız sorma, kaynana geldi. Başıma bela oldu. Evde dikilip duruyor. Ben de mecbur temizlik yaptırıyorum işte. Oh mis!

Nurcan Hanım kapının arkasından o sözleri duydu. Kalbi sızladı. Elindeki süngeri düşürdü. Ama yere çömelip ağlamak yerine sessizce yerden aldı ve temizlik yapmaya devam etti.

7. Bölüm: Kırılma Noktası

Bir hafta sonra Sibel evde düzenlediği arkadaş gününden sonra çileden çıktı. Arkadaşları otururken Nurcan Hanım mutfaktan çıkıp onlara çay taşımıştı. Biri,

— Ne tatlı kaynanan var, Sibel. Sana yardım ediyor bak, deyince

Sibel’in içi öfkeyle kabardı. Misafirler gittikten sonra patladı.

— Anne, ben sana demedim mi misafir varken ortalıkta dolaşma diye?

— Ama çaylar hazırdı kızım. Soğumasın diye…

— Bahane üretme. Rezil oldum senin yüzünden!

O an Nurcan Hanım’ın kalbi sanki yerinden çıktı. Gözleri doldu ama ağlamadı. Sadece,

— Peki kızım, bir daha olmaz, dedi.

O gece defterine şunu yazdı: “Kadir’in evi huzurlu olsun istiyorum ama içimde taş gibi bir ağırlık var. Sibel, kızım beni istemiyor belli ki. Ben dua ederim, sabrederim. Allah sabredenlerle beraberdir.”

8. Bölüm: Düşen Kadın

Bir sabah Sibel yine öfkeliydi.

— Anne, şu halıları silkeler misin?

— Evladım, dışarısı soğuk, hava da rüzgarlı.

— Ben sana bir şey soruyor muyum anne? Yap diyorum, yap!

Nurcan Hanım eline halıyı aldı, bahçeye çıktı. Rüzgar saçlarını savuruyor, gözleri yaşarıyordu. Halıyı silkelerken bir an dengesini kaybetti. Dizinin üstüne düştü. Canı yandı ama ses çıkarmadı. Sibel pencereden bakıyordu. Yüzünde tek bir merhamet kırıntısı yoktu.

9. Bölüm: Gerçek Ortaya Çıkıyor

O sırada içeri Kadir’in aradığı telefon geldi. Sibel açtı.

— Aşkım, annem ne yapıyor?

— Oh, keyfi yerinde. Bahçede temizliğe yardım ediyor işte. Oturmayı sevmiyor. Benim annem çalışmayı sever. Yorulmasın da. Merak etme, gayet iyi.

Nurcan Hanım pencereden konuşmasını duydu. Bir kez daha sessizce ağladı.

O akşam Kadir eve geldiğinde Sibel sofrayı hazırlamıştı. Nurcan Hanım salondaki koltukta sessizce oturuyordu. Sibel masaya koyduğu yemekleri göstererek, gülümseyerek dedi ki:

— Bugün annenin sevdiği gibi yemek yaptım.

Kadir mutlu oldu. Ama Nurcan Hanım ilk lokmasını aldığında boğazında düğümlendi. Çünkü o yemekleri o pişirmişti. Sabahtan beri mutfakta ayaktaydı. Sibelse sahiplenmişti.

10. Bölüm: Bir Anne Susar

O gece geç saatlerde Sibel televizyon izlerken Nurcan Hanım sessizce mutfağa gitti. Bir bardak su içti. Sonra oğlunun çocukluk fotoğrafına baktı. Bir an içinden geldi:

— Ya Rabbi, oğlumu üzme. Benim sabrımı sınama. Ben dayanırım ama onun kalbi kırılmasın.

O anda Sibel arkasında belirdi.

— Anne ne yapıyorsun orada?

— Su içtim kızım.

— Suları boşa akıtma lütfen. Faturalar arttı.

Nurcan Hanım sadece başını eğdi.

— Haklısın kızım.

