CEO Ayakkabı Boyacısıyla Alay Etti, Ama Alman İş Adamlarını Selamlayınca Şoke Oldu
12 yaşındaki Tarık, güçlü iş adamlarının karşısında ayakkabı boyası yapıyordu. Kayseri’nin zengin iş adamı Ökkeş Ağa, “Boyacı kutuna geri dön!” diye bağırdı. Takım elbiseli adamlardan gülüşmeler yükselirken Tarık, boğazındaki düğümü yuttu ve “Ben Almanca biliyorum, toplantınızı tercüme edebilirim,” dedi. O an, 4 milyon lira değerindeki bir anlaşmanın tehlikede olduğu bir ortamda, umutsuzluk havada asılıydı. Zira, tercüman ortadan kaybolmuştu.
Alman yatırımcılar salona girdiğinde, Tarık’ın mükemmel Almancayla verdiği cevap, odadaki herkesin dikkatini çekti. Tarık, sadece fakir ailesinin kaderini değiştirmekle kalmayacak, aynı zamanda şirketin içeriden yok edilmesine yönelik bir komployu da ortaya çıkaracaktı. En mütevazı görünüşlerin arkasında bazen en büyük yetenekler gizlenir.

Kayseri’nin en yüksek binasının 17. katında, Ökkeş Ağa’nın sesi duvarlardan yankılanıyordu. “Bu paçavra çocuk mu bizi kurtaracak?” diye alay etti. Tarık, gözlerini yerdeki soluk yansımasına dikmiş, parmaklarını gizlemeye çalışıyordu. Ofisteki hava ağırdı ve gerginlikle doluydu. Tam 4 milyon lira havada asılıydı. Alman yatırımcılar dakikalar içinde merdivenlerden çıkacaktı.
Tarık, “Ben Almanca biliyorum, Ökkeş amca,” diye fısıldadı. Ökkeş Ağa, “Sen bir sokak köpeğisin, boyacı kutuna dön!” diyerek alay etti. Odanın genç asistanları zoraki kıkırdadı. Tarık’ın kalbi çırpınıyordu. Mermer lobide asansörün tiz sesi duyuldu. Kapılar açıldı ve üç uzun boylu, gri saçlı Alman içeri girdi. Tarık, odayı dolduran sessizliği hissetti.
Almanlardan biri, Tarık’ı fark etti ve merakla ona bir şeyler söyledi. Tarık, akıcı bir şekilde Almanca cevap verince, odadaki herkes donakaldı. Tarık, kendini tanıtırken şirket hakkında bilgi veriyordu. Ökkeş Ağa’nın yüzü önce kül gibi beyazladı, sonra kıpkırmızı oldu. Az önce hakaret ettiği bu çocuk, sanki ana dili gibi Almanca konuşuyordu.
Tarık, Kayseri’nin yoksul Argıncık mahallesinde doğmamıştı. Çocukluğu, şehrin eski bağlarının bulunduğu Talas’ta geçmişti. Annesi, Erciyes Üniversitesi’nde dil hocasıydı. Beş dil bilen, parmaklarıyla oğlunun saçlarını okşayan bir kadındı. “Diller ruhun köprüleridir evladım,” derdi.
Tarık, 5 yaşına gelmeden İngilizce öğrenmişti. 7 yaşında Almanca öğrenmeye başlamıştı. Annesi, Tarık’a dillerin önemini anlatırken, “Her öğrendiğin yeni dil, hayatında açılan bir kapıdır,” derdi. Tarık, şimdi bu kapıyı açmaya hazırdı.

Toplantı devam ederken Tarık, Almanların şaşkın bakışlarını gördü. Ökkeş Ağa, bu çocuğun yeteneklerini fark etmeye başlamıştı. Tarık, toplantının ilerleyen dakikalarında, Almanların talep ettiği verileri ve analizleri hazırlamak için bilgisayara yöneldi.
Ökkeş Ağa, Tarık’ın yeteneklerini keşfettikçe, ona daha fazla değer vermeye başladı. Tarık, sunum sırasında Almanların sorularını yanıtlayarak şirketin geleceği için kritik bir rol üstleniyordu. Toplantı sona erdiğinde, Almanlar Tarık’ın yeteneğine hayran kalmıştı.
Alman yatırımcıların lideri, “Çocuğum, olağanüstü bir yeteneğin var,” dedi. Tarık, bu sözleri duyduğunda gururlandı. Ancak, annesinin sağlık durumu aklından çıkmıyordu. “Annemin ameliyata ihtiyacı var,” dedi. Ökkeş Ağa, bu durumu duyduğunda, çocuğun azmi karşısında duygulandı.
Tarık, annesinin ameliyatı için gereken parayı bulmak amacıyla mücadele ediyordu. Ökkeş Ağa, bu çocuğa yardım etmeye karar verdi. “Sana yardım edeceğim,” dedi. Tarık, bu cümle karşısında şaşkınlıkla başını kaldırdı. “Ama nasıl?” diye sordu.
Ökkeş Ağa, “Annenin ameliyatını karşılayacağım. Ayrıca, senin eğitimine de destek olacağım,” dedi. Tarık, bu fırsatı kaçırmak istemiyordu. “Teşekkür ederim, ama karşılığında ne istiyorsunuz?” diye sordu. Ökkeş Ağa, “Sadece okuldan sonra şirketime gelmeni istiyorum. Burada dil eğitimi al ve başkalarına da öğret,” dedi.
Tarık, bu teklifi kabul etti. Hayatı bir anda değişmişti. Annesinin ameliyatı için gereken paraya kavuşmuş, kendi geleceği için de büyük bir fırsat elde etmişti.
Sonunda, Tarık’ın hayatı, sadece kendi değil, annesinin de hayatını değiştirecek bir yola girmişti. Kayseri’nin zengin iş adamları, bu boyacı çocuğunun yeteneklerini fark ettiklerinde, aslında kendi önyargılarının ne kadar yanlış olduğunu anlamışlardı. Tarık, artık sadece bir ayakkabı boyacısı değil, geleceğin başarılı bir iş adamı olma yolunda ilerleyen bir gençti.