Mısır’ı Türkiye Korkusu Sardı! Gazze İstikrar Gücü İçin Türkiye’yi Sırtından Vurdu!
İstanbul’un yağmurlu bir akşamında, ünlü gazeteci Mete Softaoğlu’nun stüdyosu canlı yayına hazırdı. Kamera ışıkları altında, Ortadoğu uzmanı bir konuk oturuyordu. Konu, Gazze’deki istikrar gücü ve Türkiye’nin potansiyel rolüydü. Arap medyasından sızan haberler, Mısır’ın Türkiye’nin katılımına karşı çıktığını iddia ediyordu. Mete, mikrofonu konuğuna uzattı: “Bu haberler doğru mu? Mısır neden Türkiye’yi istemiyor?”
Konuk, derin bir nefes aldı. “Evet, haber büyük oranda doğru. Türkiye’nin adı geçince bölge ülkeleri rahatsız oldu. Daha önce, Türkiye olmadan, Mısır ABD’ye planlar sunmuştu. Komutayı Mısır istiyordu – Gazze’de bir barış gücü olarak Mısır ordusu liderliğinde. Ama Araplar arasında ikilik var. Mısır’ın Filistin topraklarına girmesi, Suudi Arabistan ve BAE’yi rahatsız etti. Onlar, Mısır’ın öne çıkmasını istemiyor. Şimdi, Türkiye’nin de dahil olmasıyla, bu ülkeler bile Türkiye’yi destekliyor gibi görünüyor. Ama Mısır, komutayı kaybetmenin öfkesini yaşıyor.”
Mete başını salladı. “Peki, neden bu kadar önemli? Eğitim merkezleri, üsler mi söz konusu?”

“Evet,” dedi konuk. “ABD planında her ülkeden 2.000 asker konuşlanacak. Türkiye’nin katılımı, Somali’deki gibi eğitim faaliyetleri anlamına geliyor. Gazze’de bir merkez kurulursa, Türk Silahlı Kuvvetleri askeri komplekslerini genişletebilir. Deniz kıyısında olursa, bir deniz üssü bile olabilir. Mısır ve diğerleri, bunun Türkiye’nin bölgeye kalıcı yerleşmesi olarak görüyor. İsrail açısından, bu güç tünelleri patlatabilir, direniş örgütleriyle çatışabilir. Ama Hamas, askerlerin Gazze’de olmasını istemiyor. Sınırda olsun, İsrail’i 1967 sınırlarına çeksin diyor.”
Stüdyo sessizleşti. Mete, “Ocak ayında konuşlandırılması planlanıyor. Yetkileri ne olacak? Savaş suçları için hesap sorulacak mı?” diye sordu.
Konuk gülümsedi. “Soru işaretleri çok. 6.000 asker yardım dağıtacak mı? İnşaatı denetleyecek mi? Sağlık servislerini koordine mi edecek? İsrail saldırganlığı bitecek mi? Bilmiyoruz. İsrail, BM’den geçmemesi için lobi yapıyor. ABD Güvenlik Konseyi’ne tasarıyı getirecek. Metin, ülkelerin gönül rahatlığıyla onaylayacağı bir şey değil. Çin veya Rusya veto edebilir. Geçse bile, görev tanımı yeniden yapılacak. Ankara’daki toplantıda detaylar konuşuldu, ama Mısır Dışişleri Bakanı katılmadı. Bu, tepkisini gösteriyor.”
Mete, “Coğrafi olarak nerede konuşlanacak? Komuta kimde olacak?” diye devam etti.
“Benim tahminim, Türk Silahlı Kuvvetleri komutayı üstlenebilir. Ama merkez, Mısır’daki Arış kentinde olabilir. ABD askerlerinin Tel Aviv’deki Kiryat değil, sahil kentinde bir üs kurulabilir. Bölge dengeleri değişecek.”
Yayın bittiğinde, Mete stüdyodan çıktı. Dışarıda, İstanbul’un trafiği akıyordu. Gazze’nin uzaklığında, diplomatik fırtına esiyordu. Türkiye, istikrar gücüyle bölgeye adım atıyordu, ama Mısır’ın karşıtlığı, Arap dünyasının bölünmüşlüğünü yansıtıyordu. Suudi Arabistan ve BAE, Mısır’ın öne çıkmasını engellemek için Türkiye’yi destekliyordu, ama bu geçici bir ittifak mıydı?
Birkaç gün sonra, Beyaz Saray’dan haberler sızdı. Donald Trump, Türkiye’nin merkezi rolünü istiyordu. Arap medyası, Mısır’ın Washington’da lobi yaptığını yazıyordu. Ankara’da yapılan toplantıda, ülkelerin görev dağılımı konuşulmuştu. Türkiye, eğitim ve lojistikten sorumlu olacaktı. Mısır’ın yokluğu, gerilimi artırıyordu.
Gazze’de, yıkıntılar arasında insanlar bekliyordu. Yardım kamyonları, İsrail’in engelleriyle karşılaşıyordu. İstikrar gücü, umut mu yoksa yeni bir çatışma mı getirecekti? Hamas, askerlerin Gazze’ye girmesini reddediyordu. İsrail, tünelleri temizlemelerini istiyordu. ABD, insani yardımın akmasını vaat ediyordu, ama savaş suçları için hesap sorulmayacaktı.
Mete, evinde otururken, transkripti gözden geçirdi. Bu hikaye, sadece haber değil, büyük bir oyundu. Türkiye, bölgeye dönüşünü mü ilan ediyordu? Mısır, kaybettiği liderliği geri kazanmak için ne yapacaktı? Ocak yaklaşıyordu. İstikrar gücü konuşlandırılacaktı, ama detaylar belirsizdi. Bölge, yeni bir döneme giriyordu – barış mı, yoksa daha fazla kaos mu?
Günler geçti. BM Genel Kurulu’nda oylama yaklaşıyordu. Çin ve Rusya, tasarıyı veto edebilirdi. Geçse bile, görev tanımı değişebilirdi. Ankara, detayları BM’ye sunacaktı. Mısır, komutayı kaybetmenin acısını yaşıyordu. Suudi Arabistan ve BAE, Türkiye’yi destekliyordu, ama bu samimi miydi?
Gazze’nin sokaklarında, çocuklar oynuyordu. Yardımın gelmesi umuduyla. Ama askerler geldiğinde, ne olacak? Tüneller patlatılacak mı? Direniş örgütleri silahsızlandırılacak mı? İsrail, geri çekilecek mi? Sorular havada asılıydı.
Mete, bir makale yazdı: “Gazze İstikrar Gücü: Türkiye’nin Yükselişi ve Mısır’ın Korkusu.” Yayınlandıktan sonra, tepkiler yağdı. Bazıları Türkiye’yi destekledi, bazıları karşı çıktı. Diplomatik fırtına büyüyordu.
Sonunda, Ocak geldi. İstikrar gücü konuşlandırıldı. Türk askerleri, eğitim merkezini kurdu. Mısır, karşıtlığını sürdürdü, ama Suudi Arabistan ve BAE sessiz kaldı. Bölge, yeni dengelere uyum sağlıyordu. Türkiye, Gazze’de kalıcı bir iz bıraktı. Ama barış, hala uzak bir rüyaydı.
(Kelime sayısı: 812)