Ve o gece odasına çekildiğinde defterine şöyle yazdı: “Bugün içimde bir şey kırıldı. Ama o kırığın sesi kimseye gitmedi.”

11. Bölüm: Sessiz Savaş

O evde sessiz bir savaş başlamıştı. Bir taraf sessizliğiyle direniyor, diğer taraf kibriyle hükmediyordu. Ama her savaş gibi bunun da bir galibi olmayacaktı ve bir sabah her şeyi değiştirecek o olay yaşanacaktı.

Sabahın erken saatleriydi. Hava gri, gökyüzü kararsızdı. Nurcan Hanım mutfaktaki küçük camdan dışarı bakarken kendi nefesinin buharını gördü. Evin içinde sessizlik vardı. Kadir işe gitmişti. Sibel hâlâ uyuyordu. Kadın her zamanki gibi sessizce işe koyuldu. Elini sürdüğü her yer oğlu için bir dua gibiydi. “Yeter ki Kadir’in evi huzurlu olsun.” diyordu içinden.

12. Bölüm: Son Darbe

Ama o sabah Sibel’in öfkesi bir başka kabarmıştı. Dün akşam arkadaşlarıyla yaptığı sohbetin ardından “Ben olsam annemi asla yanıma almazdım.” diyen biri, içten içe hınçla dolmuştu.

Sibel öğlene doğru odadan çıktı. Saçları dağınıktı. Yüzünde sinirli bir ifade vardı.

— Anne sen hâlâ şu camları silmedin mi? diye bağırdı.

— Kızım, sabah çok rüzgar vardı. Dışarıda düşerim diye korktum. Şimdi silerim.

— Ben sana ne dedim? Ben ne dersem o yapılacak!

Nurcan Hanım başını eğdi.

— Peki evladım. Silerim hemen.

Sibel elinde kahve fincanıyla salona geçti. Arkasından yaşlı başlı kadın hâlâ her şeyi ağırdan alıyor diye mırıldandı.

Nurcan Hanım camı silmek için pencereye çıktığında rüzgar sert esiyordu. Bir an elindeki bezi düşürdü. Eğilirken beline bir ağrı saplandı. Dengesini toparladı ama dizleri titredi.

— Dayan Nurcan, dedi içinden. Oğlun için dayan.

13. Bölüm: Komşunun Şüphesi

Kapı çaldı. Sibel kapıya gidip açtı. Komşusu Gülsüm Hanım’dı. Orta yaşlı, lafını esirgemeyen bir kadındı.

— Kız Sibel, nasılsın? Annen gelmiş diyorlar.

— He geldi işte. Sağ olsun, evi biraz toparlıyor.

— Ne güzel ya. El ayağı bakıyor. Eh boş durmasın. Zaten oturmayı sevmez.

Nurcan Hanım içeriden sesleri duydu. “Boş durmasın.” sözleri kulağında yankılandı. Elindeki cam beziyle titredi ama bir şey demedi.

14. Bölüm: Son Çöküş

Feriha Hanım ayrıldıktan sonra Sibel mutfağa döndü. Camları kontrol etti.

— Anne şuraları da silmemişsin. Her yeri yarım yapıyorsun.

— Kızım rüzgar çoktu. Camları açamadım.

— Bahane üretme. Bir iş yapıyorsan tam yap!

Nurcan Hanım o cümleden sonra sessizce odaya çekildi. Dizleri sızlıyordu. Bir süre oturduktan sonra eline eski defterini aldı.

“Bugün yine kızım bağırdı. Belim ağrıyor ama duymamış gibi yapıyorum. Allah sabır versin. Yarın yine çalışırım.”

15. Bölüm: Gerçek Ortaya Çıkıyor

Bir sabah Kadir işe gitmek üzere hazırlanıyordu. Nurcan Hanım yüzüne gülümseme yerleştirdi.

— Oğlum, kahvaltını yap.

— Anne, senin yüzün solmuş.

— Yok evladım, biraz yorgunum.

Sibel hemen araya girdi.

