Bir milyoner, nişanlısını annesine hakaret ederken yakalar, ama hizmetçi tepki verir.
.
.
Bölüm 1: Kayıp Zamanın İzinde
İstanbul’un kalabalık ve karmaşık sokaklarının arasında, tarih kokan eski bir semtte, küçük bir kitapçı dükkanı vardı. Dükkanın sahibi, 35 yaşındaki Arda, hayatını kitaplara adamış, sakin ve içine kapanık bir genç adamdı. Arda’nın en büyük tutkusu, nadir bulunan eski kitapları toplamak ve onları koruyup yaşatmaktı. Ancak son zamanlarda içinde tarifsiz bir boşluk vardı; geçmişinden gelen bazı sırlar onu huzursuz ediyordu.
Arda’nın dedesi, yıllar önce vefat etmiş, ona küçükken eski bir sandık bırakmıştı. Sandığın içinde, dedesinin gençlik yıllarına ait mektuplar, fotoğraflar ve gizemli notlar vardı. Ancak sandığın en altında, üzerinde eski Osmanlıca harflerle yazılmış bir günlük duruyordu. Günlüğü okumaya başladığında, hayatının tamamen değişeceğini henüz bilmiyordu.
Bir akşam, dükkanını kapatırken, Arda günlüğü eline aldı ve sayfaları çevirmeye başladı. Günlük, dedesinin gençlik yıllarında yaşadığı gizemli bir aşkı ve bu aşkın peşinden sürüklendiği tehlikeleri anlatıyordu. Dedesi, genç bir subayken, İstanbul’un en zengin ailelerinden birinin kızıyla yasak bir ilişki yaşamıştı. Bu ilişki, sadece aileler arasında değil, aynı zamanda siyasi güçler arasında da büyük bir çatışmanın fitilini ateşlemişti.
Arda, dedesinin anlattıklarını okudukça, bu hikayenin kendi ailesiyle ve hatta kendisiyle de bağlantılı olduğunu fark etti. Günlükte bahsedilen bazı isimler, Arda’nın çocukluğunda duyduğu eski aile efsanelerinde geçiyordu. Ancak gerçekler, yıllardır anlatılanlardan çok daha karmaşık ve tehlikeliydi.
Ertesi sabah, Arda, dedesinin izinden gitmeye karar verdi. İlk durağı, günlüğün sıkça bahsettiği eski bir konaktı. Konak, yıllar önce terk edilmiş, şimdi harabe halindeydi. Ancak Arda’nın içindeki merak ve kararlılık, onu oraya götürmüştü. Kapıyı açtığında, içeride eski zamanlardan kalma eşyalar, tozlu mobilyalar ve duvarlarda solmuş portreler vardı. Konakta gezinirken, gizli bir bölme keşfetti. Bölmenin içinde, dedesinin gençlik yıllarında kullandığı bazı eşyalar ve bir mektup buldu.
Mektup, dedesinin aşkıyla ilgili son bir itiraftı. Bu aşkın, sadece iki insanın değil, bir ailenin ve hatta bir imparatorluğun kaderini değiştirdiğini yazıyordu. Arda, mektubu okudukça, geçmişin gölgeleriyle yüzleşmeye hazır olduğunu anladı.
Ancak o anda, konakta birisi olduğunu hissetti. Gözlerini karanlığa alıştırmaya çalışırken, eski bir dostu olan Elif belirdi. Elif, Arda’nın çocukluk arkadaşıydı ve yıllar sonra İstanbul’a dönmüştü. Elif, Arda’ya geçmişin sırlarını çözmesinde yardım etmeye kararlıydı.
Birlikte, dedesinin günlüğündeki ipuçlarını takip etmeye başladılar. Her adımda, karşılarına yeni gizemler, eski düşmanlıklar ve unutulmuş aşklar çıktı. Arda ve Elif, sadece geçmişin sırlarını değil, kendi hayatlarının da anlamını bulmaya çalışıyorlardı.
