Sus! — Zengin Kabadayı Mütevazı Kadına Hakaret Etti, Kocasının Milyoner Patronu Olduğunu Bilmeden
Ayşe, Bursa’nın sakin bir mahallesinde yaşayan, hayatını mütevazı şekilde sürdüren bir kadındı. Eşi Kemal, şehirdeki büyük bir inşaat şirketinde gece bekçisi olarak çalışıyordu. Ayşe, sabahları pazara gider, evinin ihtiyaçlarını karşılamak için en uygun fiyatları arardı. Gösterişten uzak, sade bir hayatları vardı ama birbirlerine olan sevgileri her şeyden kıymetliydi.
Bir sabah, Ayşe pazardan dönerken mahallede yeni açılan lüks bir marketin önünde durdu. Marketin kapısında pahalı bir araba, yanında ise gösterişli bir adam vardı. Adamın adı Tarık’tı; marketin ve mahallenin yeni zengin kabadayısı olarak ün salmaya başlamıştı. Tarık, insanlara tepeden bakar, parasıyla herkese hükmetmeye çalışırdı.
Ayşe, marketten bir paket süt almak için içeri girdi. Kasada sıradayken Tarık içeri girdi, etrafına buyurgan bakışlar attı. Ayşe’nin önünde durdu, kaba bir sesle “Çekil kenara kadın! Acelem var. Benim zamanım değerli, senin gibi sıradanlar bekleyebilir,” dedi. Ayşe şaşkınlıkla geri çekildi, gözlerinde bir utanç ve öfke belirdi ama sessizce başını eğdi.
Marketin çalışanları Tarık’a saygı ile eğilirken, Ayşe kimsenin ona destek olmadığını fark etti. Tarık, kasiyere sesini yükseltti: “Bana en pahalı kahveden ver. Bu kadın gibi ucuz şeylerle uğraşmam.” Ayşe’nin aldığı süt ve ekmekle alay ederek, “Bunlarla mı geçiniyorsun? Zavallı hayat,” diye küçümseyici bir bakış attı.
Ayşe, Tarık’ın hakaretlerine sessiz kaldı. İçinde bir isyan büyüse de, tartışmanın bir anlamı olmayacağını biliyordu. Parası olmayanın sesi çıkmazdı bu dünyada. Aldıklarını çantasına koyup dışarı çıktı. O sırada Tarık’ın arabasının yanına giden bir başka adam ona “Patron, öğleden sonra toplantınız var,” dedi. Tarık, “Onlar beni bekler, ben kimseyi beklemem,” diye böbürlendi.
Ayşe eve döndüğünde kocası Kemal’in gece vardiyasından yeni geldiğini gördü. Kemal yorgun ama huzurlu bir adamdı. Ayşe ona sabah yaşadıklarını anlattı. “Bugün pazarda bir adam bana öyle kaba davrandı ki, sanki ben insan değilmişim gibi…” Kemal gülümsedi, “Boşver Ayşe, herkesin parası karakterini göstermez. Sen kalbini temiz tut.”
O günün akşamı, Kemal’in çalıştığı şirketin sahibi, ünlü milyoner iş adamı Murat Bey, inşaat alanını ziyaret edecekti. Tüm çalışanlar, patronun geleceği için hazırlık yapıyor, alanı temizliyorlardı. Kemal, Murat Bey’in güvenini kazanmış, dürüstlüğüyle tanınan bir işçiydi. Patronu ona sık sık, “Senin gibi adamlar bu şirketin bel kemiği,” derdi.
Akşamüstü Murat Bey, son model arabasıyla inşaat sahasına geldi. Yanında, mahalledeki marketin sahibi Tarık da vardı. Tarık, Murat Bey’in uzaktan akrabasıydı ve son zamanlarda onunla iş yapmak istiyordu. Murat Bey, Kemal’i görünce gülümseyerek yanına geldi. “Kemal, nasılsın? Ailen iyi mi? Hanımına selam söyle,” dedi.
Kemal, patronuyla sohbet ederken Tarık onları izliyordu. Bir anda Murat Bey, “Bu arada Kemal’in eşi Ayşe hanım çok iyi bir insandır. Geçen ay şirketimizin yardım kampanyasına büyük destek verdi,” dedi. Tarık’ın yüzü bir anda değişti. Az önce markette aşağılayıp hakaret ettiği kadının, patronunun takdir ettiği biri olduğunu fark etti.
Tarık, utanç içinde geri çekildi. Murat Bey, Kemal’e dönerek, “Senin gibi insanların emeğiyle bu şirket büyüdü. Parayla her şey satın alınmaz, saygı ve insanlık en büyük servettir,” dedi. Tarık, Murat Bey’in yanında küçülmüş, az önceki kabadayılığı silinmişti.
O akşam, mahalledeki markette Tarık’ın tavrı değişti. Ayşe tekrar markete girdiğinde, Tarık ona sessizce selam verdi, hatta aldığı sütü kasadan geçerken “Bugün misafirimizsiniz,” dedi. Ayşe şaşkın ama gururlu bir şekilde teşekkür etti. Tarık, Murat Bey’in sözlerinin etkisiyle, paranın her şey olmadığını, insanlara saygı göstermenin gerçek zenginlik olduğunu anlamıştı.
Ayşe eve döndüğünde Kemal’e olanları anlattı. “Bugün bana ‘sus’ diyen adam, senin patronunun yanında küçücük kaldı. Hayat bazen insanlara beklenmedik dersler veriyor.” Kemal gülümsedi, “Sen hep doğru olanı yaptın Ayşe. Kimseyi ezmedin, incitmedin. En büyük servetimiz kalbimizdeki iyilik.”
Ayşe o gece, hayatın adaletsiz göründüğü anlarda bile, insanlığın ve dürüstlüğün eninde sonunda hak ettiği değeri bulduğunu düşündü. Paranın değil, insanlığın kazandığı bir dünyada huzurla uyudu.