— Gece uykusu kaçtı biraz. Ben de söyledim dinlensin ama dinlemiyor ki.

Kadir annesine baktı.

— Anne, dinlen biraz lütfen.

— Tamam oğlum, dinlenirim.

Kadir çıktıktan sonra Sibel yine başladı.

— Bak anne, Kadir senden üzülmeni istemiyor ama senin bu tavırların yüzünden moralin bozuluyor. Senin yüzünden huzurum kaçarsa ben bu evde durmam.

Nurcan Hanım korktu. Oğlunun evliliğinin bozulmasını istemiyordu.

— Tamam kızım, ben seni üzmem.

16. Bölüm: Son Sınav

O gün Sibel dışarı çıkarken döndü.

— Anne, ben alışverişe gidiyorum. Şu banyoyu iyice temizle. Misafir gelecek.

Kadın başını salladı. Kapı kapandıktan sonra Nurcan Hanım eline fırçayı aldı. Banyoya girdi, çömeldi. Köpüklerin arasında dizleri acıyor, beli ağrıyordu. Ama o dua ediyordu.

— Allah’ım bana sabır ver. Ben oğluma yük olmam.

Bir saat geçti, iki saat geçti. Kadıncağız güçsüz düştü. Eli fırçadan kaydı, yere kapaklandı. Başı musluğa çarptı. Alnından kan sızdı.

O sırada kapı açıldı. Sibel geri gelmişti. Banyoda Nurcan Hanım’ı yerde görünce bir an dondu kaldı. Sonra panikle eğildi.

— Anne ne yaptın sen?

Ama hemen ardından sesi yumuşamadı. Tam tersine kızgın bir hale büründü.

— Ben sana dikkat et dedim. Her şeye elini sokuyorsun işte böyle oluyor.

Nurcan Hanım başını kaldırmaya çalıştı.

— Ben temizliyordum. Birden gözüm karardı.

— Sus anne, komşular duyar.

Sibel kadını kaldırdı, koltuğa oturttu. Bir bezle alnındaki kanı sildi.

— Sakın Kadir’e söyleme, yoksa o bana kızar.

— Tamam kızım, demem.

17. Bölüm: Oğul Gerçeği Görüyor

O akşam Kadir eve geldiğinde her şey normal görünüyordu. Sibel her zamanki gibi tatlı bir sesle karşıladı.

— Aşkım hoş geldin. Yemek hazır.

Nurcan Hanım başında sargı beziyle oturuyordu. Kadir fark etti.

— Anne o ne? Ne oldu sana?

Sibel hemen lafa girdi.

— Aşkım, annem dolaptan tabak alırken kafasını çarpmış. Bir şey yok.

— Anne, doğru mu?

Nurcan Hanım yutkundu. Sibel’in bakışları “sakın konuşma” diyordu.

— Doğru oğlum. Dikkat etmedim. Kendi suçum.

Kadir annesinin elini tuttu.

— Daha dikkat et anne. Canını yakma.

18. Bölüm: Son Çığlık

Gece herkes uyuduktan sonra Nurcan Hanım defterini açtı.

“Bugün başımı çarptım. Kadir görmesin diye Sibel kızım sildi kanı. Onun da suçu yok. Belki ben fazlalığım ama içim yanıyor. Bir anne oğluna nasıl anlatır ben bu evde eziliyorum diye.”

O satırları yazarken eli titriyordu. Defteri kapattı. Dua etmek için kalktı ama dizleri tutmadı.

Bir an sandalyeye tutundu. Sonra ağlayarak yere çöktü.

— Rabbim, ben oğlumu seviyorum. Onu koru. Ben dayanırım. Yeter ki o mutlu olsun.

19. Bölüm: Fırtına Sonrası

Bir sabah Kadir’in telefonuna bir mesaj geldi. Gönderen komşu Feriha Hanım’dı.

“Evladım, annenin haline dikkat et. Kadıncağız yorgunluktan bayılacak halde.”

Kadir’in kalbi hızla atmaya başladı. Hemen işten izin aldı, eve koştu. Kapıyı açtığında içeriden deterjan kokusu yayıldı. Annesi yine yerleri siliyordu. Dizlerinin üstündeydi. Alnından terler süzülüyordu.

— Anne, ne yapıyorsun sen? diye bağırdı Kadir.

Nurcan Hanım başını kaldırdı. Şaşkınlıkla baktı.

Sibel salonun ortasında telefon elindeydi. Kadir öfkeyle yürüdü, annesinin elinden paspası aldı.

— Sen hasta halinle niye bunları yapıyorsun?

— Oğlum, ben istedim. Temizlik olsun istedim.

Sesi titriyordu.

Sibel araya girdi.

— Kadir, abartıyorsun. Annen kendi istiyor. Ben bin kere dedim yapma.

Kadir bu defa karısının gözlerinin içine baktı. O anda bir şey fark etti. Sibel’in gözlerinde korku vardı. Gerçekleri gizlemeye çalışan birinin korkusu.

— Anne, sen bana doğruyu söyle.

Nurcan Hanım sustu. Sadece gözleri doldu.

— Yavrum, ne olur tartışmayın. Ben iyiyim.

Kadir sinirle dışarı çıktı. Bahçeye geçti. Birden yanına komşu Feriha Hanım geldi.

— Oğlum bana kızma ama söylemek zorundayım. Anneni günlerdir eziyor o karın. Camları sildiriyor, yer yıkatıyor. Bir gün bayıldı, yerde kaldı. Ben defalarca duydum. Kadıncağıza bağırıyor. Artık dayanamadım.

Kadir’in sigarası yere düştü. Gözleri kocaman açıldı. “Ne diyorsun sen teyze? Sibel mi yapıyor bunu?”

— Ben yalan söylemem evladım. Hepimiz gördük ama annen susuyor. Seni kaybetmek istemiyor.

Kadir bir anda geri döndü, eve doğru yürüdü. Adımları sertti. Kapıyı hızla açtı, salona girdi.

— Sibel, bana doğruyu söyle. Anneme sen mi iş yaptırıyorsun?

Sibel dona kaldı.

— Ne alakası var? Kim söyledi sana böyle şeyler?

— Komşular gördü. Annem hasta haliyle cam siliyor, yer yıkıyor. Sen bunu nasıl yaparsın?

Sesi yankılandı. Evin duvarları bile titredi.

Sibel önce savunmaya geçti, sonra ağlamaya başladı.

— Ben sadece düzeni korumaya çalıştım. Her şeyi dağıtıyor, dinlemiyor. Ben ne yapayım Kadir?

Ama Kadir dinlemiyordu artık. Yıllardır içine bastırdığı tüm duygular bir anda dışarı fışkırdı.

— O benim annem. Bir kez olsun, sadece bir kez olsun saygı gösterebilirdin. Sen bana aşkım diyorsun ama annemi köle gibi çalıştırıyorsun. Bu mudur sevgiden anladığın?

20. Bölüm: Sonunda

Nurcan Hanım kapının eşiğinde durmuş titreyerek izliyordu. Gözlerinden yaşlar süzülüyordu.

— Oğlum, dur kavga etmeyin, dedi zayıf bir sesle.

Ama Kadir o an artık kendini tutamıyordu.

— Anne, niye sustun bunca zamandır? Niye bana söylemedin?

— Senin huzurun bozulmasın diye.

O söz Kadir’in içini dağladı. Bir annenin sessizliğinde bin çığlık gizliydi.

Kadir yere çöktü, başını ellerinin arasına aldı.

— Ben nasıl fark etmedim ya Rabbim! diye fısıldadı.

Sibel ağlıyordu ama gözyaşlarında pişmanlıktan çok korku vardı.

— Ben istemedim böyle olmasını. Sadece…

Kadir öfkeyle elini kaldırdı ama kendini tuttu.

— Bir kelime daha etme. Şimdi çık buradan.

Sibel şok içindeydi.

— Ne demek çık buradan?

— Annem bu evde kalacak. Sen git annenin evine. Ben düşünmek istiyorum.

Sibel titreyerek odasına gitti. Birkaç parça eşya aldı. Kapıdan çıkarken Nurcan Hanım onun ardından baktı. Kalbi ikiye bölünmüştü. Bir yanda oğlunun öfkesi, diğer yanda bir gelinin düşüşü.

21. Bölüm: Defterin Sırrı

Kadir annesinin odasına girdi. Yastığın altından düşen küçük bir defter dikkatini çekti. Sayfalarını açtı. Annesinin el yazısıyla yazılmış satırlar gözlerine çarptı.

“Sibel kızım bana kötü davranıyor ama seni kaybetmemek için sustum. Biliyorum bir gün her şey ortaya çıkacak. Sen o zaman bana kızma. Sadece dua et. Benim kalbim yorgun ama sevgim hiç eksilmez.”

Kadir o satırları okurken gözyaşlarını tutamadı. Ellerini başına koydu, dizlerinin üzerine çöktü.

— Anne, ben nasıl görmedim bunu?

22. Bölüm: Yeniden Doğmak

Sabah olduğunda ev sessizdi. Kadir kahvaltıyı hazırladı. Annesinin yanına getirdi.

— Artık hiçbir şey yapmayacaksın. Senin yerin başımın üstü.

Nurcan Hanım elini oğlunun eline koydu.

— Oğlum, ben sana kin tutmam. Sibel de insan, hatalı ama gençtir. Ben ona da hakkımı helal ederim.

Kadir derin bir nefes aldı.

— Helal etsen de bazı şeylerin hesabı sorulacak anne, dedi sessizce.

23. Bölüm: Affetmek

Birkaç hafta sonra Sibel şehirden taşındı. Sessiz bir kasabaya gitti. Bir rehabilitasyon merkezinde gönüllü olarak çalışmaya başladı. Yaşlı kadınlara yemek taşıyor, onların elini tutuyordu. Her birinde Nurcan Hanım’ın yüzünü görüyordu. Her birinde kendi geçmişini onarıyordu.

Bir gün posta kutusunda bir mektup buldu. Kadir’in el yazısıyla:

“Sibel, annemin seni affettiğini biliyorsun artık. Ben de içimdeki kini bıraktım. Sana kızgın değilim. Herkes ikinci bir şansı hak eder. Umarım sen de kendine yeniden inanırsın.”

Sibel mektubu okurken gözlerinden yaşlar aktı. Güneşe baktı. İlk kez içinden şu dua döküldü:

— Allah’ım beni affet ve bir daha kimsenin kalbini kırmama izin verme.

24. Bölüm: Huzur

Nurcan Hanım akşamüstü balkondaydı. Elinde tespih, yanında Kadir oturuyordu. Gökyüzü pembe ve turuncunun arasında bir renge bürünmüştü. Kadir çaydan iki bardak doldurdu.

— Anne biliyor musun, bazen geçmişi unutmak değil de onunla barışmak gerekiyor.

Nurcan Hanım tebessüm etti.

— Doğru diyorsun oğlum. Biz unuttuk sanırız ama Allah bazen bize aynı yeri iyileştirmek için hatırlatır.

Kadir derin bir nefes aldı.

— Sibel mektup yazmış. Artık doğru yolda. Belki bir gün affetmek yetmez. Anlamak da gerekir.

Nurcan Hanım gözlerini gökyüzüne çevirdi.

— Kalpler temizlenince her şey yeniden başlar oğlum.

Gökyüzünde bir kuş sürüsü belirdi. Uzakta ezan sesi yankılandı. Kadir başını eğdi, dua eden annesinin ellerine baktı. Artık o eller yorgun ama huzurluydu.

Bir anne, bir oğul ve geçmişin küllerinden doğan bir sessizlik ve o sessizlikte yankılanan tek cümle:

Gerçek temizlik kalpte başlar.

SON

Related Posts

Our Privacy policy

https://rb.goc5.com - © 2025 News